
Yerleştirme Sınavı
Ülkede gündem o kadar yoğun ve değişken ki, gözden kaçan ve değinilmeyen meseleler ayrı bir konular listesi oluşturabilir. Misal şu öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı, nam-ı diğer üniversite sınavı tarihlerinde bir değişiklik oldu mu?
Tarih değişmedi takvim işliyor, peki Danıştay yeni bir karar verdi mi sınav katsayısı ile ilgili? Yok, vermedi, çünkü Yüksek Öğretim Kurumunun değil B planı, yumuşak G planı bile tutmayınca yeni bir sistem, makul bir formül çıkaramadılar.
Mesele ne? İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin alanlarından başka fakülte ve yüksek okullarda okumak istemesidir kısaca. Diğer meslek lisesi öğrenciler de bu arada çözümsüzlüğün bir parçası olmaktan kurtulamadılar.
İmam Hatip Okulları bu ülkede dininden, ahlakından, vefa ve erdemliliğinden kopmak istemeyen bir anlayışın ayakta tutmak istedikleri eğitim yerleri. Bu okullarda okuyan öğrencilerin dikkat çekici yönlerinden biri her iki yönü de görmüş ve içselleştirmiş olmalarıdır. Maddi ve manevi dünya, fizik ve metafizik bu öğrencilerin bilgi dağarcığında ve yön haritalarında bulunan iki motor güçtür.
Hukuk okumasın ne olur bir İmam Hatip Lisesi öğrencisi? Avukat olur belki. Başka; sistemin işleyişinden kendine imkân ve fırsat bulabilirse savcı, hâkim olur. Sonra, sonrası yüksek yargı, belki de korkulan odur. İmam Hatip Lisesi mezunu bir ekibin Danıştay ya da Yargıtay’da görev alma ihtimali, çok fena cidden, bende düşününce salim kafayla…
Eğitim sistemimizin çarpıklığından, hata ve ayıplarından çokça söz edip konuyu bilimsel ve politik bir çerçevede tartışmanın zamanı geçti ve zaten çokça da yapıldı. Yeri ve vakti gelince de konuşulacaktır elbet.
Peki, şimdi olan ne? Şimdi olan, bilene sen neden biliyorsun ve niye bu kadar çok biliyorsun? Demenin hukuk tarafından kullanılmasıdır. Adalet deyince aklımıza gelen ve tesis edilmesinde tek aracın hukuk olduğunu düşündüğümüz hukuk ne hikmetse vicdanları rahatlatacak bir çözümü kabul etmemektedir.
Ortada bir suç ve bundan etkilenen bir mazlum varsa elbet suçlu alacağı cezadan dolayı vicdanı rahatlamaz ve zaten suçlunun vicdanı rahat da değildir.
Ortada bir sınav var, sorular aynı, verilen vakit aynı, her sorunun tek bir cevabı var. Beş harften birini seçip işaretliyorsunuz. Ben siz kadar soru yapıyorum. Çıkışta bakıyoruz ki, hukuk bana “Sen neden bu kadar bildin, senin bildiklerini cezalandıracağız.” Diye feryat ederek beni sobeliyor ve ortadan kayboluyor. Bu kadar basit mi? En azından üç bilinmeyenli denklem değil.
Bilginin cezalandırılmasından başka nedir bu?
Kimi zaman, net ve anlaşılır olmak daha basittir. Açıkça, biz sizle kavgalıyız, sizi istemiyoruz, rejim ve ideolojik olarak siz gibilerin değil üniversite lise bile okumalarına tahammülümüz yok derlerse eminim daha iyi anlaşırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.