Katsayılı Dikta

Uzun zaman olmadı, “Katsayı” başlıklı bir başka yazımı burada paylaşmıştım sizinle. Üniversiteye girişte uygulanan katsayı uygulaması ile başlayan süreç ve bu sürecin sona ermesi ile özellikle İmam Hatip Liselerinin durumunu değerlendirmiştik o yazıda. Çok geçmedi yürütme durduruldu. Yani, katsayı uygulamasını kaldıran düzenlemenin uygulanması engellenmiş oldu.

 

Mesele, her platformda ve ortamda, derinlemesine ve inceden inceye konuşulup tartışıldı. Konunun tarafları, öğrenciler ve aileleri, siyasiler, medya, eğitimciler kendi açılarından baktılar olaya. Eğitim yönünden bakanların sesi nedense yeterince aksi seda bulmadı. Konuya nesil ve neslin emniyeti açısından bakmak eğitimin işi idi ancak politik çekişmeler daha öne çıktı.

 

Kendi gençliğinin geleceği, özgüveni ve umutlarıyla bu kadar basit oynayan başka bir millet var mıdır acaba? “basit” kelimesini salt olayın şekli ile ilgili olarak kullandım. Değilse bu noktaya gelmek basit olmamalı bu kadar.

 

Etrafınızda küçük bir araştırma yapın. Büyük bir anket hazırlamanıza filan gerek yok. Tanıdığınız, fikrine güvendiğiniz on kişiye bu konuda ne düşündüğünü sorun. İkinci sorunuz, ülkede güçler arasında bir savaş olup olmadığına inandığı yönünde olsun. Çetin bir mücadelenin yaşandığını en az sekiz kişi söyleyecektir.

 

Kendiniz de, derinlerde bir yerlerde gizli bir elin süreci yönetmek için birçok enstrümanlar kullandığı kanaatine zaman içinde kapılmışsınızdır. Derin devleti olmayan ülke yoktur ama milletiyle bu kadar doku farkı yaşayan derin devlet anlayışı da bizde olsa gerek. Yıllarca desise, entrika, gizli saklı anlaşmalar, müdahaleler bu kanaatin oluşmasında en büyük sebeptir ve yeterli sebeptir de.

 

Rotasında giden bir geminin sadece kaptanını değiştirmek ve bu rotadan dışarıya çıkmasına müsaade etmemek kaptana güvenmemek demektir. İşin dramatik tarafı, mertçe çıkıp senin kaptanlığından hoşlanmıyorum ve seni istemiyorum cesaretini görememektir.

 

Ülkede garip bir alışkanlık var; benden olmayan bizden değildir yaklaşımı. Ancak bizden değildir yargısı, her ne olursa olsun ben gibi değilse hiçbir kıymet ifade etmez gibi çıkmaz bir sokağa girmiş çoktan.

 

Yukarıdan beri anlattığımız gizli el hikâyesi ile yürütmeyi durdurma kararı arasında nasıl bir alaka kuracağız sorusu cevap beklemekte sanırım. Kaldı ki konu, hukuksal bir alandadır. Hukuk, adaletin tecellisi gibi önemli bir ilkeyi temel alırken, vicdanları rahatlatmak gibi temel bir ilkeyi amaç edinmektedir. Bu yüzden cevap sorunun içindedir.

 

Tarihçi, yazar ve düşünür Mehmed Niyazi Özdemir’in ifadesiyle, devlete hâkim bazı zümreler seçilmiş iktidarlara “Benim istediğim şekilde” veya “Sadece benim istediğim konularda” egemenliğini kullanacaksın diyorsa, orada demokrasi yok, millet hâkimiyeti yok, örtülü diktatörlük vardır. Örtülü diktatörlük ise gerçek diktatörlükten çok daha tehlikelidir. Örtülü diktatörlük gerçek diktatörlükten daha zalim olabilirler. Gerçek diktatör bir gün kendilerinden hesap sorulabilir endişesi taşır ve bu endişe zulümlerinde yer edebilir, örtülü diktatörlükte zalim belli değildir, zulmünün önüne geçecek hiçbir engel ve güç yoktur.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi