
Demokrasi ve Yargı
Daha önceki yazılarımda da kısmen bahsetmiştim, ülkemizdeki önemli gelişmeler hakkında biz Anadolu yazarları pek fazla fikir yürütemiyoruz diye. Bu hem okurlarımız tarafından, yahu zaten biz bunları yaygın gazetelerden okuyoruz, şeklinde eleştirilir, bize bu konuda yazmak çok görülür hem de pek ciddiye alınmadığımız için yazımız boşuna yazılmış olur. Ama olsun ben yinede yazacağım. Amacım bu konularda var olan fikrimizi açık bir şekilde ortaya koymak ve doğrusu küstahlık derecesine varan demokrasiyi yok etme girişimlerinin karşısında olduğumuzu gösterebilmektir. Konu malum, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun toplanması ve hâkimler ve savcıların beklediği atama kararnamesini oluşturması gerekiyor. Adalet Bakanı HSYK’nin doğal üyesi ve başkanı kabul edildiği için başkan toplantıya katılmazsa yüksek kurul karar alamıyor. Normalde toplantılar rutindir ve kamuoyunun pek haberi olmaz. Ama bu sefer böyle olmuyor. Bakan toplantılara katılmıyor ve karar alınamıyor. Dedikodular bazı kurul üyelerinin Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili soruşturmayı yürüten Savcı ve Hâkimlerin yerlerini değiştirmek istediği yönünde ve Bakanda buna karşı çıkıyormuş. Çoğunlukla karar alabilecek kurul üyelerinin tavırlarına karşı bakan toplantıya katılmama ve kararları onaylamama kartını öne sürüyormuş. Neticede yüksek kurulda karar alamıyor. Bir başka deyişle CHP’nin siyaseten başaramadığı şeyler bazı yargı mensupları eliyle yapılmak isteniyormuş. Olay vahim değil mi? Buna hep birlikte itiraz etmemiz gerekmiyor mu? İşte ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Bakın Albay Çiçek konusunu hep birlikte yaşadık, bir Hâkim tutuklu yargılanmasını istedi, bir hâkim serbest bıraktı. Aynı şekilde onlarca konu yargının tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Sorun nerededir, neden her şeyin önüne adaleti koyabilecek yargıçlar yetiştiremiyoruz. Bir gazetede yer alan bir habere göre HSYK’nun Ergenekon Terör Örgütü davası konusunda harekete geçmesini İşçi Partililer istemiş (Zaman 16.07.2009) Böyle bir dedikodu dahi adalet mekanizmasını ciddi bir şekilde yıpratmaktadır. CHP’yi anladık bu örgütün baştan avukatı olduklarını ifade ettiler ve onlar renklerini belirlediler, peki bazı yargıçlarımıza ne oluyor? Neden böyle siyasi konularda taraf oluyorlar? Kaç dava var ülkemizde tartışmalı… Adalet mekanizmasını eleştirdiğiniz zaman savcılar hemen Adalet mekanizmasına toplumda kin ve nefret oluşturmak, adalet mekanizmasını toplumun gözünde küçük düşürmek gibi iddialarla dava açıyor. Peki, adalet kavramının rencide olmasını neden olan HSYK üyeleri hakkında kim dava açacak, adalet mekanizmasının yıpranmasına vesile olan yargıçlar hakkında kim dava açacak. Ben bu görüntünün yargı erkimize yakışmadığını ifade etmek istiyorum. Eğer kendilerine yakıştırıyorlarsa zaten diyecek bir şey yok ama siz değerli yargı erki mensupları bunu sizde yakıştırmıyorsanız bilesiniz ki bu görüntüden ülkemizi sizlerin adalete karşı bağlılığınız kurtaracaktır. Diğer taraftan aynı günlerde Yargıtay Başkanı bir açıklama yapıyor, sanki CHP’nin temsilcisi gibi. Anayasa mahkemesine gitmiş bir dava hakkında siyasi bir açıklama yapıyor. Böyle bir açıklama Yargıtay Başkanı tarafından yapılabilir mi? Yargıtay Başkanı askerlerin askeri suçlar dışında sivil mahkemelerde yargılanmasına karşı çıkıyor ve Anayasa Mahkemesinde de bazı değerli arkadaşlar var diyebiliyor. Şu işe bakın. Bu vahamet değil midir? İHL’liler Her Şeye Rağmen Üniversiteye Giriyor. İmam Hatip Lisesine beni babamlar aile kararı olarak yazdırmışlardı. O yıllarda İmam Hatip Lisesinde okumak bana hiç cazip gelmezdi. Zira hep kendimizi sosyal hayatın dışında gibi görürdüm. Ama yıllar geçti okulu bitirdik ve işte o zaman ben İHL’li olmayı anladım. İçimizdeki okuma aşkı, iman, Kuran sevgisi bana İHL’nin verdiği birkaç artı değer. Yıllar geçtikçe o görkemli kapıdan geçip mezun olmanın ne kadar büyük bir iş olduğunu daha iyi anlıyorum. Sevmeyenimiz çok fazla, her zamanda öyle oldu zaten ama sevmesinler biz onların sevgisine ihtiyaç ta duymuyoruz, biz değerlerimiz gereği yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz ve böyle olmaya da devam edeceğiz. ÖSS sonuçları açıklandı. Her zaman olduğu gibi yine içim cız etti. Bizim İHL’li arkadaşlarımız yine mağdur oldular diye düşündüm. Tam böyle düşünürken listeye baktım. İlk onda bile bir kaç İHL mezunu var. Sözel 1’de Konya birincisi İHL mezunuymuş. Kızımız Ümmühani Horasan İmam Hatip Lisesini bitirmiş ve bütün engellemelere rağmen ÖSS’yi birincilikle kazanmış. Bu haberi okuyunca nasıl sevindiğimizi, gözlerimizden nasıl yaşlar aktığını nasıl anlatabilirim. Aman İmam Hatipli arkadaşlar misyonunuzu unutmayın. Bize çalışmak ve başarmak yakışır. Ümmühani sen bir misyon üstleniyorsun, sen bir devsin yükü ağır olur devin. Aman unutma. Hepinize Allah’tan yardım diliyoruz. Gönüllerimiz sizinle ve hasretle önümüzden engellerin kalkacağı günü bekliyoruz. İşte Bu Seçim Böyle Yapılmalı Konya’nın değerlerindendir ama bugünlerde onun ismini duymak pek mümkün değildir. Evet, Rıza Konyalıdan bahsediyorum. Ben Rıza Konyalıyı dilmemekten aldığım hazzı başka hiçbir sanatçıdan alamam. Her şeyi ile Konya’yı ve Konya’nın Türküsünü icra eder. Konyalılar bilir mi ya da bilenler dinler mi bilmem. Ben son zamanlarda pek bir yerde dinlendiğini duymadım. Ama dinlenmelidir, Konya’nın kültürünü onun kadar güzel ifade eden başka kimse var mıdır? Türküler zaten bir topluluğun, şehrin, milletin, medeniyetin adına ne derseniz, süzülmüş, damıtılmış kültürü değil midir? İşte o damıtılmışlığı Rıza Konyalı’dan dinliyorken ve haberleri okuyorken güzel bir haber okudum. Adalet ve Kalkınma Partisinde Konya’da tek liste ile kongreye gidilecekmiş. Faruk Dügen ağabeyi de tekrar aday olarak gösteriyorlarmış. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan Sayın Faruk Dügen’in tekrar aday olmasını istemiş. İşte demek istediğimiz şey bu, yani vefa ve sağduyu. Haberdeki resim güzeldi. Birleşmeyi, ortak aklı, feraseti gösteriyordu. Sayın Sami Güçlü’nün açıklamaları ile haber ayrıntılı bir şekilde veriliyordu. Haberi okudum ve sevindim ne yalan söyleyeyim… Konya’mıza hayırlı olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.