
Anadolu Neresidir?
Önceleri yalnızca geniş ufuklu olamamamız, kendi iç dertlerimize düşmemiz gibi görsem de üzülerek söylemek isterim ki, yarım yüzyılı aşkındır yaşadıklarımız, büyük bir önyargı ve “yahu bana ne “deme zihniyetinin eseriydi. İlgilenenleriniz hatırlar, bir dönem medyanın gazıyla bilinçaltımıza itilen ve düşüncelerimizde etken olan bir fikir vardı. Sınır komşularımız en büyük düşmanlarımızdı. Suriye’yle savaşın kıyısından döndük, Yunanistan’la harp hazırlıkları yapıldı. Batı en büyük düşman, Doğu ise bizlere ihanet eden haindi. Kafkaslar Ruslaşmış, Afrika ise cahil ve geri kalmış yararsız bir kıtaydı. Halbuki Kurtuluş Savaşı’nın finalinde yurtta ve Dünya’da barışı savunan bir Türkiye çizgisi hâkimdi. İngiltere ve Fransa bile dost olabilmesine rağmen yazık ki bizler çok yakın bir tarihe kadar hala yalnız olduğumuz zihniyetiyle yönetildik ve öyle düşündürüldük. Anadolu yalnızca bizdik. Diğerleri düşmandı. Kendi tarihini yok sayan bir ulusun kurduğu imparatorluklara yabancı yetişen bir neslin devamı olarak kendi iç dünyamıza kapandık. Algılayamadık ki Anadolu yalnızca bu topraklar değildi. Tüm Dünya’yı düşman kabul etmenin faturasını, yalnızca yaşlı dünyada yaşanan gelişmelerden soyutlanarak çekmedi ülkem insanı. Kendisiyle aynı ırkı, aynı inancı, aynı değerleri taşıyan kardeşlerinden koparak ta çekti. Yıllar içerisinde meydana gelen ülke içi olaylarında etkisiyle, yarınından endişeli halkım ne Doğu Türkistan’da ki kardeşini, ne Trakya’da zulüm gören hemşerisini umursamadı. Ne aklına getirdi komünizmden inim inim ağlayan Orta Asya’yı, nede savurganlık ve israfla karnını doyururken hatırlamadı Afrika’daki aç dindaşını. İlginç ve üzücü bir paronaya girdabında döndük durduk. Şükür ki kaybedilen bunca yıla rağmen Türkiye artık yalnız olmadığı gerçeğini yeni yeni öğreniyor. Suni sıkıntılarla birbirine düşürülmeye çalışılan Anadolu insanı artık düşmüyor bu oyunlara. Dış Dünya’da ise ilgimizi yıllardır bekleyen ırk ve inanç birliği yaşadığımız insanlara da kucağımızı açtık. Türkiye’nin ne denli önemli bir misyon taşıdığını dış dünyadan sonra öğrendik. Fark ettik ki onlar için Anadolu, bu ülke insanı önderdi, liderdi. Bırakın unutmayı Dünya döndükçe örnek alacakları, sırtlarını dayayacakları, varlığıyla güç bulacakları yegane güçtü. Hatırlarımda Çin’e devlet nişanının verildiği günleri de aktarmıştı arkadaşım. Çin hükümeti bu haberi günlerce devlet televizyonundan yayınlamış. Çinli yetkililer Doğu Türkistanlı kardeşlerimize “Bakın Anadolu sizi çoktan unuttu” demiş. Kaçımız tahmin ettik ki verilen devlet nişanının yurttaşlarımız üzerinde matem etkisi yarattığını? Son Davos çıkışını değerlendirin. Binlerce insan çocuklarına sevin yada sevmeyin bizim başbakanımızın adını koymadı mı.?Sokakta Türk bayraklarıyla yürümedi mi.?.Şüphesiz onlar bizlere olan sevgilerini küçücük bir tepkide bile ortaya koymaktan çekinmediler. Ülke içi gündemde sanal kaos ortamlarından pek sıyrılamasak ta dış ilişkiler umut verici düzeyde ilerliyor. TRT’nin Uygurca yayın açılımından sonra umutlarım yeniden yeşerdi. Ayrıca Suriye’nin ardından gönül, inanç yada ırk kardeşimiz olan birçok ülkeye vizesiz gidilebilecek olması da manevi bağların yeniden ve daha sağlam temellerle kurulacağının ispatı oldu. Gün gelir ne zaman tam anlamıyla bir şeyler değişecek derseniz cevabını çevrenize bakarak bulmanız mümkün. İlköğretime giden bir öğrenciye “İstanbul’a en uzak şehrimiz hangisi?” dediğinde cevap olarak İskenderun, Şırnak, Kars yerine Orta Asya’dan, Afrika’dan Balkanlardan bir isim söyleyebiliyorsa emin olun artık kim uğraşırsa uğraşsın bizi tekrar ne birbirimize nede dış Dünya’ya küstüremeyecektir. Anadolu, neresi, biz nereliyiz derken Dünya’nın diğer ucundaki dindaşını, ırkdaşını görebilen gözlere selam ve dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.