Tanrı Parçacığı

“Pazarlama olmadan hiç bir şeyi popüler yapamıyorsunuz.” Bu yargı, sanırım günümüz dünyasının en önemli iktisat prensiplerinden biridir. İyi bir pazarlamacı neyi pazarladığına bakmaksızın işini en iyi yapan kişidir bu durumda.

 

Hani şu kişisel gelişim kitaplarından birinde Afrika’ya giden iki pazarlamacının hikayesine rastlamıştım. Anlatılana göre; büyük bir ayakkabı firması, Afrika’daki ülkelerde ayakkabı satışı planlamaktadır. Bir araştırma yapmak üzere alanında uzman iki kişi Afrika’ya gönderilir. Dönüşte iki farklı rapor hazırlamaları istenir. Sonuç ilginç; uzmanlardan biri, Afrika’da kimsenin ayakkabı giymediğini bu yüzden burada satış yapılamayacağını, ayakkabıya ihtiyaç duyulmadığı için yatırımın gereksiz olacağını rapor eder. Diğer uzman da, kimsenin ayakkabı giymediğini belirtir, bu yüzden eğer ayakkabı giymek ihtiyaç haline gelirse çok büyük bir Pazar elde edileceği için mutlaka yatırım yapılması gerektiğini rapor eder.

 

Bahsedilen firmanın, Afrika’ya yatırım yapıp yapmadığını bilmiyoruz ama iki çalışanından birini işten çıkardığı tahmin edilebilir. Son çağ, alınıp satılabilme, tüketilecek ne varsa pazarlayabilme üzerine bir ekonomik sisteme dönüştü. Artık neyi pazarlayalım değil, pazarlanacak ne kaldı, seviyesindeyiz.

 

Bu girişin, yazının başlığı ile ilgisi nedir? Hemen cevaplayalım. Bilimin de pazarlanacak nesnelerin arasına girmesi epey oldu. Medyayı takip edenler hatırlar sanırım. İsviçre’nin Cenevre kentindeki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezinde (CERN) bir fizik deneyi yapılıyor. Şu ana kadar dünyanın en büyük fizik deneyi olarak yansıtıldı kamuoyuna. Büyük bütçeler ayrılmış durumda, uzun süredir devam eden bir deney.

 

Deneyi yapan araştırmacılara göre maddenin yapısıyla ilgili çok önemli bir bulguya rastlandı. Buna göre Higgs parçacığı olarak adlandırılan çok özel bir parça bulunmuş olabilir(miş). Bu parçanın evrendeki diğer tüm parçacıklara kütle kazandırdığı düşünülüyor. Böylelikle maddenin temel yapısının anlaşılması bekleniyor.

 

Bilimsel çalışmalar uzun yıllar devam eden bir sürecin sürekliliği ile sonuca ulaşır ve netice çoğunlukla bir başka bilimsel sorunun kapısını açar. Bizim inancımıza göre bu zaten olması gerekendir, çünkü alemlerin Rabbi, tüm ilmin sahibidir ve engindir. Bahsettiğimiz deneyin de öncelikle bir sınama olduğu gözden kaçmamalı adı üzerinde “deney”. Bilimsel çalışmaların ne kötü yanı var diyebilirsiniz, bilim beni ilahi kaynaklarımdan uzaklaştırmadıkça bir sorun yok, sorun deneyin pazarlanma biçimi.

 

Bu “tanrı parçacığı” kavramı nasıl bir sonucun, nasıl bir zihniyetin ürünüdür. Basit, eğer böyle çarpıcı ve aşırı bir kavram kullanılmasa, dünyanın pekte umurunda olmayacak sanki. Popüler bir yanı olmalı, medya gözünü çevirmeli, insanlar meraklanmalı yatırımcılar korkmamalı filan.

 

Elbet, bu kavramın kullanılmasında bir başka gaye de vardır. İnançsızlığı ya da ilahi kaynaklı bir tanrı inancını düşünenler, bilimin de gizemli tarafından faydalanarak zihin bulandırmayı düşünmüş olabilirler. Zaten böyleyse, deneyin çarpıcı bir yanı şaşalı şekilde gösterime sunulmalıdır. Bunu başarmak için de, renkli bir şov yeterli olabiliyor.

 

Yeter ki pazarlanması gereken bir durum olsun ortada bunu kotarmayı bekleyen çok.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi