Kimi Zaman Şairler

 

Şair, hiçbir zaman kendisi değildir şairken ve asla kalabalık değildir, tek başınayken.

 

Kimi zaman şairler, içlenir ve hüzünlenirler. Öyle hislenirler ki, ne, söylediklerini anlamak için çaba harcamalı ne, tercümanlıklarına soyunulmalı.

 

Kimi zaman şairler, içlerinde taşıdıkları ağır yükten sitayişle bahsederler. Zaten onlardan başka da yükünden memnuniyet duyan bulmak zordur. Derinlik onların sığ sularıdır.

 

Şairleri, şiirleriyle anlamlandırmak beyhude bir çaba mıdır yoksa? Şiir, şiir olduktan sonra şairini yazmaya başlar zaten. Artık şair, şiirinindir. Kim sahibinden yola çıkarak, mülküne isabetli bir söz söyleyebilir ki?

 

Kimi zaman şairler, bir nöbete tutulurlar; isyan nöbetine mesela. Belki, hırçın biraz, başkaldırı, karşı duruş filan. Ne söyleyecekse direk söyler, adamın alnına alnına, kimi zaman anlarsın da öfkeyle dolduğunu ama nasıl söylediğini çözemezsin. Bilirsin işte öylece, bir şeyler söylüyor, tumturaklı, ağır şeyler. Anladığın şairin tutulduğu nöbetin sana da bulaştığını. Ve gariptir, bu nöbete tutulmaktan hoşnutsuz da değilsindir.

 

Kimi zaman şairler, tek başlarına kafa tutarlar, baştakine, kim varsa işte başta. Baş olmayı kim göze almışsa. Aynı “baş”lar bir başka zaman, coşku dolu bir şiirle galeyana getirirler komutalarındaki askeri. En şaşalı konuşmalar, bir dörtlükle son bulur ve kalabalıklar konuşmayı hep o şiirle anar.

 

Şair, damıtarak akıtır sözcükleri dizelere, şairliğinin verilmiş yeteneğiyle süzer, zihninin derinliklerinde sakladığı sorgu tekniklerinin sorgusundan geçirir kelimeleri, tek tek düşünür, kim zaman siler, eleyerek dağıtır önce tüm eşyayı. Tekrar toplar sonra, çektiği sancıyı hiçe sayar ve şiire dönüşür. Yaşadığı bu macerayı ne anlatır, ne anlattırır.

 

Kimi zaman şairler, duyduklarıyla yazarlar, hissettikleriyle yani. Ülkeler ötesinden, toprağında ölen bir çiçeğin hasretini, yine aynı çiçeğin yanına düşen bir damla kırmızı katreyi oradaymış gibi yazar. Şair, yazmamışsa, nasıl anlatılır tarih yoksa! Kuru ve kurallı cümlelerde kalır tarih şairler olmasa.

 

Kimi zaman şairler, hislenirler. Gözyaşı, şiirin bir parçasıdır. Ağlar şair, ağlatır ama aynı şair aynı zamanda ağlatanlara düşmandır. Ne haksızlık ne pervasızlık göz yumulacak bir şey değildir. Bir sokak çocuğuyla ağlarken, hislenir de, sokakları o hale getireni de unutmaz şair.

 

Dik kafalıdırlar, aynı zamanda çok da uysal. Suskundurlar çoğu zaman, avazları çıktığı kadar bağırmalarına rağmen. Dünya, bu haliyle onlar için çekilecek gibi değildir, ama bu dünyadan da tat almayı becerirler bir şekilde. Kahveyi sade, çayı şekersiz içer, yürümeyi sever, akşam üstlerine, kuşluk vaktine iç geçirirler. Alaycı bir yapıları vardır, ancak yaşamayı çok ciddiye alırlar, ciddi yaşarlar. Hani biraz bilmişlik yaparlar, bilirler de. Bundan hasta bile olurlar ama hastalığa da güler geçerler. Gerekene gerektiği kadar ihtimam gösterirler, hak etmeyene dönüp göz süzmezler.

 

Kimi zaman şairler, anlaşılmaz olmayı tercih ederler, tek başına olmayı yeğledikleri gibi. Ancak, ne sanatı, ne sanata muhatap olanı ihmal etmezler. Sözdür önemli olan. Çünkü sözün bir namusu vardır. Şairler, sözün namusunu namusları sayarlar. Onun için şiirlerinden tek bir kelimeyi çıkaramazsınız.

 

Kimi zaman şairler, şiir söylerler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi