Zafere yolunuz düşerse, “Tercih Merkezi” olarak düzenlenmiş yerleri göreceksiniz. Az da olsa bilginiz vardır eğer çocuğunuz üniversite sınavına girdiyse kesinlikle takip ediyorsunuzdur. Tüm standlarda hummalı bir telaş var. Tüm mesele aldığınız sayısal puanların karşılık geldiği yüksek öğretim alanını bulmak.
Mesleğimiz icabı, sık sık karşılaşıyoruz aynı soruyla; Hocam, nereyi yazayım? Esasen çok zor bir soru. İşin gerçeği, kem küm etmeyi tercih ediyorum. Bununla birlikte illa sorduğum bir soru var karşımdaki gence; Sen ne istiyorsun? Aldığım pek çok cevap üzüyor, kahrediyor beni, çünkü çoğu neyi istediğini tam olarak bilmiyor, hayatını nasıl devam ettireceğine dair kişisel bir planı yok. Sınavdan aldığı puanlar tercih ediyor yarınını, gencin kendisi değil.
Tercih merkezleri ve dershaneler, elbet mezun olunan lise yönetimi, ezici bir çoğunlukla aynı yöntemi izliyor. Sonuç belgesi üzerinden tercihler sıralanıyor ve bu sıralı liste belirliyor hayat çizgisini. Düşünsenize, ilk tercihi tıp fakültesi olan bir öğrencinin ikinci tercihi mühendislik sonraki tercihi de öğretmenlik. Sınır denebilecek puanlarla bunlardan biri olacak eğer her şey yolunda giderse. Aralarında, yüksek okul olmaktan başka çok az bağıntı var. Tıp fakültesini kazanırsa doktor gibi, öğretmenliği kazanırsa da öğretmen gibi bir hayat yaşayacak muhtemelen.
Birkaç yıl önce de “Kaç puanla hangi bölüme girerim?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Elbette bu kadar kolay değildir, böyle karmaşık ve girift bir sistemin içinden hemencecik cevap verebilmek. O yazıda da tercih konusunun birçok gencin ve dolayısı ile bir ülkenin geleceğinin şekillendiğini belirtmiştim. Lakin sistem bundan çok daha fazlasını vermiyor. Kısa dönemde de çözülecek gibi değil. İlköğretimden başlayarak oturmuş bir yönlendirme sistemi yerleşmedikçe, saatler içinde biten sınavdan alınan puanlar yön vermeye devam edecek onca gence.
Aileler de çok zorlanıyor bu süreçte. Bir yandan çocuklarının seçeceği alanı merak ediyorlar, diğer yandan çocuğun okuyacağı şehir konuşuluyor ve tabi asıl konu, masraflar. Birçok aile öncelikle okul çıkışı hemen ve kolay bir iş bulabilmeyi umuyor ve bu yönde tercih yapmak istiyorlar. Yani üniversite aileler için hala iş kapısı olarak algılanıyor.Dershaneler, marka olmak için marka yapmış üniversitelere öğrenci gönderme peşinde, üniversiteler başarılı öğrencileri kapma niyetinde. Karşılıklı bir gizli rekabet var sektörde. Hayata hazırlanmaya çalışan genç ise geleceğini görmek çabasında belki de istemediği, yeteneği olmayan bir okulda okumak durumunda kalacak. Ya sonrası, muhtemeldir ki bir ömür istenilmeden, iştah duyulmadan çalışılacak bir meslek sahibi olmak.Bana “nereyi yazayım?” diye soranlara sorduğum soruyu yinelemek lazım sanırım. “Gencim, sen nereyi istiyorsun, gönlünden ne geçiyor?” ayrıca aileler ve öğrenciler birlikte konuşup karar vermeye çalışmalılar. Şehir seçimi, alan seçimi, sakin ve telaşa kapılmadan yapılmalı. Her ne olursa olsun, gönülden gelen bir tercih varsa mutlaka göz önüne alınmalı.Tüm bunlarla birlikte, tevekkül içinde olmak ve takdirin bizim dışımızda kaldığını unutmamak lazım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.