Çin’in, Uygur zulmü bitmiyor

Çin’in, Uygur zulmü bitmiyor
Doğu Türkistan’daki katliama sessiz kalınmaması gerektiğini dile getiren Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi Doğu Türkistanlı Seyfeddin İzdaş, Doğu Türkistan’da bulunan ailesine ve diğer Uygurlara yapılan zulümden bahsetti.

Doğu Türkistan’daki katliama sessiz kalınmaması gerektiğini dile getiren Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi Doğu Türkistanlı Seyfeddin İzdaş, Doğu Türkistan’da bulunan ailesine ve diğer Uygurlara yapılan zulümden bahsederek, Çin’in sadece bölgeyi değil artık evlerin içlerini bile işgal ettiğini anlattı

İki milyon metrekareye yaklaşan yüzölçümü ve yaklaşık 35 milyon nüfusu ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin en geniş idari bölgesi olan Doğu Türkistan, özerk bir cumhuriyete sahip olsa da Çin’in baskıcı politikaları ile yıllardır zulüm altında. 1933 ve 1944 yıllarında iki cumhuriyet kurulan Doğu Türkistan bölgesi, 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgal edildi. 1 Ekim 1955’de özerklik statüsü verilerek “Sincan Özerk Bölgesi” olarak isimlendirilen Uygur Türklerinin yaşadığı toprakların başkenti olan Urumçi, 5 Temmuz 2009 yılında yaşanan katliamla hafızalardaki yerini koruyor. Çin'in uyguladığı asimilasyon uygulamaları, doğum yasağı ve göç politikaları sonucu bölgede nüfus dengesi sürekli değişiyor. Uygur Türkleri, Çin'deki başka bölgelere göçe zorlanmalarına ve topraklarına Çin'in en büyük etnik grubu olan Han nüfusunun yerleştirilmesine tepki gösteriyor.

haber-011.jpg

“DİNİNİ YAŞAMAK İSTEYEN HERKESİ HAPSE ALIYORLAR”

Konya’ya 2014 yılında gelen İzdaş ailesine ve diğer Uygurlara yapılan zulümden bahsetti. İzdaş; “Konya’ya geldim ve üç ay sonra bütün ailem hapse alındı. Ailemin hiçbir suçu yok. Benim Türkiye’ye gelmemi sebep göstererek ailemi hapse aldılar. Ben okumak için ve ticari bir şeyler aramak için gelmiştim. Dört tane çocuğum var. Eşim ben geldikten 3 ay sonda doğum yaptı. Ailemle irtibat kuramıyorum. Komşulardan duydum. Benim yüzümden eşime çok ağır işkenceler yapılmış. Eşimin hiçbir suçu yok. Türkiye’ye gelenleri terörist olarak nitelendiriyor onlar. Eskiden din adamları olsun, bilim adamları olsun iş adamları olsun öyle kişileri alıyorlardı. Ama şimdi dinini yaşamak isteyen insanları da hapse alıyorlar. Eskiden Doğu Türkistan sokakları kalabalık görünürdü. Şimdi baksanız erkek nüfusu yok denecek kadar az. Özellikle benim mahallem dini şahsiyetlerin çok olduğu bir mahalleydi. Şu an mahallede 18 yaşın üstünde on kişi kalmış.” diye konuştu.

ziyaret-(3)-001.jpg

“HER EVE BİR ÇİNLİ ERKEK GÖNDERİYORLAR”

Her Türk ailenin evine, bir Çinli erkeğin yerleştirildiği ve adına “Kardeş Aile Projesi” denilerek sempatik gösterilmeye çalışılan yeni uygulamadan bahseden İzdaş; “280 bin civarında Çinli memur Doğu Türkistanlı ailelerin evlerine yerleştiriliyor. Beraber yatıyor beraber kalkıyorlar. Orada o ailenin yanında ne yapıp ne olduğu Çin devletine rapor ediliyor. Eşi olmayan ailelere Çinli erkekleri zorla gönderiyorlar. Daha kötü şeyler duyduk. Tacize uğrayanlar olmuş. Çinliler her istediğini yapıyor ama onlara kimse bir şey demiyor. Sırf bu yüzden intihar eden kızlarımız olmuş. Çin Uygur Türklerinin kimliğini bozmak, milli benliklerini yok etmek için, bu siyasi zorlamaya başvuruyor. Çin, Uygurların Çinlilerle aynı mahallelerde yaşamaya zorlanması yetmezmiş gibi şimdi de Çinlileri Türk evlerine yerleştirmeye başladı. Uygur erkekleri kamplarda, hapishanelerde tutulurken, Türk’ün en hassas olduğu namus, edep, haysiyet noktasında Uygurlara baskı uygulanıyor, Uygur kadınlarına hakaret ediliyor ve isyana zorlanıyor. İsyan edenler hapse atılıp, katlediliyor. Böylelikle Uygurlar ya Çinlileşmek ya da ölümü göze almak zorunda bırakılıyor.” şeklinde konuştu.

“BAŞKAN VAR AMA TAMAMEN FORMALİTE”

İzdaş; “Türkler eskiden Panislamizm, Pantürkizm sebep gösterilerek hapse atılıyordu. Şimdi Çin Panhelalizm diye bir şey çıkarmış. Mesela Ramazan ayında içki getiriyorlar kişi içmiyorsa sen Panhelalistsin diyerek içeri alıyorlar. Ya da domuz eti getirmişler ve domuz beslemelerini söylemişler çiftçilere. Helal kavramını Türklerde kaldırmaya çalışıyorlar. Zor durumdayız şimdi. İdari yapıda kendi başkanımız var. Fakat tamamen formalite icabı duruyor. Uygurlara yapılan bu zorlamalara hiçbir şey diyemiyor. Yani görünüşte bir Türk Başkanı var ama yine yöneten Çin Hükümeti…” dedi.

“İŞKENCELER HER GEÇEN GÜN ARTIYOR”

Doğu Türkistan’daki demografik yapıdan da bahseden İzdaş; “Eskiden Çinli nüfus çok azdı. Ama sonraki yıllarda binlerce Çinli oraya yerleşti. Eskiden köylerde Çinlileri göremiyorduk ama şimdi köyler olsun şehirler olsun Çinliler her yerde. İçimizde oldukları için işkencelerde her geçen gün artıyor. Çinlilerin burada yaptıkları işkencelerden ablam birine şahit oldu. Kendisi doğum doktorudur. 9 aylık hamile kadının çocuğu karnını yararak almak istemişler. Kadın ne kadar dirense de ameliyat masasına yatırıp almışlar. Ardından bebeğe iğneyle bir şey enjekte edip öldürmeye çalışmışlar. Fakat bebek ölmemiş. En son poşetin içine katıp nefessiz bırakarak öldürmüşler. Ablam bu tabloyu görünce psikolojik travma yaşamış ve ondan sonra çalışmak istememiş. Zaten bir ailenin birden fazla çocuk sahibi olmaları yasak. Aksi takdirde çocuk esirgeme yurdu adı altında kamplara topluyorlar ve orada sadece Çin adetleri, örfleri, gelenekleri neyse onlarla asimile ediliyor. Ve birçok anne ve baba da çocuklarını göremiyor. Ailelerin çocukların akıbetinden haberleri yok.”

ziyaret-(4).jpg

ziyaret-(2)-001.jpg

GÜLŞEN YILMAZ / YENİ HABER GAZETESİ

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.