
KADINLAR AMPUL GİBİ AYDINLATSIN BİZİ!
Türkiye’de kadına şiddet var mıdır? Vardır ve bu mağdurlara hukuk da bizler de mutlaka sahip çıkmalıyız. Çünkü kırılıp dökülmüş bir insanlık onuru söz konusudur. Güllerin Efendisi’nin sözleriyle, “Kristaller kırılmasın…” diyelim ve burayı bir kenara not edelim.
Biraz da “ama”, “fakat”, “lakin” diyelim… Çünkü tartışmalar normal koşullarda ve dürüstçe yapılmıyor.
Bugün medyada sürdürülen kadına şiddet karşıtı kampanyanın önemli ölçüde pompalamasyon olduğunu bilmekle birlikte, ülkemde kadına şiddet uygulanmadığını söyleyemem; ancak bazı Avrupa ülkelerinde, Asya Pasifik ülkelerinde ve Rusya’da farklı şekilleriyle kadına daha fazla şiddet uygulandığını da biliyorum. Türkiye’de kadının bütün bu bölgelerde olduğundan çok daha kıymetli bir varlık olarak görüldüğünü de biliyorum. Bu yüzden, bazı yayın organlarında “Türkiye’de kadın olmak” başlığı altında bu ülkeyi ve insanını aşağılayıcı içerikte sözler sarf edilmesine de çok içerliyorum. Çünkü erkeklere yapılmadık hakaret kalmıyor. Yok eğitimsizlermiş, cahillermiş, sote yerlerde sıfatların rengi değişiyor, hayvanlık, ayılık, öküzlük ve benzeri kelimeler havalarda uçuyor. Kadınlarımız allame-i cihan oldular, bilgiyle ampul gibi yanıyorlar, geriye bir tek erkeklerin aydınlatılması kaldı. O alî maarif hizmetini de kendileri üstlensinler bari…
Şurası çok iyi bilinmelidir ki, Anadolu toplumu ve kültürünün dünyanın diğer başlıca toplumlarından çok önemli bir farkı var: Tamamen kendine özgü ve aşırı güçlü namus kavramı nedeniyle Anadolu’da kadın bir tür tabu haline getirilmiş, sonuçta erkekler aç kalmıştır. Açlıktan ölen erkeklerin ülkesi, dünyada bir ilk ve halen tek olarak değeri astronomik düzeye çıkmış “gerçeküstü” kadınlar topluluğunu ortaya çıkarmıştır. Dünyayı gezseniz, bu kadar (deyim yerindeyse) pahalı, değerli, dolayısıyla simarık ve kaprisli bir kadın topluluğu göremezsiniz. Dünyayı gezememiş olabilirsiniz. Gezmiş olanlara sorun…
Kadın, dünyanın her yerinde “insan”dır. Sırf “kadın” olması nedeniyle kendisine toplum içinde ekstra bir saygı gösterilmez, hiçbir yerde öncelik ve ayrıcalık tanınmaz; ama Türkiye’de kadınlar her gittikleri yerde özel muamele görürler. Çünkü insan olarak değil, “doğaüstü” bir varlık olarak algılanırlar. Biraz evvel saydığım bölgelerde bulunmamış ya da oralarda kadının nasıl algılandığını ve ona nasıl davranıldığını bilmeyenlere bunu anlatmak çok zordur. Onlar sanıyorlar ki, kadın olmak dünyanın her yerinde büyük bir ayrıcalık ve özel ilgi nedenidir. Bu bayanlar Türkiye’de yaşadıkları için, her yeri aynı sanıyorlar. Kadının tam bir “cariye” olduğu Asya Pasifik uzak olur; ama imkânları varsa en azından dünyanın en güzel kadınlarının yaşadığı yer olarak bilinen Rusya’ya, özellikle Doğu Avrupa ülkelerine bir gitsinler de baksınlar bakalım, toplumda kadının raftaki bir kutu prezervatiften daha fazla bir kıymeti var mıymış!
Baksınlar bakalım, toplu taşıma araçlarında erkekler yerlerinden kalkıp kadınlara yer veriyor mu? Güzel memleketimin dolmuşlarında atmış yaşında adamlar saygıyla ayağa kalkıp yirmi yaşındaki kızlara bile yerlerini veriyorlar. Onlar da burunları bir karış havada olduğu halde geçip otururken dönüp zavallı adamcağıza teşekkür etme tenezzülünde bile bulunmuyorlar. Çünkü kadın olmanın fazladan saygıyı ve özel ilgiyi zorunlu kıldığını zannediyorlar.
Baksınlar bakalım, diğer ülkelerde erkekler sevdikleri kadınla buluşmaya giderken ayaklarında kaç günlük çorap, suratlarında kaç günlük kıl oluyor.
Baksınlar bakalım, bir erkek bir bayanla tanışır tanışmaz ondan damdan düşer gibi ne istiyor ve ret cevabı alınca ne diyor. Bilmiyorlarsa ben söyleyeyim: “Defol o…!” diye bağırıyorlar. Bundan daha aşağılayıcı bir kadın algısı var mıdır?
Türkiye’de “kadına şiddet” teması, “tekrarlama yöntemi”yle toplumun bilinçaltına pompalanan hipnotik ve kitlesel bir yanılsamadan ibarettir. En azından büyük ölçüde öyledir.
Öte yandan, eğer şiddete başvuran kişi bir ruh hastası değilse, şiddetin mutlaka bir nedeni olmalıdır. Şiddet karşısında alınacak hukuksal önlem veya insancıl tepkinin ardından sorulması gereken bir soru budur: “Acaba şiddete uğrayan kişi ne yapmıştır?” Çünkü hiç kimse hiç kimseye durduk yere saldırmaz; fakat kuyruğuna basıldığı zaman herkes biraz pislik olabilir. Medyada bu konuyu tartışan pek saygıdeğer “bilirkişiler” işin bu yanını da irdeliyorlar mı? Açıkçası, ben pek rastlamadım…
Kadın, bir melek değildir. Erkek gibi, o da hatalar yapar; ama güçsüzlüğü başına iş açar. Yani bazen dayak yer. Eğer erkekten daha güçlü bir varlık olsaydı, biz bugün erkeğe şiddeti konuşuyor olurduk. Çünkü o zaman her bir erkek bir kadının kapatması olur, her Allah’ın günü de bir posta dayak hakları olurdu.
Feministler kendilerine başka işler bulsalar, hükümet de bunların gazına gelmese iyi olur. Mesela “insan” parayla satılır mı? Doğu veya İç Anadolu’da bir adamın kızını evlendirirken başlık parası istediğini duyar duymaz ayağa fırlayan bazı “erkek Fatma” tipli feministler her gün yüz binlerce kadının seks pazarında birileri tarafından mal gibi ona buna satılmasına neden ses çıkarmıyorlar acaba? Bundan daha “doğrudan” ve “yorumsuz” bir satış şekli var mıdır?
Birileri milleti fena halde kandırıyor; ama hayırlısı bakalım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.