
Hakan Bahçeci
Beyşehirde Dostlarla
Yayınlanma:
Beyşehir, tarihi ve doğası ile tam bir Anadolu şehri. Sakin, yeşillikler içinde eşsiz özellikleriyle bir “göl” şehri Beyşehir. Belki “gölün şehri” demek daha isabetli olacak. M.Ö. 7000’li yıllara kadar uzanan tarihi yıllarca bir hayat merkezi olduğunu gösterir. Suyun olduğu yerde hayat var diye sanırım boşuna söylenmemiş.
Eşrefoğlu Beyliği dönemlerinde Beyin Şehri olarak anılan Beyşehir, ismini diğer bir rivayete göre; Seyid Harun Veli tarafından almıştır. Bir tarafını Toros’lara diğer tarafını Beyşehir Ovasına yaslayan ilçe, gölle iç içe yaşamaktadır. Orman, ova, su, dağ doğayla iç içe. Konya Ovası’nı sulayan bir proje de Beyşehir Gölü ile hayat bulmuştur.
Beyşehir Gölü ise Yaratanın bir hediyesi sanki bu topraklara. Sekiz yüz kilometrekareye yaklaşan alanı ile Türkiye’nin en büyük tatlı su gölüdür. Suya komşu olan şehirlerde olduğu gibi Beyşehir’de de yaşam tarzı ve şekli büyük oranda göle bağlıdır. Geçim kaynağı da olur, su kaynağı da, yeri gelir gezinti alanı olur, yeri gelir gün batımında seyirlik olur. Toroslar ile Beyşehir Gölünü tek bir resimde buluşturan güneşin batımı mükemmel bir manzaradır.
Benim içinse çocukluğumun ve genliğimin geçtiği coğrafyadır. Gece yarısı göl kenarında yakılan ateşle doğayı dinlemek, sabah güneş doğmadan göl kenarında koşmak, okuldan çıkar çıkmaz soluğu serin göl sularında almak, acıkınca bir balık tutup közde pişirip yemek; velhasıl çocuk ve göl deyince akla gelen ne varsa biz de yaşadık doyasıya.
Ben, Konya için Beyşehir’in bir şans, Beyşehir için de Konya’nın bir şans olduğunu düşünüyorum. Konyalı için hemen yanı başında bir soluk alma yeri Beyşehir. Uzak değil, bittiğinde çok daha keyifli olacak Konya-Beyşehir yolu ile, yeşilliklerin arasında 1 saatlik mesafede. Bu yolu otuz üç dakikada alan dostlarımız da var elbet.
Gölün son yıllarda tekrar eski coşkunluğuna kavuşması ile birçok güzel etkinliğin yapılabileceği huzurlu bir yer. Orman havası almak da mümkün, suya girip serinlemek de. Ayrıca güney sahilleri gibi bunaltıcı bir sıcaklık da yok.
Balık tutmak için gidenler de keyif alıyor, göl kenarında dostlarla yürüyüş yapan da. Yaka Manastır mesire yerinden gölü izlemek ayrı bir keyif, fotoğrafa meraklı olanlar için mükemmel bir manzara. Daha farklı bir etkinlik yapmak isteyenler, adrenalin dolu bir yamaç paraşütü deneyimi yaşayabilir. Sebze meyve taze ve doğal. Balık yemek ise ayrı bir tat. İkindi namazını Eşrefoğlu Camiinde kılıp, o eşsiz ahşap mimarinin havasında eskilere gidebilirsiniz.
Velhasıl Beyşehir, hoş bir seda gibi. Bu hoş sedaya biz de kulak verdik dostlarla. Hafta sonu Beyşehir’de idik. Lokman Koyuncuğlu, Fahrettin Kulu, Mehmet Avcı, İrfan Çakıcı ve neşesiyle ortama neşe katan Harun’umuz. Sabah saatlerinde başlayan tekne yolculuğumuz sakin bir koyda devam etti. Lokman Bey’in ifadesi ile “El Antalya’da koy kapatır, biz Beyşehir de bulduk.”
Harun ve Fahrettin “jet ski” keyfini doyasıya çıkardı ta ki motoru devirinceye kadar. Çocuklar tam da çocuk gibi şendiler. Ama Avcı Mehmet’in keyfine diyecek yoktu. Su iyi geldi. Elbet bir mekanı anlamlı kılan dostlardır, İrfan Çakıcı gibi. Dönüşte teknede yediğimiz balık tatlı ve lezizdi.
Alabildiğine mavilik, karşıda daha karları erimemiş Torosların zirvesi. Beyşehir güzel, dostlarla daha güzel.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.