
Artık yeter! Bıktırdınız
Yukarıdaki sitem ve haykırış bir başbakan tarafından dile getiriliyor. Kime deniyor? Büyük bir dramın ve felaketin üzerinden çıkar hesapları yapanlara…
Ne zaman nerede olacağı ve ne şiddette olacağı tahmin edilemeyen bir doğal afet deprem. Anadolu, tarihi boyunca pek çok deprem felaketi gördü. Bundan sonra da göreceğe benzer. En azından bilimsel araştırmalar böyle diyor.
En son doğuda yaşadık depremi. Küçücük odalardan pek büyük hikayeler çıktı ve çoğu acı doluydu. İnsan üstü bir durum, kendi başımıza kaldıramayacağımız bir yük, lakin Hak Teala takdirini böyle yazıyor ve kalanlara bir güç veriyor.
Depremin ardından, nerede olduğu düşünülmeden gönüller “ben bu işin neresinde olabilirim?” tasasıyla çarptı. Çünkü akan kanın rengi aynıydı, tıpkı gözyaşının renginin aynı olduğu gibi.
Yıllar bize çok şey öğretmiş, öğrenemediklerimiz de var ancak. Tecrübe kazandığımız belli, hızlanmışız, deneyim ve ustalıkla yapıyoruz pek çok işi. Profesyonel ekipler çoğalmış. İşn ehli insanlar, ehilce yapıyorlar gerekeni. Ancak, yapılarımız hala zayıf ve acemice. Şehir kültürünü kaybettiğimizden beri, üst üste evler yapmışız, geniş alanlar bırakmadan, çevreyi, insanı, canlıyı düşünmeden şehir planları yapıyoruz hala. Ve hala, hayvanımızı sağlam kazığa bağlamadan tevekkül etmeye kalkışıyoruz.
Acıklı ve dramatik öyküler yaşanıyor, kah enkaz altında kah soğuk çadırlarda. Ölümün ne kadar yakın olduğunu hissediyoruz ve güzel ölümler bekliyoruz dualarımızda. Aslında sadece “isteyecek” kadar aciz olduğumuzu bir kez daha fark ediyoruz.
Peki, bir başbakan niye feryat eder, “yeter, bıktırdınız!” diye. Neredeyse, “bu da sizin yüzünüzden oldu” diyecek bir yaklaşım karşısında sabrı taşmış olamaz mı? Bir kara propaganda peşine takılan ve yıkıntılar altında kalan cansız bedenler üzerinden çapsız bir menfaat bekleyen zihniyet karşısında daha ne yapılırdı ki?
Birkaç gün önce, o coğrafyanın başka bir köşesinde daha yirmisinde yirmi dört genci hayatından eden kafa, şimdi bunlar, deprem bölgesine elini uzatmaz diye düşünürse şaşmamalı belki ama öyle olmayınca ırkçı bir söylem nasıl da sakız oldu ağızlarında.
Neden ısrarla yağmalama görüntüleri döner durur bazı kanallarda acaba?
Böyle deyince, devlet ve yani biz sütten çıkmış ak kaşık da değiliz elbet. Ne öncesiyle en sonrasıyla depreme layığı ile hazır değiliz işte.
Hiçbir insan canı kıymetten azade değildir elbet ancak onca öğretmenin anlatacaklarının arasında “deprem” varken, bir zelzele ile hayatlarını kaybetmeleri daha farklı yordu beni.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.