
BEKÇİLERİN YÜZÜNE İYİ BAKIN
Merhamet duygusu, kimi zaman merhametsizce cezalandırmayı gerektirir. Kendilerine güzel bir gelecek kurmak için on binlerce insana hayatı zindan edenlere hoşgörü göstermek için iyi bir vicdansız olmak gerekir. Darbeciler, 13 Eylül sabahı dünyaya gülümseyerek uyanmamalıdır.
İşin diğer bir yanı, rollerin değişimi konusudur. Referandumda yurttaşlara sorulan soru aslında şudur: Senin seçtiğin siyasal iktidar devleti mi yönetsin, yoksa (yüzde 90 oranında desteğinizle başa gelse bile) devlet mi onu yönetsin? Başka bir deyişle, bundan böyle verdiğin oyun boşa gitmesini önleyerek ülke yönetimine katılmak mı istiyorsun, yoksa verdiğin oya rağmen ülkeyi atanmışlardan oluşan anayasal kurumlarda kibirle ayak ayak üstüne atmış oturan rejim muhafızı dokunulmazlar azınlığının yönetmeye devam etmesine razı mısın? Açıkçası bu noktanın geniş kitleler tarafından net bir biçimde anlaşılmış olduğu kanısında değilim; ancak Anadolu halkının güçlü sağduyusu ile sezdiğini düşünüyorum. Şu an, fırtına öncesindeyiz. Birkaç gün sonra başlayacak olan şiddetli fırtına, yerden koparıp havalandırdığı her şeyi yılmaz olduğunu söyleyip duran o bekçilerin üstüne hışımla savuracaktır. Bugüne dek aşağıladıkları alt ve orta sınıflar ikinci bir bayrama girerken, onların geçmiş bayramı da zehir olacaktır. Zalimlerin kaderi düz bir çizgi halinde ilerlemez. Bir noktadan sonra tanrısal bir zorlama ile mutlaka bir U dönüşü olur. Elbette geleceği bilemeyiz; fakat tahmin edebilir veya sezebiliriz. Sezgilerin kanıta ihtiyacı yoktur… 13 Eylül, kötülerin ağladığı sabah olacaktır. O sabah onların yüzüne iyi bakın. O küçücük alanda, başkalarına devretmek zorunda kaldıkları koca bir saltanatın yol açtığı dramları göreceksiniz. Dinimiz, bize merhameti öğretmiştir. Eminim, zirveden aşağı yuvarlanışın acısını anlamaya çalışacak olan yüreğimiz fena halde burkulacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.