Türkiyeyi Yönetme Şekli Değişmiştir

 

Güncel konudur malum Hükümet Anayasa’da ciddi değişiklikler yapmak istiyor. Özellikle YAŞ kararları, Askeri Yargı, HSYK’nun yapısı, Anayasa Mahkemesinin yapısı, parti kapatmanın değiştirilmesi, insan hak ve özgürlükleri konularında yapılmak istenen önemli değişiklikler var.

CHP kesin bir dille Anayasa değişikliğine karşı çıkıyor, yüksek yargının mensupları, HSYK üyeleri, YARSAV gibi kurumlar tabi CHP ile tam da aynı söylemle bu değişikliklere karşılar. Bu sürpriz de değil.

İnternetten ulaşabildiğim taslağın maddelerini okudum ve bu haliyle eğer Anayasa değişikliği mecliste kabul edilir fakat yeterli oyu alamayıp referanduma giderse, şahsen ömrüm olur da o günlere erişirsem ben Anayasa değişikliğine evet derim.

Net ifade ediyorum ve halkın büyük çoğunluğunun da benim gibi düşündüğünden hiç şüphem yok.

Peki, neden bu kadar eminim: İfade edeyim, çünkü bu değişikliklerle devletin, milletin dünya algısı ile kavga etmesinin önüne geçiliyor. Adamlar bizim vergilerimizden maaş alıyorlar ama bizi beğenmiyorlar, bize düşman oluyorlar. Adına ya laiklik koyuyor, ya çağdaşlık ya da kemalizm ama neticede bizimle kavga ediyorlar.

Bizi kendince yaftalıyor, suçluyor, devlet kademelerinde görev almamızı engelliyor vs. ama kardeşim biz askerlik yaptık, bu ülkeye vergimizi veriyoruz, özümüzle sözümüzle, kanımızla, canımızla bu toprakların çocuğuyuz. Cumhuriyeti kuran Atatürk ve arkadaşlarının silah arkadaşları arasında bizim dedelerimizde vardı. Neden bize düşmansın, diye soruyoruz? Gerekçeleri çok bayağı; bizi İmam Hatipli olduğumuz için suçluyor, kendince bağnazlık yaftası ile bizi yaftalıyor. Sadece bizi mi yaftalıyor, kimini Ermeni diye, kimini Hıristiyan diye, kimini Alevi diye, kimini Suni diye, kimini Kürt diye, kimini kadın diye, kimini başörtülü diye yaftalıyor. 

Olur mu böyle şey? Devlet milleti ile kavga eder mi? Siz devlet memuru değil misiniz ve bizim vergilerimizle karnınızı doyurmuyor musunuz? Neden bizimle kavga ediyorsunuz?

İşte bu anayasa değişikliği ile bu saçma kavganın önüne geçilmeye çalışıyor. Devletin millet üzerindeki tahakkümüne son verilmeye çalışılıyor. Milletin seçtiklerinin devleti yönetmesi sağlanıyor. Milletin yaftalanmasının az da olsa önüne geçiliyor. Ben buna nasıl hayır diyebilirim? Millet buna neden hayır desin?

Burada asıl sorun CHP ve MHP’nin bu değişimi görememesidir ve hala eski geleneklerin devam etmesini istemesidir. Ama olmaz artık, Türkiye eski Türkiye değil, artık devlete hâkim olan değil milletten oy alan, millete hâkim olan bu ülkeyi yönetecek. İşin çözüm yeri ne Genel Kurmay, ne yüksek yargı mensupları, ne de jakoben cumhuriyetçiler, çözüm yeri millet olacak.

Gelsin CHP ya da MHP millete sorsun ve millet nasıl istiyorsa onu yapsın işte o zaman bu ülkede iktidar olurlar.

CHP’yi biliyoruz ve anlıyoruz ama ben MHP’yi anlayamıyorum. MHP bizimle birlikte bu ülkede yıllarca sıkıntı çekmedi mi? Aynı kavgaları vermedik mi biz onlarla? Nasıl olurda milletin isteklerini değil Jakoben cumhuriyetçilerin isteklerini savunabilirler? Anlamakta ben zorlanıyorum ve bu iş sadece Ak Partiye karşı olma işi değil ki. Bugün Ak Parti var yarın yok. Yarın olacaklar içinde bu ülkenin değişmesi gerekmiyor mu? MHP’ye Anayasa değişikliğinin bu haliyle değişmesine karşı olmak yakışmıyor. Bu Ak Parti MHP meselesi değil bu milletin devlete hâkim olması meselesi. Bu değişimin önünde olan kesinlikle kazanamaz. Ve herkes şunu bilmelidir artık Türkiye değişmiştir. Gizli mihrakların güçleri değil milletin gücü devleti yönetecektir.

Geçtiğimiz hafta sonu Merhum Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümünün 60’ıncı yılı dolayısıyla yapılan törende Genel Kurmay 2. Başkanı Orgeneral Aslan Güner gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Bu açıklamalara baktığınızda devletin tepesinde hiç kavga ibaresi görebiliyor musunuz? Yok, göremezsinizde, ülke yıllardır ilk defa bu kadar uyumlu bir yapıya kavuşmayı başardı. Bu jakoben cumhuriyetçi seçkinlere rağmen başarıldı. Ve artık değişmeyecekte… Akıllı olan bu yeni yapıyı kavrar ve ülkesini geriye değil ileriye götürmenin mücadelesini verir. 

Nuri Şimşekler Hocanın Mücadelesi

Geçen hafta içinde Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırma Merkezi Müdürü Değerli Hocam Nuri Şimşekler Hocayı ziyaret ettim. Kendisini kültür dünyasına vakfetmiş bir yiğit ve halende büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürüyor Nuri Hoca. Merkez olarak hızlı bir tempo ile eser yayımlıyorlar. Tabi bazı sıkıntılarda yaşanıyor, en büyük sıkıntı merkezin bir döner sermayesi yok. Bu durum hocamın çalışmalarını engellemiyor. Yoğun bir şekilde yayınlarına devam ediyorlar. Bütün dünyaya ve tabi Konya’ya yeniden Mevlana’yı anlatıyorlar. Konya’da yoğun bir şekilde mücadelelerini sürdüren hocamı kutluyorum. Nuri Hoca gibi savaşçılar olmasa inanınız Konya ciddi kültür sorunu yaşayacak. Ama bugünün Konya’sı bunu anlamaktan çok uzak…

Polonya Yasta

Cumartesi sabahı televizyonu açtığımda ekranda alt yazılarla bir uçak kazasından bahsediliyordu. Biraz sonra ise işin vahameti daha net anlaşıldı. Polonya’dan havalanan Tupolev Tu-154 tipi uçak Rusya’nın Smolensk havaalanına inişi sırasında düşmüş ve Polonya Devlet Başkanı Kaczynski ve eşi ile birlikte Merkez Bankası Başkanı, Genel Kurmay Başkanı birçok milletvekili, Dışişleri ve Meclis Başkan yardımcıları 5 tane general ile birlikte 132 kişi hayatını kaybetmişti. Vahim ve gerçekten dramatik bir kaza. Polonya Devlet Başkanı Rusya’ya Katyn Katliamını anmaya gidiyordu. Televizyonda haberlere bakarsak, pilota inme dendi oda ineceğim diye ısrar etti ve uçak düştü bu vahim kaza yaşandı. Ben olayın bu kadar basit olabileceğine inanmıyorum. Söz konusu olan Rusya… Bu kazanın sır perdelerinin iyi aralanması gerektiğini düşünüyorum. Mesela Katyn katliamı nedir, daha iyi anlaşılmalıdır.  Sovyetler ordusunun 1940 yılında 22 bin Polonyalı subayı katledişinin yıl dönümü olduğu ve Polonya Devlet Başkanının da bu katliamda Rusların katlettiği ordu mensuplarını anmaya gittiği gözden kaçırılmamalıdır.

Kırgızistan’daki kavgalar buralardaki ABD Rusya kavgaları iyi anlaşılmalı ve daha bir hafta önce Rusya Başkanı ile ABD Başkanın Prag’da Nükleer silahları azaltmak için bir imza töreni yaptıkları unutulmamalıdır. 

Vahim gelişmeler yaşanıyor neticede, iyi algılamak ve olayları net anlamak lazım, görünenin ötesi önemli. Kırgızistan’da yaşananlar ile Polonya’da yaşananları iyi anlamak Türkiye için çok önemli, zira bu topraklarda huzurun sürekliliği için Türkiye’ye büyük görevler düşüyor.  

“İşyeri Sahipleri Çok Kazanmak İçin Çalışanları Sömürüyor”

Evet, başbakanımız böyle söylüyor Peki yalan mı söylüyor? Sanayiye gidiyorum, insanlarla konuşuyorum; “20 yıldır çalışıyorum” diyor hala sosyal güvencesi bile yokmuş. Bu nasıl insaf, nasıl Müslümanlık? Baylar kul hakkını yemek Müslüman’a yakışır mı? Bizim dinimiz kul hakkını nerede görüyor bilmiyor musunuz? “ey iman edenler tekrar iman ediniz” ayetini hatırlatmaktan başka bilmiyorum bize ne demek yakışır.

Kendiniz en lüks arabaya binin, çocuklarınız en güzel araçlarla gezsin ama sizin yanınızda çalışana da insan onuru ile yaşama hakkı tanıyın. Olmaz böyle bir şey, mühendisi adam 800 liraya çalıştırıyor. Müdürüne 800 lira maaş veriyor. Yıllarca çalıştırdığı personeline 550 lira maaş veriyor. İyide kardeşim sen arabanın vergisi için bile daha fazla para ayırıyorsun. İnsan onuru senin araban kadar bile değerli değil mi? Hep yaşayacak mısın? Ölünce nasıl olacak, “bu hakları nasıl ödeyeceğim” diye hiç düşünmüyor musun?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hamdi Bağcı Arşivi