
Hor Görme Hakkımı Kullanıyorum
Evet, yanlış değil, “hor görme” den bahsediyorum. Dinimiz, inancımız, kültürümüz hoşgörüyü şiddetler tavsiye eder, biliyorum. Konya deyince ilk aklımıza gelen Mevlana’nın şehrinin de hoşgörü şehri olduğunu da biliyorum. Hoş görmek, aslında bir erdemdir, af edebilmeyi, tahammül gösterebilmeyi, güzel bakabilmeyi ve isabetli görebilmeyi öğretir. Tüm bunlara rağmen hor görmek de gereklidir inancındayım. Konu din olunca hor görmenin lüzumlu olacağına ise kesin olarak bakmaktayım.
Yukarıda bahsettiğim kanaatimi pekiştiren birçok vakıa var ve hemen her gün bir başkası ekleniyor. En son hor gördüğüm konuyu bahsedeyim ki, hor görme hakkımı neden kullandığımı izah etmiş olayım. Uluslar Arası Af Örgütü, Nisan 2012 tarihli bir rapor yayınladı. Rapor Tercihler ve Önyargılar başlığını taşıyor ve özetle Avrupalının Müslümanlara bakış açısının geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
Rapora göre, Belçika, Fransa, Hollanda gibi ülkelerin başını çektiği Avrupa devletlerinde eğitimden çalışma alanlarına, gündelik hayattan mülk edinmeye kadar birçok alanda Müslümanlar ve özellikle Müslüman kadınlara belirgin bir ayrımcılık uygulanmaktadır.
İstihdam konusunda özellikle Belçika, Fransa, Hollanda ve İsviçre gibi ülkelerde Müslümanlar ve özellikle Müslüman kadınlar sadece dinini veya inancını ifade eden belirli bir sembol veya kıyafet giydikleri için istihdam alanında ayrımcılığa maruz kalıyor. Türk asıllı kadınların istihdam oranı diğer kadınların istihdam oranına göre yarı yarıya düşük oranda. Uluslararası Af Örgütü istihdam alanındaki ayrımcılığa karşı mevzuatın Belçika, Fransa ve Hollanda’da gereğine uygun bir şekilde uygulanmadığından endişe duyuyor. Özellikle, dini ve kültürel semboller veya kıyafetler giyen kadınların görünüşlerinden dolayı “müşterileri memnun etme” veya “belirli bir kurumsal kimliği geliştirme” veya “tarafsızlık ilkesine saygı duymada” başarısız olacakları sebebiyle işe alımları gerçekleşmiyor.
Eğitimle ilgili durum da aynı oran göze çarpıyor. Son on yılda, İspanya, Fransa, Belçika, İsviçre, Hollanda ve tabi Türkiye gibi birçok ülkede okullarda öğrencilerin başörtüsü ya da dini veya geleneksel kıyafetleri giymeleri yasak. Avrupa genelinde uygulamalar çok farklı: Fransa’da öğrencilerin göze çarpan dini sembolleri giymelerine izin verilmiyor ama Hollanda ve İspanya’da yasaklar bazı bireysel okullarda uygulanabiliyor. Öğrencinin çoğunlukla çocuk yaşta olduğunu hatırlar ve Çocuk Hakları Sözleşmesini de anımsayacak olursak, çocuğun menfaatinin çocukla ilgili her konuda olduğunu fark edebiliriz.
Belçika’nın Flaman bölgesinde dini, siyasi ve felsefi sembollere yönelik genel yasak 2009 yılının Eylül ayında devlet okulları için getirildi. Bu yasaktan etkilenen bazı öğrenciler dava açtılar. Şubat 2012’de dava hala Danıştay’da bekliyordu. Fransa’da göze çarpan dini sembolleri yasaklayan genel yasak 2004 yılından bu yana devlet okullarında uygulanıyor. Bu yasaklar ifade özgürlüğü ile din veya inanç özgürlüğü haklarını kullanan Müslüman öğrencileri ayrımcılığa maruz bırakıyor.
Müslümanların ibadethane açmaları konusunda da Avrupa ülkeleri güya kendilerinden beklenen hoşgörüyü göstermediler. İsviçre’de 29 Kasım 2009 tarihinde yapılan bir referandumla minare inşa edilmesi anayasada yasaklandı. Referandum sonucunda oy kullananların yüzde 57,5’i yasağı destekledi. Oylamaya kadar varan bu yaygın girişimi İsviçre Halk Partisi ve Federal Demokratik Birliği başlattı. İspanya’nın Katalonya bölgesinde Müslümanların ibadet yerlerinde gözle görülür bir eksiklik mevcut ve amaca yönelik inşa edilmiş hiçbir cami yok. 2010 yılının Mart ayından itibaren Katalonya’da 195 adet Müslüman ibadet yeri bulunuyor. Bunların çoğu Müslüman derneklere kiralanmış eskiden ticari yer olarak kullanılan binaların zemin katları olan küçük ve mütevazı mescitler. Görünen o ki, ne demokratik olduğunu iddia eden siyasi oluşumlar ne de bizzat halkın kendisi öteki olarak gördüğü kesimin ibadethanesine bile tahammül edemiyor, kaldı ki hoş görsün.
Raporun bahsettiğimiz bu belli başlı başlıklarından daha başka birçok alanda da inanç ayrımcılığından kaynaklanan baskı ve yasaklamalar mevcut. Bunların başında giyim kuşam gelmekte. Her ne kadar uygulamada bazı ayrıntılar olsa da misal peçe takmak konusunda hemen her Avrupa ülkesi yasaklayıcı olmayı tercih etmektedir.
Bizim hoşgörümüzü hakkından fazla bekleyenler hoş görmedikleri gibi bence hor görülmeyi çoktan hak ediyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.