Sosyal medyanın cahilleriyiz
Türk Grup Davranışı, Türklerin Psikolojisi ve Hayatın Psikososyopolitiği gibi kitaplarıyla Türk insanının psikolojisi hakkında uzun yıllardır düşünce üreten ülkemizin önemli psikiyatristlerinden Prof. Dr. Erol Göka, son günlerin yeni tartışma başlığı twitter üzerinden sosyal medyayı ve gerçekliğini sorguluyor. Göka'ya göre 'Eninde sonunda sosyal medya araçlarında da ahlak, hakim mesele olacak'
Erol Göka, internetin ve doğurduğu araçların gelecek dünyadaki hâkimiyetini şimdiden görmeli ve ona göre adımlar atmamız gerektiğini söylüyor.
Teknik araçların, üretim amaçlarının dışında kullanılıp kullanılamayacağı meselesi Osmanlı'dan getirdiğimiz bir tartışma. Bugün sosyal medya adı verilen yapı, yeni kavramlar ve yeni ilişki biçimleri ile yeni nesillerin dünya tecrübesini konumlandırıyor. Yaşadığımız bu hızlı iletişim çağında, kuşaklar arası algı ve yorum farklılıkları açılıyor…
Öncelikle, yaşadığımız zamanları, eski kavramlarla ve eski teorik çerçevelerle hiçbir şekilde kavrama şansımızın bulunmadığını anlamalıyız. Nasıl eski enerji kaynaklarıyla ilgili bilgilerimizden yola çıkarak nükleer enerji konusunda bir fikir üretemiyorsak, 1980'ler sonrası dünyasını, yani post-modern zamanları da daha önceki dünyaya ilişkin bilgimizden kalkarak tarif edemeyiz. 30 yıldır sadece boyutları, derinliği değil, tuz yoğunluğu ve canlı ortamı tamamen değişik bir denizde yaşamaya başladık adeta. Bu denizin içinde yaşadıkça hepimiz değişiyoruz. Sosyal medyaya bakarak ileride dünyanın, insan ilişkilerinin nasıl olacağı hakkında tahminler yürütebilir, muazzam bir değişimin bizi beklediği sonucunu görebiliriz. Bunu bilelim ve ona göre konuşalım. Mesela siz can havliyle kuşaklar arasındaki farkın açıldığından bahsediyorsunuz ya, ben size çok daha vahim bir şey söyleyeyim. İki nesil sonra yüz yüze iletişimi halis, gerçek iletişim olarak yaşamış tek bir insan görebilme şansı dahi kalmayacak… O yüzden ne gibi tedbirler almamız gerektiği üzerine kafa yoralım…
SOSYAL MEDYADAKİ EYLEMLERİMİZ ÖNCEKİ PSİKOLOJİK MOTİVASYONLARIMIZLA AYNI
Sosyal medya, insanla ve eşyayla ilişkiyi yeniden belirleyen yeni bir ahlak yorumu ortaya çıkardı. Hem görmek hem göstermek istemenin sonucu bu. İnsanlar, eşleriyle yaşadıkları özel bir anı, bir düğün fotoğrafı mesela, kamuya açma konusunda hiç tereddüt göstermiyorlar.
Bakın, bilişim teknolojilerindeki gelişme sadece iletişim ortamlarını değil tüm her şeyi değiştiriyor. İnsan ilişkilerini etkileyen her yeni teknolojik gelişme olduğunda biz de bir süre sonra kendimizi ona göre konumlandırmaya başlarız. Sadece bir tükenmez kalemin bir köydeki ilişkileri değiştirme potansiyeline sahip olduğunu bile söyleyebiliriz. 1980'den beri bilişim teknolojilerindeki ve ona eşlik eden teknolojilerdeki devasa gelişmelerle birlikte dünyanın küçük bir köye dönüştüğünden bahsediyoruz. Böyle bir dünyayı 1980 öncesinde kurgubilim romancıları dâhil, hiç ama hiç kimse, hayal bile edemezdi.
Doğru ancak sorun imkânların insanları, kendi mahremlerini yani çektikleri her fotoğrafı çılgınca başkalarına gösterme yarışına sürüklemesi…
Evet, ben size sorayım; evimize gelen konuklara dün, mutlu anılarımızın yer aldığı albümleri göstermiyor muyduk? Evimize aile büyüklerimizin resimlerini asmıyor muyduk? Şimdi yapılanların psikolojik motivasyonları bunlardan farklı değil ama eskisinden değişik olarak bunları artık aynı anda yüzlerce insana gösterebilme imkânına kavuştuk. Kim ne derse desin, ortada bambaşka bir dünya var. Tamam, bu yenidünyayı kıyasıya eleştirelim, sorgulayalım ama anlamaya çalışmayı da elden bırakmayalım. Hepimiz bu dünyanın acemisiyiz.
İNSANIN MAYASINDA AHLAK VARDIR
Erdem, fazilet ve doğruluk üzerine çok yoğun paylaşımlar yapılıyor mesela Twitter'da. Ancak bununla birlikte yalan, iftira ve hakaret de at başı gidiyor. Üstelik her iki paylaşımları da aynı isimler yapabiliyor. Burada tutarsızlıktan daha fazlası var gibi?
Evet, tüm bu tespitlerinizde çok haklısınız, tutarsızlıktan daha fazlası var, sanki debelenen bir insanı tarif ediyorsunuz. Ortada yepyeni bir dünya var ama bu dünyanın ilişkilerinin nasıl biçimleneceği, nasıl bir etik ve hukuk inşa edileceği henüz çok belirsiz. Karanlıkta el yordamıyla ilerlemeye çalışıyoruz. Sosyal medya eleştirisi diye yazılıp çizilenlere söylenenlere bakın, genellikle bahse konu olan bu sağlıksız tiplerin icraatlarıdır. Psikopati ve psikopatoloji, sosyal medya ortamlarında cirit atıyor, sağlıklı insanlar nispeten suskunlar ve debelenerek zarardan korunmaya çalışıyorlar. Ben de görüyorum elbette sosyal medyada kendini acayip biçimlerde sunma telaşında olan bencil ruhların dansa benzer debelenişlerini ama gerçekten bunlar böbürlenme mi yoksa acı dolu çığlıklar mı emin olamıyorum. Sizin kadar kolay teşhis koyamıyorum. Ama size bir şey söylememe izin verin: İnsanın mayasında ahlak vardır, insan en nihayetinde ahlaklı bir varlıktır. Eninde sonunda sosyal medyada da sessiz yığınlar galip gelecek, bir etik ve hukuk inşa edilecektir.
Sosyal medyada içimizde olan görünüyor
Dünyaya göre Türkiye'de çok daha yoğun; facebook'u kullanma başlığımız cinsellikle siyaset arasında seyrediyor. Çokça ikisinin de pornografik örnekleri sergileniyor…
Sosyal medyanın görünen aktörleri var. Onlarda psikopati ve psikopatoloji yani sağlıksız eğilimler çok daha fazla. Azınlıkta olmalarına rağmen sosyal medya deyince akla ilk bunlar geliyor. Ama sosyal medya bunlardan ibaret değil. Sessiz ve derinden ilerleyen binlerce, on binlerce sağlıklı sosyal medya kullanıcısı da var ve bunların sayıları ve etkinlikleri giderek artıyor. Cinselliğin post-modern zamanlarda yüklendiği anlam, günü birlik, zevke dayalı ilişkilerin kalıcı olanın ve aşkın yerini alması konusu çok önemli… Ama cinsellik sosyal medya sayesinde şimdiki anlamını yüklendi dersek bence pek doğru söylemiş olmayız.
Siyasal pornografi var…
Ülkemize ilişkin benim gözlemlerim de sizinkiler gibi. Sosyal medyada pornografik özellikler sanıldığı kadar çok olmasa bile, onların görünürlüğü epeyce fazla. Bu yüzden suiistimallere çok açık. Bizim sosyal medyamızda en çok gürültü çıkaranlar ne yazık ki siyasi fanatikler… Ama böyle diye karalar bağlamamak lazım. Kültürümüzün açık aynası gibi görebiliriz sosyal medyayı. Bizim siyaset anlayışımızda fanatik tutumlar işe yarıyor hala demek ki… Bugün fanatizmin sergi sahası gibi görünen sosyal medya, pekala rehabilitasyon sırasında da bir işlev görebilir.
İnternette psikolojimizin ilkel katmanı açığa çıkıyor
Normal şartlarda kimseye sesini yükseltememiş biri, twitter'ın başındayken Amerikalı bir yöneticiye dönüşüyor; terör estiriyor…
Yüz yüze iletişimden farklı olarak internetteki sanal iletişimin psikolojimizdeki ilkel ve çocuksu derin katmanları yönlendirdiğini biliyoruz. İnsanlık tarihi boyunca oluşturduğumuz arzularımızı toplumsal yaşam lehine gemleme düzenekleri internette işe yaramıyor. Dolayısıyla internet ilişkilerinin sağladığı duygusal iletişim de, tartışma gruplarındaki demokratik görünüm de oldukça sorunlu alanlar olarak görünüyor. Sadece sanal düzeyde kalmış olan iletişim bir süre sonra tepişmeye dönüşüyor. Aynı şekilde sosyal medyanın etkileşimi artırdığı, anında haberleşilen eylem ortamlarını ve eylemi fetişleştirdiği, özellikle kimlik derdindeki genç insanların eyleme yatkınlıklarını teşvik ettiği, özendirdiği bir gerçek… Eğer olumlu etkileşimler daha baskın hale getirilebilirse pekâlâ tam tersi de olabilir, sosyal medya aracılığıyla birçok provokasyonun önüne geçilebilir.
Mahremiyet algımız sanal dünyada kaybolmayacak
Sosyal medya, mahremiyetimizi tehdit ediyor demek isterdim ama gerçekte mahremiyetimizi ortadan kaldırdı. Kişiye özgü, yalnız ona ait tek bir an, duygu ya da saha kalmadı. İnsan, kendine ait dünya kurma/ayırma isteği olmaksızın var olabilir mi?
Bu dünyanın derdi mahremiyetin ortadan kalkması değil, kamusal insanın ortadan kalkmasıdır. Söylediğinizin tam tersine mahremiyet-özgürlük perdesinin arkasına gizlenerek yapılıyor her şey. Ama siz teorik bir durumdan ziyade kendisini ifşadan zevk alan bir insan tipinden bahsediyorsunuz değil mi? Mahremiyetlerini yırtarcasına kendisini ortaya atanların öyle çok olduklarını sanmıyorum. Sadece sosyal medya gibi bir arenada ne yapacağımızı, başka insanları nasıl etkileyeceğimizi bilmiyoruz, cehaletimizi, acemiliğimizi değişik şeyler söyleyerek örtmeye çalışıyoruz. Sizin insanın kendi mahremiyetini ihlali olarak gördüklerinizin çoğu bu neviden şeyler. Psikolojiden biraz anlayan birisi olarak size şu müjdeyi verebilirim. Kesinlikle mahremiyet anlayışımızda bir gerileme olmayacak. Post-modern dünyanın bu pornografik, röntgenci, göstermeci psikopatolojileri destekleyen yanları mutlaka gerileyecek ve sağlıklı iletişim arayışları galebe çalacak.
Modernle post-modern arasında ahlak krizi var
Hiçbir kuralı tanımayan, hiçbir değerle ilgisi olmayan ve her şeyi alaya alabilir bir tipoloji var sosyal medya araçlarında. Cahil değiller üstelik okuyup yazıyorlar…
Size itiraz edecek değilim lakin bu tiplerin sadece sosyal medyada olduklarını söylemeyeceksiniz umarım. Eğer post-modernlikle modernlik arasında bir bağlantıdan söz edeceksek, bu bağlantı kesinlikle ahlak ve maneviyat krizi noktasındadır. Modernlik bir değerler nihilizmine yol açtı, bir yandan bizi yersiz-yurtsuz bırakıp kimliğimizi alt-üst, ters-yüz ederken bir yandan da bizi kendimize çaktı, narsisizmimizi büyüttükçe büyüttü, tanrılaştırdı. Birçok yeni put ortaya çıkardı. Post-modernlik bu ahlak ve maneviyat krizini aynen devraldı ve üstelik daha da derinleştirdi. Modern zamanlarda insanlar hiç değilse dinlerine, vatanlarına tutunabiliyorlardı, onları da tuz buz etti, neredeyse maneviyatı bile koşullara bağlı, alınıp satılabilir bir şey haline getirdi. Tüketim toplumunda ne yapacağını bilemez halde dolanan çaresiz insanlar, bu yeni manevi akımların paranoid gurularının peşlerine düştüler. Onlar ne emrederlerse gözlerini kırpmadan yerine getiriyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.