
Aman Dikkat
Türkiye bu günlerde tarihi günler yaşıyor. Ciddi değişim dönüşümlere şahitlik ediyoruz. Birçok yönü ile ciddi riskleri içinde barındıran, ülkemizi gelecek dünyanın parlayan yıldızı da yapabilecek ama bununla birlikte tarihten de silebilecek önemli süreçler bunlar. Öncelikle olanlar neler onlara bakalım: hükümet ilk defa farklı siyaset geliştiriyor ve dünyada Türkiye’nin kendine özgü politika geliştirebileceğini göstermiş oluyor. Başbakan ve ekibi çok açık bir dille Türk halkını önemseyerek ve hem doğuyu hem de batıyı içine alan ekonomik ve siyasi politikalar geliştiriyorlar. ABD’nin Bürükselin dediklerinden farklı hem Rusya ile anlaşma yapıyor, hem İran’la diyalog kuruyor, hem de Araplarla ilgili politikalarla yeni bir Türkiye’nin yeni dünyada oyuncu olduğunu dünyaya gösteriyorlar. Şimdi bu olaylar olunca ne oluyor, Cumhuriyet Gazetesinden Ali Sirmen “hükümet mazlumları savunuyorum, dünyaya başkaldırıyorum şeklinde politika geliştirebilir dikkatli olmalı” diyor. Yani kim bizim hükümetimiz, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı “mazlumların yanında oldum dünyayı karşıma aldım” diye politika geliştirecekmiş dikkatli olmalıymışız. Şimdi Başbakan mazlumu koruyor ve bu Türkiye’deki seçimler için bir politika geliştirmekten başka bir şey değil öyle mi? Yok, öyle değil ama öyle bir söylem geliştiriyorlar, bir taraftan Deniz Baykal’ı devre dışı bırakarak CHP’nin halk nezdinde oy toplaması için çakma Gandi girişimi, diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin Anayasaya aykırı karar vereceği beklentisiyle oluşan fiili durum. Tabi burada Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’a katıldığımızı ve gerekirse meclisinde Anayasa Mahkemesinin kararlarını kabul etmemesi gerektiğini düşünüyoruz ama bunlar Türkiye’yi nereye götürecek asıl sorulması gereken bu. Bakın yıllardır ilk defa PKK yol kesmeye başladı. Türkiye çok kolay oynanan bir ülke olmadığını göstermek istiyorsa öncelcikle terör konusunu tam anlamıyla çözmelidir. Ama nasıl çözülecek, zira çok net görüyoruz PKK’nın siyasi kanadı da olmak üzere hepsinin kökü dışarıda ve doğu bölgelerimizde çok yoğun propaganda yapıyorlar. Devlet onlar kadar halka ulaşamıyor, batıdaki sivil toplum kuruluşları da bölgeye gitmeyince bölge tam anlamıyla Türkiye’nin gelişmesini istemeyenlerin oyuncak alanı haline geliyor. Hükümet ABD’ye kafa tutuyor, tutsun, İsrail’e kafa tutuyor tutsun ama peki onların geliştireceği kirli oyunlara net çözümleri var mı? Türkiye bilinçsizce bir kara senaryonun oyuncağı olmamalıdır. BDP bu ülkede çıkıp açık açık devleti tehdit ediyor, kendince PKK ile devletin diyalog kurmasını istiyor ve bu NTV’de yayınlanıyor. Gözümüz açık olmalıyız ve gerçekçi olmalıyız. Ben bu günlerde yoğun bir şekilde içte ve dışta ülkenin aleyhine bilinen ve bilinmeyen ciddi girişimler olacağını düşünüyorum. Bugünlerde büyükşehirlerde provokasyonlara dikkat etmek gerekiyor, dışta ise yoğun Türkiye aleyhinde girişimler başlayacaktır. Şu konuların önemli olduğunu düşünüyorum: 1- İç tehlikeler Terörün yükselişi, enteresan mahkeme kararları, bazı büyükşehirlerde provokatif girişimler, Başbakanın üzerinden hükümeti ve Başbakanı ciddi anlamda kötülemek ve Türkiye’yi sattıklarına dair provokatif açıklamalar yapmak, eksen kayması gibi ciddi ithamlarla Türkiye’yi suçlayıcı açıklamalar yapmak ve Türkiye’nin gücünün dünya düzeni için politika geliştirmeye gücünün yetmeyeceğine dair çıkışlar. Ben çıkışın Hürriyet, Milliyet, CHP, NTV gibi noktalardan da geleceğini düşünüyorum.
Türkiye bu bilinenler ve bilinmeyenler olarak yaşanacak olumsuz gelişmelere karşı ciddi eylem planları hazırlamalı. Biz vatandaşlarında gözü açık olması gerekiyor. Hükümet aleyhinde, İsrail yanlısı çıkışlar olabilir. Hatta başörtüsü konusu, dini bazı söylemler gibi provokatif girişimlere de karşı ciddi gözümüz açık olmalı. Mesela bu günlerde okullarda yapılacak törenlere dikkat etmeliyiz, hocalarımız aman oyuna gelmesinler, aşırı olan her şeyin dışında olmak ve aşırılıklara kesinlikle prim vermemek gerekiyor. Siyasiler konuşmalarına dikkat etmeli, emniyet, polisimiz gözü açık olmalı. Burada iyi niyetli insanlara da bir çağrıda bulunmak istiyorum, lütfen gerçekçi olalım, yapmadığımız işleri yapıyor muş gibi göstermeyelim, samimi olalım ve eleştirip durmak yerine kendimizi geliştirelim. Net ifade edeyim boykot konusunu ciddiye almıyorum, gerçekçi değil, geçtiğimiz hafta sonunda bir markete gitmiştim orada gördüğüm şey şaşırtıcıydı, bazı internet sitelerinde boykot yapalım diye sunulan bir marka, Konya merkezli (ismini vermek istemiyorum ama özel istenirse verebilirim) bir makarna markasını eşantiyon olarak veriyordu. Siz bu malum içeceği almayıp boykot yapmış olsanız Konya merkezli bir makarnayı da boykot etmiş olacaksınız. Eminim bu makarna firması böyle bir içecek grubuyla bir anlaşma yaptığı içinde kendisini ciddi başarılı hissediyordu. Bütün bunları bir tarafa bırakın biz boykot edelim derken biz de boykot edilebiliriz. Sapla samanı karıştırmamak lazım, bizim ticari düşünmemiz ve ticaretimizi canlandırmamız gerekiyor, kesinlikle boykot gibi ifadeler başarılı olamadığı gibi ülkemizin ticaretine zarar verir. Atacağımız adımlarda başkalarına zarar verelim derken kendi insanımıza zarar vermeyelim. Bir kere ticaret yapmak çok zor bir iş, bir de yurt dışı ile ticaret yapmak daha da zor bir iş. Üretim de öyle, yani üretene, ticaret yapana zarar vermeyelim. Unutmayalım ki geleceğimizin garantisi ekonomik gücümüzdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.