Derin Güçler Sığ Sularda

 

Son on yıla çok ilginç, farklı ve algılaması güç olaylar sığdırdı bu ülke. Güvenimiz sarsıldı politikacılara, çıkan gizli planlarla “Yok artık!”demeyi alışkanlık haline getirdik. Aslında yaptığımız birçok şeyin Anayasamıza aykırı olduğunu ve bu anayasanın değişmesinin ne kadar zor olduğunu öğrendik. Krizlerin her türlüsünü, şikenin dünden daha fazla yapıldığını, düşmanımızın düşmanlıktan vazgeçemeyeceğini aslında düşmanı dışarıda aramaya gerekte olmadığını öğrendik.

 

Milletimiz artık sadece futbolu değil, politikayı felsefesiyle, hukuku normlarıyla, parayı sıfırlarıyla, doğuyu ölümle, askeri darbesiyle tanır ve bilir oldu.

 

Millet, kendi üzerinde oynanan oyunları sisler arasında el yordamıyla arayıp bulmaya uğraştı. Buldukları onu korkuttu, ürküttü. Güven konusunda zaafa düşen, olayları okumada başka alfabelere ihtiyaç duyan, yakın tarihiyle bir türlü barışamayan ve düne kadar birlikte yaşadı komşusuyla çekişme yaşayan bir yığın haline geldik. Kişiliksiz ve kimliksiz yapma uğraşları sonucunu vermek üzere mi yoksa?

 

Oyun ve desise, entrika ve hile tarih boyunca oldu, olacak. Bununla birlikte oyunun şekli çok değişti. Küçük bir çiple ne konuştuklarınız kayda alınıyor, para hareketleriniz kullandığınız kartlar sayesinde takip ediliyor. Sağlığınız ile ilgili en önemli bilgiler her tahlil yaptırdığınızda bilgi bankasına eklenmiş oluyor. Adres bilgileriniz elektronik ortamda. Yeriniz cep telefonunuz sayesinde bir iki dakikada bulunabiliyor. Internet denen o muazzam boşluk, sizi mutlaka dünyasına almıştır çoktan. Köydeyim, bunlarla işim olmaz diyenler; durum sizin için daha fena; ineğinizin kulaklarına küpe takıldı, tohumunuz sertifikalı, ürününüz rekolte listesinde yerini aldı. Teknopolik bir çağ yaşıyoruz ve polisi de teknoloji.

 

Bu kadar karamsar bir sahne çizdiğim için memnun olduğumu düşünmüyorsunuz umarım. Daha beteri var çünkü. Tüm bu olanlar bizi tek tipleştirme çabasıdır. Beteri ise bunları normal görmeye ve hatta gerekli, kaçınılmaz olarak görmeye alışmış olmaktır.

 

Bu ülke için tehlike daha büyüktür. Köklerimizle bağımız kopsun diye büyük çaba harcandı. Çünkü bu millet, tüm insanlığın hizmetini görebilecek, hak ve adalet duygusu ile donanmış, merhamet dolu bir harca sahiptir. Medeniyet, nöbet değiştirerek çeşitli milletlerin elinden insanlığa mal oluyor. Bugün, insanlık medeniyetini temsil eden güçler metafizik dünyadan nasiplerini alamadılar. Bu nasipsizlik dünyamızı mutlu azınlıkların diyarı yapmaya uğraşıyor, mutlu çoğunluğun değil.

 

“Ülkede olup biten ne o halde?” sorusu ise cevaplanmayı bekleyen en önemli sorulardan biridir. İlk vereceğim cevap şudur; ülkenin, devletin, bu coğrafyanın sahipliği konusunda derinde olduklarını düşünenler ile millet arasında bir doku uyuşmazlığı olduğudur. Bu doku uyuşmazlığı milletin kendi kurum ve kuruluşlarına olan güveninin sarsılmasına sebep olmuştur. Güvensizlik ortamı ise verimi düşüren yegâne sebeptir. Bu coğrafya için planlar hazırlayıp, kurguladığını sahneye koymaya çalışanlar en azından insanlık medeniyetine hizmet etmiyorlar, bunu gören millet kime, niçin, ne kadar güvenecek?

 

Bu topraklarda çok büyük devletler kuruldu ve medeniyete beşiklik etti. Şu an üzerinde yaşayan millet, esareti ve sömürgeyi asla kabul etmedi. Bunu bilenler kendilerinin kaba ve bildik yöntemleriyle bizimle uğraşmak yerine içimizden birilerine işi ihale etmeyi tercih ettiler. İhaleyi alanlar şimdiye kadar tembellik yapmadılar ama onların karnesinden kırıklar hiç eksik olmayacak.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi