Oh My Dear!

Meğer ne çok İngilizce bilirmişiz… hatta Fransızca, Almanca bile var çat pat.

Çocuğunu bu yıl ilköğretim birinci sınıfa gönderen vardır aranızda. Ben de onlardan biriyim. Malumdur, on yıla yakın süredir okuma yazma öğretiminde ses temelli cümle yöntemi kullanılmakta. Ayrıca yazı şekli de bitişik eğik el yazısı. Yani, çocuğa önce sesi kavratan ve sesler çoğaldıkça kelimeler öğretilen bir yöntem takip ediliyor. Buna göre örneğin “k” harfine “ke” demiyor da, harfin çıkardığı sesi öğretiyorsunuz. Tüm harfler bittiğinde okuma yazma kendiliğinden gerçekleşmiş oluyor zaten.

Buraya kadar bir problem görünmüyor elbette. Yöntemin avantajları ya da zor yönlerini tartışmak için açmadım konuyu. Çocuğunuz sesleri öğrendikçe etrafında gördüğü tüm kelime ve cümleleri, hatta heceleri, kısaltmaları okumaya gayret ediyor. Doğal olanı da bu zaten. Bizim çocuk da meraklı elbette. Ne görürse okuyor, söylüyor ve doğrulamasını etrafındakilere yaptırıyor.
Çocukların meraklı olması elbette çok güzel bir durum. Lakin, çevresinde gördüğü kelimeleri okumaya çalıştıkça eminim bir garip durumu fark ettiniz. Ders ve hikaye kitaplarının dışında ne kadar da büyük bir yabancı kelime saldırısı ile karşı karşıyayız değil mi? Çocuk, zorla bir kelimeyi telaffuz etmeye çalışıyor, zorlanıyor, size soruyor; bakıyorsunuz, kelime İngilizce…yavrum, oğlum, kızım bu yabancı bir kelime deseniz de, çocuk bir garip karşılıyor durumu.
Şahsen ben de fark ettim ki, ne çok istilacı kelime var hayatımızda. Eve aldığınız ürünlerin çoğunun adı yabancı, şekerlemelerin bile, deterjanlar, şampuanlar, beyaz eşyalar, teknolojik ürünler, kalemlerin üzerinde yazanlar, giysi markaları ve daha pek çoğu. Türkçe nerede kalmış?
Sokaklarda, caddelerde dolaşıyorsunuz, çocuk merakla ve istekle, vitrinlerdeki ilanları, dükkanların isimlerini okumaya çalışıyor. Nafile, ne öğretildiği gibi sesi bulabiliyor, ne ağzından çıkanı anlıyor. Tuvaletin ismi bile öğrenmediği sesle başlıyor. “Bunlar, İngilizce yavrum.” diyecek oluyorsun, garip garip bakıyor çocuk, suratına. Hamburger ya da pizzasını kola ile içerek yiyor, adını okuyamadığı bir mağazadan markasını okuyamadığı bir giyecek alıyor. Ah sevgili dostum meğer ne çok meraklıymışız yabancı dile.
İnsanın aklına gelmiyor değil, durum böyle olunca; sahi bunca fazla yabancı kelime sarmışken çevremizi ve bunca yabancılaşmışken Türkçemize hala ne diye üçüncü dördüncü lisanı değil ikinci bir lisanı bile öğrenmekte güçlük çekiyoruz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi