
Bayram Namazını Ayasofyada Kılabilir miyiz?
Bugünkü halleri ile inançlar arasında “hoşgörü” konusunda en sistemli ve insana uygun yapı İslam dininde vardır. Çünkü bir başkasının hak ve hukukunu koruma konusunda, tüm ilkeler akide prensibi içinde belirlenmiştir.
Ramazan ayı içinde, Ermeni Rum Patrikhanesi tarihî Sümela Manastırında kalabalık sayılabilecek bir katılımla ayin yaptılar. Bundan bir müddet öncede Van Gölünde Akdamar Adası ve aynı isimli kilisede de bir tören yapılmıştı. Bunların yılda bir kez yapılması da öngörüldü. Kimi kesimler protesto etti, kimisi tebrik etti.
Muhtemeldir ki önümüzdeki yıllarda da bu mekânlara başka mekânlar da eklenerek, bu tür etkinlikler devam edecek. Olaya bakış açınıza göre, çok sert bir karşı duruş sergileyebilirsiniz ya da tam tersi bunun bir özgürlük ve hoşgörü ortamı oluşturduğunu savunabilirsiniz. Yıllarca misyonerlik faaliyetlerinin yürütüldüğünü ve aslında hız kesmeden devam ettiğini düşündüğünüzde, bu tür etkinliklerin bir taviz olduğunu kabul edebilirsiniz.
Bu durumda, gerek Akdamar Adasında gerekse Sümela’da gerçekleştirilen ayinler, ilk görünüş olarak ne kaybettirdi? Bir zarar yok, ayinlerini yaptılar gittiler. Ancak o mekânın kendilerine ait olduğunu hatırlatmış oldular. İleriye dönük bir mesaj verdiler. Daha ötesi “Siz burada yokken de biz buralarda vardık!” demeye getirdiler. Bu izinlerle, onlara hoş görünmüş olabilir miyiz? Belki de.
Kendine ve inançlarına güvenen yapılar, başkalarının saldırı ve tuzaklarından korkmaz. Biz güçlü ve istikamet üzere isek, hoşgörülü olmak bizim azametimizi ve merhametimizi gösterir. Görünen o ki bu iki tavır arasında çok dikkatli olmalı ve dengeyi sağlayabilmeliyiz.
Sembol haline gelmiş mekânlar, milletlerin tarihinde ve ruh dünyalarında ayrı bir öneme sahiptirler. Yıllardır müze olarak kullanılan Ayasofya Camisinde bayram namazını kılmak istesek hatta Cuma namazlarını da burada kılsak ne olur? Bu talebe ilk evvel kim karşı çıkar?
Sorunun cevabını bulmanıza yardımcı olacak bir olay nakledeyim. Ulusal kanalların birinde, vakit hayli geç, sahura yaklaşmışız. Program; Tarihin Arka Odası, tarihçi ve akademisyen Murat Bardakçı sunuyor. O programda konukları; Enderun Teravihi ve Cumhur Müezzinliğini uygulamaya başlayan imam hatipler ve hafızlar. Programda, Enderun Teravihinin ve Cumhur Müezzinliğinin uygulanışa dair örnekler veriliyor. Yıllardır eda edilmiş, bu topraklara ait bir kültür, gelenek ve alışkanlık. Kasideler, ilahiler okunuyor, Kur’an tilaveti de yapılıyor.
Programa birçok ileti geliyor haliyle. Birçok mesaj, “laiklik elden gidiyor” takıntısı ile birebir örtüşüyor. Nasıl olurda böyle bir programda bunlar yayınlanabilirmiş?
Şimdi, sorumuzu tekrar soralım, Ayasofya’da Cumaları kılmak istesek önce kim karşı çıkar? Bir tarih programında, okunan Kur’an’dan ve dinî musikiden kim rahatsız oluyorsa, ona bakmak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.