
Mert Aslan
ALLAH POLİTİKAYA KARIŞIR MI?
Yayınlanma:
Bir gün Hollandalı bir dostumla oturmuş sohbet ederken kendisiyle Türkiye’deki sosyal demokrat politikacıların tipik özellikleri ile ilgili bazı kişisel saptamalarımı paylaşmış ve ülkesindeki durum hakkında anlattıklarının bizde olanlara benzerliğine şaşırmıştım.
“Söylediklerinin hemen hepsi bizde de geçerli.” dedi ve ekledi: “Geleceğe, özellikle de uzak geleceğe ilişkin dikkate değer bir vizyona sahibi olduklarını söyleyemem. Bol bol konuşurlar; ama iş icraata gelince bir de bakmışsın, ortadan kaybolmuşlardır.”
Daha sonra, sosyal demokratların genel görünümü üzerinde biraz daha kafa yorma gereksinimi duydum. Sonunda, ortadaki genel manzaranın nereden kaynaklandığına dair somut bir sonuca ulaştığımı düşünüyorum.
Öncelikle, bizimkilerin evrensel sosyal demokrasi ilkelerinden iyice kopmuş ve uçup gitmiş olduklarının altını kırmızı kalemle çizmek gerekiyor. Burada öncelikle görülmesi gereken nokta, sekülarist obsesyondur. Son yıllarda bu psiko-patolojik durum biraz arka plana itilmiş görünmekle birlikte, asla unutulmuş değildir ve daha yumuşak versiyonlarıyla kendini yeniden üretmeye devam edecektir.
Kültürel bir veraset olarak insana ve kişisel tercihlere daha saygılı olan Avrupalı sosyal demokratların böylesine katılaşmış önyargıları olmamakla birlikte, yine aynı eksende ilerleyecek olursak, aralarındaki asıl ortak noktanın, dindışı bakış açısının ürettiği vizyonsuzluk olduğunu söylemek kesin olarak doğru olacaktır. Çünkü her biri bin yılı aşkın bir geleneğe sahip olan üç semavî dinin mensuplarının bilinçaltı için iyi kötü bir geçmiş bilincinin doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olarak bir de ideal dünya görüşü ve gelecek vizyonunu olduğundan söz edilebilir. Peki ya din ve onun getirdiği kurallar ve erdemler dizgesinin yanı sıra dünyada yaptıklarının yargılamasının yapılacağı Mahşer Günü’ne ve bunun sonunda cennete ya da cehenneme gideceği yönünde bir içsel mahkemenin, vicdanî bir otokontrol sisteminin oluşumuna katkıda bulunabilecek temel bilgilerin ışığından yoksun olan bir politikacıyı yalnızca yasa ve toplum korkusuna dayanan kuru insanî erdemler idealist birine dönüştürebilir mi dersiniz? Doğrusu bu, olanaksıza yakın bir sonuç olur. Çünkü yaşamda yasal ve toplumsal denetimin olmadığı milyonlarca alan vardır; fakat Tanrı’nın denetiminden uzak bir milimlik bir alan bile yoktur.
Tanrı’ya ve Büyük Yargı Günü’ne inanmak ya da inanmamak, çevremizdeki diğer bireylere ve topluma karşı olan sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirme işlevimizi yürütmede, en güçlü denetçi ve garantör olarak ön plandadır. Özellikle de ülkesine ve toplumuna karşı sorumluluk makamında bulunan politikacılar için…
Kimileri bunun önemli bir etmen olduğu düşüncesini gülünç bulabilir ve yadsıyabilir; ama çok açıktır ki, siyasal perspektifin oluşumunda çocukluktan itibaren biriktirilen kişisel gözlem, deneyim ve fikirler kadar, inanç veya inançsızlık da etkili ve belirleyicidir. Hatta çok daha etkin bir belirleyicidir. Zira insan diğer fikirlerinden kolaylıkla feragat edebildiği halde, dinî duygu ve düşüncelerini kolay kolay bir kenara koymaz.
Önümüzde iyi bir örnek duruyor: Amerika Birleşik Devletleri… Amerika kıtasının keşfi ve devletin kuruluş yıllarına dair biraz okuma yapmış olan herkes bilir ki, Birleşik Devletler’i kuranların en güçlü motivasyonu dindi ve bu ilerleyen süreçte her zaman en önemli değişken olmuştur. Unutmayalım ki, Avrupalıların tersine, bugün Amerikan halkı hala büyük oranda dindardır.
Türk siyasal yaşamında “Adriyatik’ten Çin seddine!” vizyonunu hedef olarak kamuoyunun önüne Özal koymuştu. Bugün 2023 ve 2071 vizyonlarını Tayyip Erdoğan ile ekibi üretip halkın önüne koyuyor ve uygulamasını takvime bağlayarak bizzat üstleniyor. Dikkat edilirse, her ikisi de İslamî duyarlılığı yüksek olan siyasal figürlerdir. Allah’a ve ahiret gününe inanmak ya da inanmamak, bir politikacının insan ilişkilerini olduğu kadar toplumla ve devletle olan ilişkilerini de “dürüstlük” ve “vizyon” açısından kaçınılmaz olarak etkilemektedir. Kendini “sosyal demokrat” diye tanımlayanlarda böylesi vicdanî özdenetimlerle ve yüce hedeflerle ilgili somut herhangi bir şey gören ya da duyan var mı? Şahsen ben hiç duymadım. Buna şaşırmamak gerekiyor. Çünkü Avrupalılar karşısında kahrolası bir aşağılık duygusu içinde kendi kültüründen, tarihinden, toplumundan, dininden, kendisini yaratan Allah’ının adını ağzına almaktan utanç duyanların, “Allah’ı devlet işlerine karıştırmayın!” diyenlerin bilinçaltında geçmişle ilgili bir birikim yoktur ki geleceğe yönelik bir vizyona sahip olsunlar. Allah sana hayat verirken, sana nefes aldırırken, seni bin bir türlü nimetlerle beslerken işlere karışıyor da, senin işlerine neden karışmıyor? Bana her istediğimi versin; ama işlerime karışmasın öyle mi? Siz maaş verdiğiniz insanlara emir verme yetkisini nereden alıyorsanız, Allah da size emir verme yetkisini oradan alıyor? Onun mülkünde, onun nimetlerini yiyip içerek, onun vermiş olduğu hayatı yaşıyorsunuz? Onun mülkünden, yani evrenden çıkamadığınız sürece Allah sizin kişisel işlerinize de karışır, devlet işlerine de karışır! Burada Allah’ın bireyi, toplumu ve devleti ideal bir yapıya ve refah düzeyine ulaştıracak olan özgün isteklerinden söz ediyoruz, onun adına insanların uydurduğu geleneklerden değil… Dünyanın ve Mahşerin Efendisi’nin anlattığı “Özgün İslam”dan söz ediyoruz, finansal ve politik yükselişe merdiven yapılan ya da laikçi kesimlerin camiye ve vicdana hapsettiği dinden değil… Biz İslam uygarlığı kaidesinde yükselecek yeni bir Rönesans ve devrim istiyoruz, Taliban gibi bedevî grupların istediğini değil… Biz insanları kafalarına namluları dayayarak ıslah edelim demiyor ve şiddeti reddediyoruz, herkesle birlikte Hz. Muhammed’in sevgi ve aşk meltemlerinin serinliğinde ışıl ışıl bahar sabahlarına uyanmak istiyoruz.
Geri dönelim. Allah’ın emrettiği dürüstlük, hizmet ve sevgi ilkelerini devlet işlerine karıştırmayanların politikadan anladığı tek şey, dillerine sakız ettikleri şu sözdür:
“Bal tutan parmağını yalar.”
Politika balmış… Bunlar da bal yalayıcıları!”
Alın size vizyon!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.