Gazeteci Kim Değildir?

Sınırları ve tanımı öznel olan bir meslektir gazetecilik. İnsanların haber alma ihtiyacını (ki bu bir ihtiyaçsa) medya organları aracılığı ile karşılayan kişiye gazeteci denebilir en kısa tanımla. Gazetecilik mesleğinin çağdaş toplumlarda saygın bir yeri olduğu su götürmez bir gerçek. Bazı özel haklar ve imkânlar tanınmış olması da toplumca bilinmektedir. Gazeteciden beklenen görev ve işlevin layığı ile yapılması için bu imtiyazın verilmesi normal hatta gerekli görülmektedir.

 Gazetecilik görevi; tam anlamıyla sosyal ve içtimai bir görevdir. Sezgileri ve olaylara bakış açısıyla normal bir tavırdan farklı yaklaşır. Sorgulayıcı yönü, araştırma hırsı ve görülmeyeni gösterme iştahı gazeteci için en temel dayanaklardır.
 
 Gazeteciden beklenen, tarafsız, yansız, objektif olmasıdır. Öyle ki gazeteci doğru gördüğü ve kesin dediği noktalarda baskı altında kalmadan mesleğini icra edebilecek bir kişidir. Yargıç kanunlarla, polis yetkisiyle, asker silahıyla güçlüdür. Gazeteci ise toplum vicdanından alır gücünü. Bu yüzden kanunlarla belirlenmiş olmasa da bir dokunulmazlık zırhı vardır.
 
 Eleştirel bakışa sahip olmalıdır gazeteci. Bu yüzden getirdiği eleştiriler toplumda bir şekilde aksi seda bulur. Çağdaş zamanlarda “aydın” tanımı için örnek getirilirken gazeteci de sayılmıştır.
 
 Medya, sahip olduğu güç sayesinde demokratik rejimler için vazgeçilmez bir unsur olmuştur. Bu gücün kullanımında gazetecinin yakaladığı “haber” etki sahasını ve menzili belirlemektedir. Hal böyle olunca gazeteci, gerek mensubu olduğu medya organı için, gerek toplum içinde, gerekse politik iktidarlar için vazgeçilmez bir icracıdır.
 
 Genel hatlarıyla çizmeye çalıştığımız bu mesleğin sınırı mefhumu muhalifinden daha net anlaşılmalıdır belki.  “Gazeteci ne değildir?” sorusu dışarıda bıraktığı sınır ve yetkilerle gazeteciyi elle dokunur gözle görülür yapan bir cisme kavuşturabilir. Her şeyden önce gazeteci  “her halde ve şartta” masum değildir. Bu mesleği icra edecek olan da nitekim insandır. Hırsları, ideolojisi, güçlü ve zayıf yönleri vardır. Bulunduğu toplumun gerçeklerinden ve yaşanılan tarihsel süreçten kendini soyutlayamaz. Entrika ve desise ile her an karşı karşıyadır. Gücünü kendi lehinde kullanmak isteyecek birileri arada sırada değil her an olacaktır.
 
 “suç” insanın olduğu her yerde vardır. Hukuksuzluk, hak olduğu sürece yaşayacaktır. Bulunduğu yer ve yüklendiği görev nedeniyle gazeteci de suça, hukuksuzluğa, yolsuzluğa diğerlerine göre daha yakındır. Onu koruyacak; meslek ilkeleri, vicdan ve sorumluluktur. Bu temel ilkelerden yoksun bir gazeteci her an bir oyunun içinde kalabilir. Kötüsü, bulunduğu bu noktayı “doğru” görmesi ve mesleğini bu hatalı doğru için yönlendirmesidir.
 
 Gazeteci olmak son zamanlarda çok daha basittir. Kuracağınız bir haber sitesi, belirli bir tıka ulaştığında ve alacağınız bir basın kartı sizi bu meslekten biri yapabilir. Sonra bu vasıflarda bir “iklim” gelir oturduğu “oda” da milletin başına çorap örmeye başlayabilir.
 
 Esas sorun şudur ki, gazetecilik zırhına bürünüp olmadık oyunların ve planların içinde bulunanların, gazetecilik sıfatlarından dolayı savunulacaktır. Gazeteci olanın hata yapma gibi bir ihtimali olamaz anlayışı, bizzat bu mesleğe ihanettir. “Gazeteci, bu mesleği ifa etmesinden dolayı suçlanamaz.”prensibi, bizzat suç ihtimali içinde olanın temizlenmesi ile birebir örtüşmüyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Bahçeci Arşivi