
Ahmet Muhip Dıranas
Bu yazımda Fahriye Abla’nın yazarı Ahmet Muhip Dıranas’ı yazacağım. Şimdi dostlarım aslında ben şöyle düşünüyorum, haftada bir yazımda mutlaka konumuz kültür ya da sanat olsun. Özellikle ben şairlerden ve kitaplardan bahsedeyim, hem de belki unutulmaya yüz tutmuş bazı değerlerimizi siz değerli okuyucularımıza hatırlatmış olurum. Âcizane belki birkaç okurumuzun da konuya merakını yönlendiririz de bir hayra vesile oluruz diye düşünüyorum.
Bu hafta Ahmet Muhip Dıranas’ı yazacağım. Ahmet Muhip Dıranas bana “ey unutuş” ifadesindeki derinliği anlatan insandır.
1909 yılında Sinop’ta doğmuştur, 21 Haziran 1980 yılında Ankara’da vefat etmiş bir değerimizdir. İlk Dönem Cumhuriyet aydınıdır ve güçlü bir yazım tekniği vardır. Hece şiirinin son dönem şairlerinden kabul edilir.
Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Faruk Nafiz Çamlıbel’den ders almıştır ve tabi onların rahleyi tedrisatından geçmiştir. Güçlü dilini birazda ona borçludur herhalde (Tabi o dönemde düşünün ki Ahmet Hamdi Tanpınar gibi Faruk Nafiz Çamlıbel gibi lise öğretmenleri var ülkemizde. Bugün bu esvapta bırakın liseyi kaç üniversite hocası bulabilirsiniz Allah aşkına. Tabi hep sormuşumdur kendime; biz ileri mi gidiyoruz geri mi diye? Evet, dostlar biz ileri mi gidiyoruz geri mi, anlayanınız varsa lütfen bana da anlatsın).
Şimdi edebiyatımızda “İlk Dönem Cumhuriyet” şiiri diye bir dönem yok biliyorum ama ben böyle bir dönemin var olduğunu savunuyorum ve önemli de bir dönemdir diye düşünüyorum. Ahmet Muhip Dıranas da tam bu döneme ait bir şairdir.
Şimdi bu dönemin önemi nedir? Bu dönem aydınları bir kere ya köy enstitülerinde yetişmiştir ya da Halkevlerinde. Tabi hepsi CHP’lidir. CHP o dönemde sadece bir siyasi parti değildir. Aslında bugün anladığımız manada siyasi parti bile değildir. Bu insanlara göre CHP devletin bütünlüğünü sağlayan bir mayadır. Türkiye Cumhuriyetine bağlılıktır. Tamamı batı edebiyatından çok fazla etkinleşmişlerdir. Baudelaire, Verlaine gibi batı şiirinin güçlü isimlerinden etkilenmişlerdir. Tabi, aynı zamanda tam bir ulusçu olan bu insanlar nasıl olurda batı edebiyatından etkilenir bu bir paradoks değil mi? diye bilirsiniz. Bana göre değildir, bu o dönemin okumuşluk anlayışıdır ya da Türkiye Cumhuriyetinin kendisi geliştirme metotlarının birleşmesi ile oluşan bir durumdur ve paradoks değil devlet politikasının yansımasıdır.
Ahmet Muhip Dıranas yine İlk Dönem Cumhuriyet aydınları gibi devlet memurluğu da yapmıştır. CHP Genel Merkezi'nde Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları, Ankara'da Çocuk Esirgeme Kurumu, İş Bankası onun görev aldığı yerlerden birkaçıdır. Ahmet Muhip Dıranas şiirde ahenge ve sese önem vermiştir.
Ahmet Muhip Dıranas’ın anlatımı gerçekten muhteşemdir.
Yok, abartmıyorum, yazımızı abartmayacağımı bilsem
öyle şiirlerini koyabilirim ki hepsi birbirinden muhteşemdir.
OLVİDO şiiri benim yıllarca hayranlıkla okuduğum bir
muhteşem başyapıttır. Buraya tabi hepsini alamam zira
uzun bir şiirdir ama şu mısralara bakar mısınız?
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.Gün saltanatıyle gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar...
…………..
Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.
Benimle oturup konuşmuş birçok insanın şiirle başını ağrıttığım çok bahsetmişimdir “Ey Unutuş ifadesini”. Ahmet Muhip Dıranas içimizde duyumsadığımız ama adını koyamadığımız hislerimizle konuşmuyor mu bu şiirinde sizce de? Yine bir başka şiirinde ise ayrılığı çok güzel bir şekilde anlatıyor:
Gün batıyor, gün batıyor, Diyor Ahmet Muhip Dıranas. Ufku bir kanlı denize benzetmek biliyorum bir şairin harcıdır. Ve bu yazımızı da Ahmet Muhip Dıranas’ın Bahar Şarkısı isimli şiiriyle bitirelim:
Veda etsem hepinize.
Ufuk kanlı bir denize
Dönüyor, sizi bıraksam.
Titrek bir damladır aksi sevincin Evet, nokta, inanınız bir güzel şiir okuduğumda devamında ne konuşabiliyorum ne yazabiliyorum. Belki aşk dediğim benimizin ahenkli acılarının en güzel şiirlerde şekillendiğini düşündüğüm içindir. Ahmet Muhip Dıranas bize öldüğünde yüzlerce şiir bıraktı bu yazıda ben sadece size bir kapıyı göstermeye çalışıyorum keşfetmek size kalıyor artık.
Yüzünün sararmış yapraklarında
Ne zaman kederden taşarsa için
Şarkılar taşırsın dudaklarında.
İşlerken hülyama sesten örgüler
Bir çini vazodan dökülen güller
Gibi hülyada fecirler güler
Buruşmuş bir çiçek parmaklarında.
Gözlerin kararan yollarda üzgün,
Ve bir zambak kadar beyazdı yüzün;
Süzülüp akasya dallarından gün
Erir damla damla ayaklarında.
Sesin perde perde genişledikçe
Solan gözlerinden yağarken gece
Sürür eteğini silik ve ince
Bir gölge bahçenin uzaklarında.
Sen böyle kederden taştığın akşam
Derim dudağında şarkı ben olsam
Gözlerinde damla, içinde gam
Eriyen renk olsam yanaklarında
Bu arada sevgili okurlar bilesiniz ki sizden bir şairimizle ilgili öneri gelirse onu da dikkate alacağımı bilmenizi istiyorum. Hatta keşke böyle öneriler gelse de ben de tanımadığım birçok değeri tanısam ve okuyucularımıza tanıtsam. Ama bilesiniz ki bütün yazılarımla şiir üzerine yazmayacağım.
Hepinize şiir tadında hayat diliyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.