Yeni muhafazakârların yeni hedefi Türkiye

Yeni muhafazakârların yeni hedefi Türkiye
İyi-kötü işleyen bir demokrasi, NATO üyesi ve güçlü bir Amerikan müttefiki olan Türkiye, bugüne dek desteğini aldığı yeni muhafazakârları kaybetti
İyi-kötü işleyen bir demokrasi, NATO üyesi ve güçlü bir Amerikan müttefiki olan Türkiye, bugüne dek desteğini aldığı yeni muhafazakârları kaybetti. Bu kişilerin Türkiye'ye bakışının değişmesi önemli; zira İsrail'in önceliklerini ABD'ninkilerin önüne koydukları bir kez daha ortaya çıktı.

Bundan daha tahmin edilebilir olamazdı. İsrail’le Türkiye’nin iki stratejik müttefik olduğu dönemde, önde gelen yeni muhafazakârlar Türkiye hükümetinin yüksek sesli savunucularıydı. İnkâr ve İftirayla Mücadele Birliği (ADL) ve Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) gibi gruplar da Kongre’yi, 1. Dünya Savaşı’nda Ermenilerin Türklerin elinde yaşadıklarını ‘soykırım’ diye adlandıracak kararları geçirmemeye teşvik ediyordu. ADL’nin bir ülkeyi soykırım suçlamasından fiilen koruması ironinin önde gideniydi, ama siyasi kuruluşların etik açıdan tutarlı olması gerektiğini de nereden çıkardınız ki? Fakat İsrail’le Türkiye arasındaki ilişkiler (öncelikle İsrail’in Filistinlilere yönelik muamelesi konusundaki Türk öfkesi nedeniyle) aşınmaya başladığında, ADL ve AIPAC korumalarını geri çekti ve İsrail’in Kongre’deki savunucuları da taraf değiştirmeye başladı.

Geçen hafta Jim Lobe, önde gelen yeni muhafazakârların Türkiye hükümetinin güçlü destekçileriyken nasıl ateşli tenkitçilerine dönüştüğünü ayrıntısıyla yazdı. Öncelikle, eğer bu durum sizi neredeyse bütün yeni muhafazakârların derin bir biçimde İsrail merkezli düşündüğüne ikna etmezse, o zaman hiçbir şey ikna etmeyecektir. Bu ilişkinin bir sır olduğu da söylenemez; yeni muhafazakâr uzman Max Boot bir zamanlar, İsrail’e desteğin yeni muhafazakârlığın ‘temel ilke’lerinden biri olduğunu ilan etmişti. Fakat bu bağın boyutu zaman zaman, asıl ilgilendikleri şeyin özgürlük ve demokrasi olduğu, dolayısıyla da İsrail’i
‘Ortadoğu’daki tek demokrasi’ olması nedeniyle destekledikleri iddiasıyla maskeleniyordu.

Fakat şimdi yeni muhafazakârlar iyi işleyen bir demokrasi, NATO üyesi ve güçlü bir Amerikan müttefiki olmasına rağmen Türkiye’ye düşmanca yaklaşıyor.

Tabii ki Türkiye’nin demokrasisi mükemmel değil, ama hangi demokrasi öyle? Yeni muhafazakârların Türkiye’nin dostundan düşmanına dönüşmesinin tek bir sebebi var: İsrail. Türkiye hükümeti, İsrail’in Filistinlilere yönelik muamelesini açıkça eleştiriyor; bu eleştiri Gazze ablukasıyla başladı, Gazze’nin bombalanması sonrası tırmandı ve İsrail’in Gazze Özgürlük Filosu’na düzenlediği ölümcül saldırıyla zirveye çıktı. Şimdi birçok önde gelen yeni muhafazakâr hummalı bir çalışmayla Türkiye’yi şeytanlaştırıyor ve bazı vakalarda NATO’dan ihraç edilmesi yönünde çağrılarda bulunuyor.

Dolayısıyla, bir ülkenin demokratik olup olmaması yeni muhafazakârlar için pek önemli değil; asıl önemsedikleri, bir devletin İsrail’i destekleyip desteklemediği. Usame bin Ladin’in Afganistan veya Pakistan’da olmasına rağmen, niçin bu kadar çok sayıda yeni muhafazakârın ABD’nin Irak’ı istila etmesini sağlamak için fazla mesai yaptığını ve şimdi de İran’la savaş için bastırdığını hâlâ merak ediyorsanız, işte cevabınız burada.

Bir Amerikalı’nın yabancı bir ülkeye derin bir bağ hissetmesinin ve bunu siyaset dahilinde ifade etmesinin, açık ve dürüst olması, başkalarının da bu meseleyi bağnazlıkla suçlanmadan gündeme getirmesine izin verilmesi şartıyla, yanlış bir yanı yok. Yeni muhafazakârların Türkiye konusunda cephe değiştirmesiyse önemli, zira bu durum politika önceliklerini özellikle net bir biçimde açığa vuruyor.

Yeni muhafazakârlar, ABD ve İsrail’in çıkarlarını genelde birebir aynıymış gibi resmediyor. Bana göre ‘özel ilişki’ iki ülkeye de zarar vermeye başladı. Bu ilişki bölge çapında Amerikan karşıtlığını ateşleyerek ve bizi milyarlarca insanın gözünde ikiyüzlü durumuna düşürerek ABD’ye zarar veriyor. Ayrıca nükleer silahların yayılmasının önlenmesi gibi bir dizi meseleye dair politikamızı tahrif ediyor ve nüfuzumu-zu Ortadoğu barışını ilerletme yönünde kullanmamızı zorlaştırıyor. ABD’yle İsrail gerçekten de bazı ortak çıkarlara sahip, fakat çıkarlarının birebir aynı olmadığı giderek daha açık hale geliyor. Bu durum inatçı yeni muhafazakârları zor durumda bırakıyor; zira ABD için iyi olanı teşvik etmekle, (genelde hatalı biçimde) İsrail için iyi olacağını düşündükleri şeyi savunmak arasında tercih yapmak zorunda kalabilirler. Ve önde gelen yeni muhafazakârların savaş davullarını çalmaya devam etmesi, bizim de onların berbat sicillerini ve esas amaçlarını hatırlamamızı gerektiriyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.