Yüreğimde söylenmeyi bekleyen o kadar çok sözcük var ki… Ama ne dilim anlatmaya meyilli bu sefer ne kalemim… İçimde bir yerlerde bir hüzün , bir durgunluk bir yorgunluk….Telafisi olmayan zaman kayıpları...Anlamını yitirmiş her şey , günler hep karanlık…Yokluğunda alışkanlığa giden bir yol var artık, alıştım sensizliğe. O kadar iyi geliyor ki senle yaşadığım sensizlik, uzaklardaki varlığın anlamsızlaşıyor. O kadar alıştım ki buna ,yüzünü görmek umurumda olmuyor çoğu zaman. Yalnız kokunu çok özlüyorum ,o da ağrıma gidiyor. O kokunu içime çekmek imkansız olsa da artık, parfümünü baş ucumdan ayırmıyorum..Somurtmuyorum öyle bastırmayınca derinden sızlayan duygular.Sen derdin ya hep ‘ gülmek sana çok yakışıyor.’ İçten kahkahalarım yok artık evet ama, tebessümüz bırakmıyorum yüzümü inan. Kızacaksın yine ama , dikkat etmiyorum kendime, yine hastayım şu sıralar. Nane limon iyi gelir biliyorum ama sende bilirsin içemiyorum o mereti…Çok severdim sonbaharları. Herkes ayrılığı yakıştırsa da, benim mevsimimdi bu kendi kabuğuna çekilmiş kimsesiz bahar. Seninle bir kez daha anlam buldu bu mevsim, bu ay,
EKİM….
EKİM ,kaderim…
EKİM ,gençliğim…
EKİM ,ben …
EKİM ,sen…
EKİM ,biz…
Geleceğime kurşun sıkan bir günün temeli olduğunu bilsem, gelir miydim hiç o taştan duvarlı hana? İçer miydim o sımsıcak çayı ,yavaş yavaş tadına çıkararak muhabbet eşliğinde? Sohbet o kadar da tatlı gelmezdi belki ,bir ömür üzüleceksin deselerdi. O kadar gülmezdim o gün , bu kadar ağlayacağımı bilseydim . Nerden bilebilirdim ki , kalbimin o kadar çok sevgi barındırabileceğini?
EKİM…EKİM…EKİMM…
Durgunluğumun sebebi Ekim…Gözyaşlarımın sebebi Ekim…Yüreğimde taşıyamayacağım sevgi tohumlarını ekmeye başladığım Ekim…Güzel olan masalın kötü biteceğini saklayan ekim…Yalancı Ekim…Yalan mevsim…
Aklımda volta atan ‘NEDEN?’ sorularının bir önemi var mı sanki? Kimsesiz şehirde o kadar üşümüşüm ,gözyaşı dökmüşüm karanlık caddelerde , bir önemi var mı sanki ? Artık yaşanılanların bir önemi var mı ?
Suskunluk kimseye yakışmıyor. Ruhum bu kadar yıpranmayı hak etmiyor. Bir rus ruletinde iki acemi figürandık belkide. Kimde patladı bilinmez bir son bizimkisi…Sen perişan, ben perişan…Kazanan yok…Sebep yok...Seninde belki bilmediğin bir cevap sadece sende gizli…
Sen benim hep mutlu olmamı istedin, isterdin. Gel görki en son mesajında bile yüreğindeki en son iyi dileklerindi …Ayrılıkların klişe lafları işte Önce perişan eden sonra alıştıran cinsten . Ama sen beni ömür boyu mutsuzluğa hapsettin .Aldığım her nefeste, sensizlikten canım yanarken ,sen uzak şehirlerden yağmurlarımı hissetmedin…Dinlediğim hiçbir şarkı acı vermezdi birkaç yıl önceye kadar …Kalbim sapa sağlamdı sana ait olana dek, aşkı sende tadana dek. Seni kaybetme korkusundandı yanında saatlerce sessiz kalışlarım. Sessiz kalışlarımda , varlığını ruhumun en derin yerlerine hapsetme çabalarım...Suskunluğum rahatsız ederdi seni , bilirdim…Keşke sende bilebilseydin o anlar sana ne denli tutkun olduğumu , o anlar ne denli sana , senin varlığına, sadece sıcaklığına muhtaç olduğumu.Emindim senden. Ezanları şahit tutacak kadar da emindim kendi sevgimden . Mutluyken bile sensizlikten rabbime sığınacak kadar da korkardım sensizlikten.Ve ve ve …
Ben sevdim…Sen ‘Neden beni bu kadar çok sevdin? ‘ dedin.
Ben sevdim …Sen ‘ Ben hiçbir şeye değmem .‘ dedin.
Ben sevdim…Sen gittin..
Ben sevdim…Sen sükûneti kendine mantık kabul ettin.
Sevda artık yağan yağmurdu benim için toprağı ıslatan…Sen ise toprağım…Toprak vatan. Vatan ana. Ana doğum. Doğum varoluş. Varoluş adem. Adem çamur .Çamur toprak…Sen benim toprağımsın , üzerine yağmurlarımı yağdırdığım . Yağmurum duam .Duam gözyaşım. ..Toprak vefasız olmaz yar…
Toprakla var oldum sonum yine toprak…
Yaşadığım Ekim’in acısı gözyaşımda saklı .Gözyaşım ise toprakta…Not: Bu yazı tamamen hayal ürünüdür ..! Hayaller de her şey olağan üstüdür.. .!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.