Sahi, İftara Ne Var?

Ramazan ayı, tüm dünyada başka bir iklim ve hava oluşturuyor. Gerek oruç ibadeti, gerekse yardımlaşmanın arttığı bir zaman aralığı oluyor. Esasen, her ibadet başlı başına özgün ve özel bir derinlik ve anlam taşıyor.

 

Ramazan ayının gelişi ile birlikte, medya, özellikle de televizyonlar bu aya uygun formatlarda programlar yayınlamaya başlarlar. Son yıllarda, dikkat çekici, doyurucu ve özgün bir program sayısı oldukça az kanımca. Davet edilen bir konuk ve yemek tarifleri ile süslenmiş iftar programları.

 

Oruç ibadeti, yemek ve içmekten, cinsi münasebetten belirlenen müddet zarfında uzak durmakla ifa edilmekte. Hal böyle olunca, “yemek” programların da başrolünde oluyor.

 

Ulusal kanalların çoğu, Ramazan ayında “Ne yemeli, nasıl yemeli, hangi yemekler yapılmalı?” gibi sorulara cevap arıyorlar. Her gün farklı tarifler ve farklı mönüler veriliyor. Artık kişiye özel listeler bile hazırlanmaya başlandı. Kilolu olana farklı, uzun boylu olana, zayıfa, çalışana, çalışmayana farklı tavsiyeler veriliyor.

 

Kendisinde sağlık bakımından bir rahatsızlık bulunan izleyiciler de işin içine girince, bol çeşit iftar sofraları hazırlanıyor. Sağlığımıza dikkat ederek, ibadetlerimizi yapmaya çalışmak elbette doğaldır. Ancak, bunca kanaldan, bunca farklı tavsiye ve bunca değişik tarif verilmesi de insanımızı boğuyor olmalı. Ekonomik boyutunu ise hiç söylemiyorum.

 

İşin bir tuhaf yönü daha var; tüketilmesi istenen gıda maddelerinin mutlaka doğal olması isteniyor. Ben de öyle istiyorum. Ne garip ve acıdır ki, artık doğal olanı bulabilmek nerdeyse mümkün değil. Teknoloji bu kadar gelişmiş ve insanoğlu hangi maddelerin kendine zararlı olduğunu öğrenmişken, suni bir müdahaleye uğramamış bir domates bile üretemiyor.

 

Şu mevsimde yemeye doyamadığınız karpuzun, hakikaten karpuz olduğundan emin misiniz? Denemesi kolay, karpuz çekirdeğini alıp ekin bir saksıya, yeşeriyor ve filiz veriyorsa, işte o karpuz, karpuzdur. Aldığınız bir sakızın, ambalajına bakınız, öyle farklı maddeler içeriyor ki, ne olduğunu eminim satan bile bilmiyordur. Yediklerimizin artık harf ve sayılarla ifade edildiği bir dünyada yaşıyoruz.

 

Organik gıda reyonları düzenleniyor büyük marketlerde, bunun tam tersi olmamalı mıydı? Tüm ürünler doğal ve bozulmamış, insan sağlığına uygun olup, içinde boyadan, katkı maddesine kadar her türlü suni madde olan ürünler için küçük bir reyon olmalı değil miydi?

 

Korkarım teknoloji, insanın elinden çıkıp, gerçek bir kimliğe büründü. Ve kendisi gibi düşünüyor her şeyi ve her bir insanı bir ve sıfırdan ibaret görüyor. Önce hasta ediyor, sonra kurtarmaya çabalıyor.

 

İbadetlerimizi, maddî dünyanın programlamasına göre değil, dünyamızı ibadetlerimize göre tasarlayabilmiştik oysa.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi