
Çömelmenin Felsefesi
Başbakan, sınırın sıfır noktasında, askeri bir mevzide, yanında tüm orduların en üst komutanı ile birlikte askerlerle konuşuyor, gözlerini ufka çevirerek uzaklara dalıyor. Mevziden mevziiye yürüyor, askerin omzuna dokunuyor, onları dinliyor.
Bu görüntü, politikada beklenmedik bir tepkiyle tartışma konusu oluyor. Olabilir. Olsun da. Nedir söylenen? Bir başbakanın kendi ülke toprakları içinde, korkunun bir yansıması olarak algılanan bir davranışı, çömelerek göstermesi. Bunun üzerinden, terör sorununa yönelik adımların şekli konusunda herkes kendi politikalarını ifade etme olanağı bulmuş oldu.
Çömelmek, evvela yorgunluktan mütevellit bir harekettir. İnsanın bir nevi, bedenini ve zihnini toparlama fırsatıdır. Çok önemli bir maçta, kendi hatasından sonra yediği golü düşünen bir kaleci muhtemelen çömelmiştir. Keza, maç öncesi verilen takım fotoğrafı için yine birileri ön sıraya çömelmek durumunda kalmıştır.
Oturacak bir yer bulamamışsanız, çömelmeyi tercih edersiniz. Suyu ayakta içmek pek hoş görülmez, çömelir içersiniz. Askerliğe gidenler bilirler, hedef küçültmenin ilk yolu çömelmektir, yani vücudunuzu daha zor bir hedef haline getirirsiniz. Fotoğraf çekenler de çoğu zaman, uygun ışık ve duruşu yakalamak için çömelirler. Çocuğunuz kollarınıza doğru koşarken onu çömelerek beklersiniz, çömelerek arabanın lastiğini kontrol eder, çömelerek halı siler, yere düşen anahtarınızı alırsınız. Sportif hareketlerin çoğu çömelmeyi gerektirir. Alafranga tuvalet kullanmıyorsanız bu doğal ihtiyacınızı da çömelerek gidermek zorundasınız.
Çömelmede, bir zorunluluk ve daha çok bir küçülme olduğu sezilmekte. Ancak her çömelme başka bir gerekliliğe ve neticeye matuf. Çömelmede zihnî çabanın bedene yansımasını görmek mümkün. Kaldı ki mevcut durumun çözümüne yönelik bir kararlılık ve düşünme zamanı kazandırdığı da söylenebilir.
Başbakanın çömelmesi üzerinden “terör” konusuna dair tartışma ve fikir atmosferi yoğunluk kazandı. Basın yayın kuruluşları, özellikle televizyonlar her gün, konuyla ilgili olduğunu düşündükleri çeşitli alan ve uğraşlarda uzman konukları programlarına çağırıyorlar.
Konunun enine boyuna konuşulması elbette doğal ve hatta gereklidir. Fakat her konuk kendi penceresi ve düşünce yapısıyla konuya yaklaşıyor. Detaylar konuşuldukça mesele özünden çıkıp ideolojik çekişmelere kadar gidebiliyor. Herkes bu konuda muzdarip görünüyor ama ne hikmetse çözüm “illa ki benim dediğim şekilde olmalıdır” diyor. En çok seslendirilen çözüm önerileri üzerine hükümet hemen bir açıklama yapmak zorunda kalıyor. Ancak, sesi az çıkan ve belki de daha makul çözüm önerileri, bu gürültü arasında kaybolup gidiyor.
Nasıl ki her çömelme başka bir sebepten doğmuşsa ve her çömelmenin kendince bir sonucu varsa, problemi kendi iç dinamiklerinden uzaklarda tartışmak da emeği boşa çıkarmaz mı? Daha ötesi; Ya yürümek ve ayağa kalkmak gereken bir yerde çömelmek çözüm olarak sunulursa!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.