
Başbakanımızı Konyaya Davet Etmeliyiz
Başbakan Recep Tayip Erdoğan Konya’ya geldi. Hızlı tren ile ilgili ilk ray kaynağını attı ve önemli açıklamalar yaptı. Zaten medyadan haberleri izlemişsinizdir, konulara ayrıntılı bir şekilde değinmeyeceğim.
Kongre konusu ise bizi aşan türden olduğu için o konuya hiç girmeyeceğim. Zira biz meşveret diyoruz, biz istişare diyoruz, bir birlik diyoruz, yaşananlar ise bizim çok uzağımızda olduğu için konunun bizimle ilgili olmadığı muhakkak. Bunun içindir ki kongre konusu bizi aşmaktadır. Bizde konu ile ilgili düşünce yok…
Ama bu ziyarette bizi aşmayan güzel gelişmeler ve açıklamalarda oldu. Benim en fazla üzerinde durduğum açıklama Başbakanımızın “İstanbul’da yaşamazsam Konya’da yaşarım” açıklamasıdır. Bu açıklamayı önemsemeliyiz diye düşünüyorum.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ben ‘bir gün sonraki Konya gazetelerinde konu muhtemelen manşette yer alır, böyle bir ifade Konya için çok önemlidir, muhtemelen manşetten girerler’ diye düşündüm fakat boşuna heveslenmişim, konu bırakın manşeti başlık halinde bile gazetelerimizde yoktu. Daha çok haberlerin içinde basit bir açıklama olarak yer almıştı.
Elbette habercilik ciddi bir iştir ve NTV’nin gördüğünün herkes tarafından görülmesini beklemiyorum. Ama bir Konyalı olarak ben Başbakanın bu açıklamasını Konya medyasının önemsemesini beklerdim.
Başbakan Konya için yaşanabilir, örnek bir kent demiştir. Bu Konya için önemli bir tanıtım unsuru olabilir. Biz Konyalılar olarak Başbakanımıza “İstanbul’da yaşasanız da Konya’da da yaşayın, burada bir ev alın, sizinle hemşeri olalım” diyebilmeliyiz. Bu Konya için bir kazanım olacaktır. Konya ülkemizde kültürel başkentlerden birisidir. Önemli bir kenttir ve yaşanabilir, güvenli, temiz bir kenttir, bunu dünyaya bu kanaldan da giderek tekrar ifade edebiliriz.
Bu yüzyılda yaşanabilir, sürdürülebilir olmak çok önemlidir. Başbakanımız Konya için bunları ifade etmiş ve hatta Konya’ya deniz getirebiliriz demiştir. Bunu da bir hamaset değil, rasyonel bir açıklama olarak yapmıştır. Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tahir Akyürek ile sürekli görüştüğünü ve Konya için bazı küçük yatırımlarla Konya’nın dünyaya örnek bir kent olarak sunulabileceğini ifade etmiştir. “Baraj yapabiliriz, o zaman Konya’ya denizde getirmiş oluruz” demiştir.
Bu açıklamanın peşi bence bırakılmamalıdır. Çok fazla umutlu değilim, Konyalıların bunun peşine gideceğini pek düşünmüyorum ama Büyükşehir Belediye Başkanımız samimi bir insan belki Zatıâlileri bu konunun üzerine gidebilirler, belki Başbakanımızın bu açıklamalarının Konya için önemli açılımlar yapabilecek açıklamalar olduğunu keşfedebilirler. Bakarsınız Konya’ya hatta mükemmel bir baraj bile yapılabilir. Şehrin merkezinden geçen yapay bir ırmakla oluşturulmuş bu baraj Konya’yı dünya kenti yapacaktır.
Konya için büyük düşünen insanları umarım hayalperest olarak görülmezler, umarım bu düşünce çok uçuk bir düşünce olarak gelmez ve umarım Konya yarınlarda daha güzel bir kent olur.
Çıkış noktamız, “Sayın Başbakanımız sizi Konya’mıza bekliyoruz, buyurunuz hemşerimiz olunuz, beraber bu şehri geliştirelim ve şehrimizi dünyaya bir örnek kent olarak sunalım” olmalıdır, yani çok zor değil.
Vahim Açıklamalar
Bildiğiniz gibi HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun Ergenekon Terör Örgütü sanıkları ile birlikte resmedilmiş ve buda bazı gazetelerde yer almıştı. Tabi biz çok iyimseriz bu olaydan sonra karşımızda adaletin tarafsızlığına her şeyden daha çok inanmış yargıçlarımızın olduğunu ve bu görüntüden rahatsız olacaklarını düşünmüştük. Ama öyle olmadı, Sayın Ertosun Hürriyet Gazetesine konuşmuş ve Beyefendi fotoğraf için, "O fotoğraftan asla rahatsızlık duymam. Tanıdığım bu insanlarla oturup yemek yemenin ne sakıncası var. Demek ki birilerinin nasırına basmışım” demiş.
Ben bu açıklamayı vahim buluyorum, bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum? Bakınız HSKY ağır ithamlar altındadır, bugün kaçıncı gün ve toplantılarında bir türlü neticeye ulaşamamaktadırlar, yaklaşık 1500 hâkim ve savcı kararname beklemektedir ama medyaya yansıyan iddialara göre bazı üyelerin Ergenekon Terör Örgütü Davasına bakan Hâkim ve Savcıların yerlerini değiştirmek istemeleri yüzünden toplantılar kilitlenmiştir.
İşte tam böyle bir zamanda beyefendinin terör örgütü olarak ifade edilen Ergenekonun sanıklarıyla resmi medyada yer alıyor ve bu resimlerin birilerinin nasırına basmış olmasını dillendiriyor. Bu nasıl bir açıklamadır, kimin nasırına basmış olacaksınız, sizler için hukuku hiçe sayıyorlar, derin ilişkiler içindeler, CHP’nin siyaseten yapamadığını yargı eliyle yapmak istiyorlar iddiaları var beyefendi, siz kimin nasırına basmış olabilirsin? Nasırına basılanlar zaten HSKY usulsüz karar aldırtmak isteyenler değil mi? Neredesin adaletin yanında mı karşısında mı? Peki, adaletin yanındaki bir insana bu resim yakışıyor mu?
Ülkemizde adalet bazı yargıçlar eliyle irtifa kaybediyor, iddialarını niye ciddiye almıyorsunuz, adalet mekanizması yıpranmış bir devletin sağlam neyi kalmış olur? Bilemiyorum ben açıklamaları vahim buluyorum. Umarım ülkemizin geleceğine birileri acırda bu vahim tablodan kurtuluruz.
İnsanımıza Merhamet Eğitimi Vermeliyiz
Evet, başlıktaki bu açıklama Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu’na ait. Bu açıklamanın içinde barındırdığı entelektüel birikimi önemsiyorum, toplum tarafından da önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı zaten epey bir zamandır ülkemiz için ciddi olumlu işler yapmaktadır. Oradaki bilgi birikimi, eğitim düzeyi zaten hissediliyordu. Özellikle Van’daki İl Müftüleri Semineri sonrası yapılan açıklamalar gerçekten önemli ve cesurcaydı.
Diyanetin burada çok eşliliğin caiz olmadığını ve çocuk yaşta kız çocuklarını evlendirmenin de dinen uygun olmadığının cesaretli bir şekilde açıklayabilmesini takdir etmemek mümkün müdür?
Evet, şimdide Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Bardakoğlu “insanımıza merhamet eğitimi vermeliyiz” diyor. Şu ifadeler Sayın Bardakoğlu’na ait; “Münferit olumsuz örnekleri Türkiye'nin genel manzarası gibi sunmamalıyız. Toplumda bir merhamet eğitimine, şefkat eğitimine ihtiyaç var. Çocuklarımızı küçük yaştan itibaren şefkatle merhametle insan sevgisiyle yetiştirmeliyiz. Bilgisayar oyunlarından tutun da evde bulunan oyuncaklarla bile merhamet eğitimini vermeliyiz. Rüzgâr eken fırtına biçer. Çocuklarımıza küçük yaşta yeterli ilgiyi ve sevgiyi göstermezsek, onları Allah ve Peygamber, vatan ve millet sevgisiyle yetiştiremezsek ileride ruh dünyalarının nasıl şekilleneceğinden emin olamayız” altına imza atmayan varsa zaten ona diyeceğimiz bir şey yok, yalnız ben insanlığın geleceğinin bu açıklamaları anlamasıyla ve hayatına uygulamasıyla güzelleşebileceğini düşünüyorum.
Herkese sevgi ve merhamet diliyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.