
Avrupa ne değildir?
Avrupa’yı tanıma ve tanıtma işi ne kadar müşkül ve çetrefilli konudur. O’nu tarif etme ve tanıyabilme işi kendisinden çok etrafında olanlara düşmektedir. Bizim gibi şarklı ve garplı, İslam doğu ve Hıristiyan batı arasında kalmış başka bir toplum yoktur ve Avrupa’yı tanıma, tarif etme işi bu yüzden bizi daha çok ilgilendirmiştir.
Avrupa coğrafi olarak Asya kıtasının batısına düşen toprak parçasıdır bununla birlikte doğunun karşı penceresidir de aynı zamanda. Büyük bir medeniyetin temsilcisi, Amerika’nın kâşifi, kıtalar arası bir ruhtur. Avrupa bir hayat tarzıdır. Avrupa batıdır, garpla birleşmeyecek kadar kibirlidir. Avrupa bir görüş, bakış ve kendi dinamikleriyle bir kafadır.
Avrupa hem bir kıta hem de bir kafa yapısı olarak kendini aşan ve kıtadan taşan bir süreci devam ettirmektedir. Akdeniz ve çevresinden doğan medeniyet, Roma, Yunan ve Hıristiyan terkibinden oluşan halkanın tesiriyle doğulunun karşısında batılı olmayı Avrupa üstlenmiş oldu.
Doğu ve batıyı temsil eden iki gruptan batılı Avrupa iç dinamiklerinin dışında keşiflerle, ticaretle ve rekabetle gelen kıymet ve değerler sayesinde oldukça büyük ve cesur adımlar attı. Bu adımlar Avrupa’yı mukayeseye giriştiği doğu karşısında tur bindirmesini sağladı.
Avrupa maddi olarak zenginleşip, modern, rahat ve konforlu bir hayatla birlikte bilimsel yönden de ilerlemesini devam ettirdi. Doğu kültüründen ve özünden bir şey kaybetmiyordu ancak Avrupa ilerledikçe doğuya müdahale edebilme cüretini ve cesaretini göstermeye başlamıştı bile. Avrupa insanlık adına çok güzel hareketler yapabilme yeteneğini yakalamıştı ancak O’nu oluşturan medeniyetin barbar tarafı iyileştirme yerine ezmeyi, yok etmeyi birlikte ilerleyebilme yerine ötelemeyi, hor görmeyi tercih etti.
Avrupa, kıtaydı ve bir kafa olmayı, bir tarz ve yaşam şekli olmayı başardı belki ama yalnız kalmaktan kurtulamadı, samimi ve sıcak olmakta hiçte başarılı olamadı. Bu başarısızlığını doyumsuzluğuyla birleştirip başka toplumları sömürmeye, kaynaklarını kullanmayla kapatmaya çalıştı. Sömüremediğini, yok edemediğini, kendileştiremediğini ise bozmaktan kaçınmadı.
Avrupa bu şekliyle sanattan edebiyata spordan ekonomiye güçlü bir fanus oluşturdu. Avrupalı olmak için artık Avrupa’da yaşamaya gerek yoktu Avrupalı kafası taşımak, Avrupalı gibi yaşamak, sanatından zevk almak, Avrupalı gibi yiyip içmek Avrupalı dolayısı ile batılı olmak için yeterliydi.
Roma, Yunan ve Hıristiyan terkibinden oluşan tesirle Rönesans’ı yaşayan Avrupa kıtadan taşan bu devasa görüntüsüyle ne olduğu kemaliyle bilinemeyen ama ne olmadığı netleşen bir vücuda bürünmüş oldu. Avrupa birçok tanım ve tarifle anlatılabilir, Avrupa batıdır ama bütün bunlara rağmen Avrupa doğu değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.