
400 Yıldır Konuşulmayan Madde
Son yılların en hareketli Ramazan ayını yaşadık. Bakıyorum da gündeme, eskiden ülkemde Zekeriya Beyaz’ın, Yaşar Hoca’nın gereksiz ve gerçek dışı söylemleri tartışılırdı. Ramazan Bayramına ısrarla “Şeker Bayramı” diyen cahiller eleştirilir, fitreydi, zekâttı, iftar davetiydi derken günler geçerdi.
Şimdiyse artan terör olayları, dünya gündemindeki hareketlilik, sınırı komşularımızla sinir harbi yaşatan ilişkiler…
Pardon ama bir defa anlamanız mümkün değil. Yirmi yaşında kaybettiğiniz ve geçen her saniye daha çok özlediğiniz kişi sizin oğlunuz değil. Bu nedenle ne yaparsanız yapın anlayamazsınız. Ancak belki bir parça üzülür ya da acılarını paylaşmaya çalışırsınız.
Çünkü bir durumu, tüm yüreğiyle, ancak yaşayanlar hissedebilir.
Samimiyetten uzak bu tür söylemler bir tarafa, Ramazan ayına ve akabinde bayrama damgasını vuran olaysa milletvekilinin teröristlerce “alıkonulmasıydı”
Ülkem vekilinin kendi deyimiyle “Dağdaki genç arkadaşlar” bir müddet kendisini konuk etmişlerdi.
Bir nevi çok yönlü ya da üç boyutlu düşünme yeteneği. En arkadakini görebilme, en son sonucu tahmin edip ona göre strateji geliştirme.
Tabi ki, empatiden yoksun ve bunca yıl hala kendi halkına yabancı olan CHP’den bu düşünme yetisini beklemiyorum.
Çünkü sistemleri ve hareketleri öylesine basit ve demode ki. Ayrıca onlar, her ne kadar geçmiş dönemlerdeki gibi, kasıtlı konularla gündemi değiştirebileceklerini düşünseler de, önceki tecrübelerimizin etkisiyle artık daha bilinçliyiz. Örneğin bu millet tekrar bir Fadime Şahin- Müslüm Gündüz vakası yaşansa gülüp geçer.
O yüzden gündem belirlemek isteyen CHP’liler, MİT’in telefon dinleme iddiaları, şüpheli kaçırılma olayları gibi konularla bir yere varamazlar. Önce hitap ettikleri toplumu tanımalılar.
Kamuoyunda bile yeteri kadar konuşulmayan, buna karşın oldukça önemli olan İsrail ziyaretine yönelik bir açıklamada yapılmadı partiden.
Halbuki, Yahudilerin CHP Genel Merkezine gerçekleştirdikleri bu ziyaret, gelecek günlerin birçok gelişmeye gebe olduğunu gösteriyor.
Nede olsa,söz konusu İsrail’se, üç değil otuz boyutlu bir bakış açısı ve sonsuz uzunluktaki kombinasyonları hesaplamak lazım.
İç gündemde, farklı planlar türlü gelişmeler yaşana dursun, jeopolitik konumu tüm sınavların sorusu olan ülkemin komşularıyla sıkıntısı geçeceğe benzemiyor.
Sınır komşularımız düşünüldüğünde, sıfır sorun politikasının ne derece sürdürülebileceği artık tartışılır.
Kasr-ı Şirin anlaşmasında dile gelmeyen, lakin Osmanlı’nın fetih politikasını ortaya koyan oldukça özel bir madde.
Konuyla ilgili Haber7.com yazarlarından Osman Özsoy’un güzel bir yazısı da var. Bakmanızı şiddetle önerdiğim bu yazıda, Osmanlı’nın İran politikası gözler önüne serilmiş.
Osman Hoca’nın bahsettiği benimde bu vesile ile hatırlatmak istediğim maddeye gelince: 21 Mart 1590’da imzalanan anlaşmanın en önemli şartı, sahabeleri, ictihad sahibi imamlar ve Hz. Ayşe hakkında, İran’da ki hutbelerde verilen, küfür etme, lanet okuma ve kınamanın kaldırılması. Osmanlı Devleti bu şartla barış anlaşmasını imzalıyor.
Peygamber efendimizin en yakınlarına dil uzatan insanları engellemek isteyen Osmanlı Devleti, 1920’lerde Müslüman ve gayri Müslim kadınların İran’lı erkeklerle evlenmesini de yasaklamıştı.
Lakin mekana dair çekilen fotoğraflar incelendiğinde ise türbenin Hz. Ömer’in katili olan mecusiye ait olduğunu gösterir doğrulukta.
Ziyaret edenler, sahabe katili Mecusi’ye rahmet diliye dursunlar tevafuka bakın ki
İran, Hz. Ömer zamanında Müslüman oldu.
İran gerçeğini gözler önüne seren bu iki örnek incelendiğinde, günümüzde ve gelecekte ilişkilerimizde çok ama çok dikkatli olmak faydalı olacaktır. Fars diyarının ülkesinin, Müslüman ve dost ülke imajını ne derce taşıyabildiği sorgulandıktan sonra yaklaşımlarımızı belirlemeliyiz.
Ayetullah adını kullanmaktan çekinmeyen, buna karşın Suriye başta olmak üzere mağdur durumdaki İslam inancını taşıyan ülkelerin yanında olmayan İran’ın, Türkiye’ye bakış açısı iyi irdelenmelidir.
Ayrıca İran’ın, Müslümanlara yaklaşımları son derece sert olan Çin ve Rusya ile yakınlığı, ilk bakışta çelişki gibi görünse de, Sünni Müslümanlık anlayışına yaklaşımı düşünüldüğünde şaşırmamak lazım.
Dikkat çeken bir diğer tespitte, İsrail’in İran’ı büyük tehlike olarak gördüğü haberlerinin artık inandırıcı olmaması. Soğuk savaş dönemi, ABD-Rusya düşmanlığı, Ay’a ayak basılması gibi bugün asparagas olduğu meydana çıkan söylemsel taktikler İran- İsrail ilişkileri içende geçerli.
Bakmayın siz her gün İsrail’in İran’ı vuracağı haberlerine. İsrail gibi bir ülke Sünni Müslümanlara karşı İran’dan daha büyük destek bulamayacaktır.
Selam ve Dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.