
Anayasa Değişecekse Gerçekten Değişsin
Mart ayıda bitiyor. Zaman çok hızlı geçiyor gerçekten. Çocukluğumuzda büyükler bize bunu söylediğinde inanmaz, daha doğrusu ne demek istediklerini anlayamazdık. Ama şimdi anlıyoruz, ilerleyen yaşımız bize zamanın ne kadar hızlı geçtiğini gösteriyor. İşte mart ayıda bitiyor.
2009 yılı ülkemizde sıkıntılı geçmişti, kime dokunsan bin ah işitiyordun.
Dışarıdan bakarsan bir şey yok gibi görünüyordu, ama organize sanayinde onlarca firma binlerce işçiyi işten çıkardı, onlarca firma ticaret hayatına son verdi, kayboldu gitti. Çoğu da direnerek 2010’a erişti. Onlar içinde kritik yıl 2010.
Mesela hafta sonu yolunuz Kule Siteye uğrarsa eminim bu ülkede hiç sıkıntı olmadığını düşüneceksinizdir ve oradaki o kargaşa “kriz olsa insanlar bu kadar alışverişi yapabilir mi?” dedirtecektir. Ama öyle yapmayın hafta sonu Kule Siteye gitmek yerine hafta içinde Eski Sanayiye gidin, Organize Sanayi Bölgesine gidin, BÜSAN Özel Sanayisine gidin, Ayakkabıcılar Sanayisine gidin, Tekstil Sanayisine gidin. Buralardaki insanlarla konuşun, sırtını devlete yastamışları geçin gerçekten piyasayla kavga etmek zorunda olan vatandaşa halini sorun, bakın bakalım iyi bir zamanda mıyız ve milletin derdi ne?
Soru ve konu bu? Milletin derdi ne?
Milletin beklentisi CHP ile ya da MHP ile polemiğe girip Anayasanın birkaç maddesini değiştirerek bize demokratlık taslamak mı? Ve daha da kötüsü bu basit değişikliklerle bürokratik cumhuriyet meraklılarını alt ettiklerine bizi inandırmak mı? Yoksa milleti yıllarca yaşadığı sıkıntılardan kurtaracak gerçek bir ekonomik devrim yapacak bir eylem planı mı?
Dünya değişti, ABD ve Avrupa, genelde de batı medeniyeti dünyanın genel kültürüne haline dönüştü. Gelişmekte olan ülkeler bu etkiden en fazla etkilenen topluluklardır. Zira sanayileşme ile tarım toplumu arasında bir yerde bocalayan milletler bu bocalama süreçlerinde dış etkilere açık hale geliyorlar. Bu etkiler ise direk olarak kültürel yozlaşma, ekonomik bağımlılık ve gelişmişlik ile yıllarca yaşadığı kültür arasında kavgalara dönüşüyor. Bu kavgalar derin yaralar ve derin sıkıntılar oluşturuyor.
İşte bizim ülkemiz bu derin sıkıntıların ve yaraların çokça olduğu bir ülkedir. Her yönü ile gelişme ile kendi kültürü arasında bocalama yaşamaktadır. Devletin tercihleri ile toplumun tercihleri yıllardır kesişmemiştir. Yıllarca öz yaşamına -geri kalmışlık- damgası yemiştir. İşte bugün kendisi ile barışık olduğuna inandığı bir hükümet iş başındadır. Bütün çarpıtmalara ve spekülasyonlara rağmen iki defa tek başına bu hükümeti halk iktidara getirmiştir. Şimdi bu hükümetin üyeleri bu millete borçludur. Bu borcunu da milleti kandırarak değil gerçekten ona hizmet ederek ödeyebilir. Bir kere Anayasa gerçekten değişecekse tamamı değişmelidir. Toplum ile devlet barıştırılmalıdır. Devletin toplumu hor görmesi engellenmeli bir avuç kendini seçkin gören paçavranın bu ülkenin kaderini tayin etmesinin önüne geçilmelidir.
Bunu başaramayan bir değişiklik bu hafta tekrar yazıyorum milletle oyun oynamaktır ve bizim bu oyunlara karnımız tok.
Bir de Konyalı siyasetçiler neden hiç Ak Partide etkin değil. Siz Anayasa değişikliği de dâhil olmak üzere hiçbir faaliyette Konya Milletvekillerini görüyor musunuz? Hakikaten ne yapıyor bizim vekiller?
Almanya’da Türk Okulu Olamaz mı? Almanya Başbakanı Angela Merkel Türkiye’ye gelecek ya, gündemde zaman zaman Almanya ile ilgili haberler yer alıyor. Başbakanımız “biz bir avuç Alman için İstanbul’da Alman Okulu açıyoruz ama yüz binlerce Türk var Almanya’da Türk Okulu yok. Almanya’da Türk Okulları açılmalı” demiş. Merkel ise hemen yanıt varmış, “ben buna katılmıyorum, bu bizi ileriye götürmez”.
Nasıl yani, Türk okulu açılması Almanya’yı geriye mi götürür. En iyi Türk yozlaşmış Türk, değil mi? Almanlaşırsanız sorun yok ama öz kültürünüze sahip çıkarsanız problem oluyor. İşte Batının standardı… Bir de bize medeniyet dersi vermiyorlar mı? İnsanı kahreden de bu oluyor.
Filistin Konusunda Sadece Konuşuluyor Geçtiğimiz Cumartesi günü Libya’nın Sirte Kentinde düzenlenen 32. Arap Birliği Zirvesinin ana konusu Filistin’di. Başbakan Erdoğan’da yine cesur açıklamalar yaptı ve İsrail’i en ağır şekilde eleştirdi. Tarihide bir söz söyledi burada Başbakan Erdoğan, “Kudüs yandıkça Filistin, Filistin yandıkça Ortadoğu, Ortadoğu yandıkça da dünyamız barış ve huzura erişemez” dedi.
Bu güzel de ne yazık ki hala dünya sadece Filistin’i izlemekle yetiniyor. Kılını bile Filistin için kimse kıpırdatmıyor. İsrail o kadar pervasızca hareket ediyor ki, insanlık için tam bir utanç abidesi günler yaşıyoruz. Arap dünyasında zaten o yürek nerede, onlar ABD’de alınmayan bir karara karar demezler. Nasıl da üzerlerine ölü toprağı serpilmiş, kimse kılını bile kıpırdatmıyor. Türkiye ise sadece sözlü kınayıp olayı izlemekle yetiniyor, AB üyesi ülkeler için ise kutuplardaki foklar kadar bile Filistinlilerin anlamı yok. Yazık dünya bu utançla daha ne kadar yaşayacak. İsrail’e dur deme vakti ne zaman gelecek.
Eski Sanayi Ne Olacak? Eski Sanayiyi herhalde Konya’da yaşayıp da bilmeyen yoktur. Konya’nın yükünü yıllarca çekmiş, nice ustalar yetiştirmiş, ne motorlara hayat vermiş Konya’mızın en önemli iş sahalarından biridir.
Bugünlerde yolu Eski Sanayiye uğrayanlar mutlaka görecektir; esnaf tam anlamıyla kan ağlıyor. Kiminle konuşsanız dertli… Yeni üretilen araçların genelde servise gitmesi, Eski Sanayideki teknolojinin yeni üretilen araçlara uygun olmaması gibi nedenlerle esnaf ciddi sıkıntılar çekiyor. Sanayi Odası, Ticaret Odası, Konya Büyükşehir Belediyesi bu esnafların sıkıntılarını bir dinlese, yeni bir sanayi sitesi oluştursa ve burada yeni kurslarda vererek yeni teknolojiye buradaki ustalarımızı uygun hale getirse sıkıntılar biraz olsun hafiflemez mi? Konya’nın emektarları Eski Sanayi’de, yıllarca burası bizim Konya Kültürünün bir parçası olmadı mı? Şimdi sakın Büyükşehir Belediyesi falan burayı süpürmek ve buradan kurtulmak, burada yeni şehir planları oluşturmak gibi saçma sapan fikirlere kapılmasın. Bu esnafları kazanmadan, Konya’nın yükünü kaldıracak yeni bir sanayi sitesi oluşturmadan ve buradaki esnaflarla ortak hareket etmeden bir adım burada kesinlikle atılmamalıdır. Şehri güzelleştirin tamam ama yıkarak, yok ederek değil yapıcı olarak, insanlarla uyum içinde değişimi yapın. Eski Sanayi konusunda planlar nedir bilmiyorum, benim bildiğim şehrin çıraklığını alan bu mekânın yok edilmemesi gerektiğidir. Eğer değişim olacaksa bile buradaki ustalarımız ile yapılmalı ve yine Eski Sanayi hayatta kalarak adım atılmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.