Türkiye'ye iftira atıyorlar
İtalya gezisinin ikinci bölümü olan Floransa ziyaretini hava muhalefeti nedeniyle iptal eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Roma'da kendisini takip eden basın mensuplarına gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Gül, bazı uluslararası medya ve İsrail kaynaklı, Türkiye'nin radikal unsurları desteklediği iddialarına da sert çıktı.
Füze ihalesi…
Gül, Türkiye'nin füze alımı konusundaki hassasiyetlerini anlattıklarını ve saygıyla karşılandığını söyledi. Gül şunları söyledi:
Kamuoyu yeterince aydınlatılamadığı için karışıklıklar oldu. Pozisyonumuz net: Üç unsuru öne çıkardık. Teknoloji transferi ve Türkiye'de üretim, zaman ve fiyat. Bu şartlar karşılanmalı dedik. Tekliflerimizi yenileyelim dediler.
Her şeyden önce Türkiye NATO üyesi bir ülke. Standartları var. Bazen kızarız. Ama geldiler Suriye sınırına Patriot füzelerini koydular. Bunu bir kenara koyduktan sonra şu gerçeği herkesin bilmesi gerekir. Türkiye bulunduğu coğrafya itibari ile nüfusu itibari ile kırılgan siyasi ortam dikkate alındığında savunma harcamalarını devam ettirmek zorunda olan, silahlı kuvvetlerini güçlü tutmak durumunda olan bir ülke. Savaşmak için değil, yanlış yapmak isteyenleri caydırmak için. Allah korusun, bir mecburiyet olursa da menfaatlerimizi, güvenliğimizi korumak için. Şimdi böyle bir ülke savunma ihtiyacını ticari olarak düşünemez. Alışveriş gibi düşünemez.
Bunu bu kadar hem Fransa Cumhurbaşkanı'na hem buradaki heyete anlattım. Türkiye'nin nüfusu 80 milyona ulaştı. Savunma harcamaları gelecekte de güçlü bir şekilde devam edecektir. Türkiye'nin kendi kapasitesini kurması, kendi kendine yeterli olması, bağımlılıktan kurtulma politikasını izleme hakkı vardır. Ve yapmak zorundadır. Bırakın alışverişi parayı verseniz bile alamıyorsunuz. Savunma sanayisi bizim için önemli. Sadece müşteri durumuna düşemeyiz. Öne çıkardığımız şey şu; Teknoloji transferi ve müşteri üretimi Türkiye'de olmalı, zaman ve fiyat.
KRİTERİMİZ ÜÇ UNSUR
Bu 3 unsuru dikkate alarak verilen teklifleri sıraya koymak durumundayız. Süre de önemli hadi ver bakalım dediğinde 4-5 seneye yaydığı zaman senin yine ihtiyacın karşılanmıyor. Beraber üretim yapma söz konusu oluyor bu da tatmin etmiyor. Özellikle teknoloji transferi ve Türkiye'de üretim, bir de süre meselesi. Bunları dikkate alarak değerlendirmeleri yapıyoruz. Bunları gayet açıklıkla anlatınca saygı duyuyorlar. Tekliflerimizi yenileyelim diyorlar. Argümanları sağlam bir şekilde anlatırsanız çekinecek bir şey yok. Tabi ki tercih müttefiklerimizle yapmaktır ama şartlar karşılanırsa, karşılanamıyorsa başka alternatifler ve deneme hakkıdır. Hala Türkiye ile ilgili böyle bir sorgulama içerisinde olmadılar. Heyetler arasında konuşurken bu iş nedir diye soran olmadı. Daha çok ekonomik konular konuşuldu. Bunlar daha çok ekonomiye ağırlık veriyorlar. Daha çok gündeme getirdiğimiz Kıbrıs, enerji, AB konuları konuşuldu.
CENEVRE'DEN BİRŞEY ÇIKMADI
TSK, IŞİD'in bir konvoyunu vurdu. Türkiye'nin Suriye politikasında bundan sonraki süreçte neler olacağını düşünüyorsunuz?
Bu konuya iki açıdan bakmak gerekir. Suriye açısından bakmak gerekir. Burada iyimser olmak için fazla gerekçe yok önümüzde. Cenevre'den bir şey çıkmadı. Cenevre'de yaptırım gücü olan bir geçiş hükümeti çıkabilseydi belki ümitlendirirdi, olmadı. İkincisi; ortaya çıkan ortamın Türkiye'ye yarattığı tehditler ve tehlikeler. BM'de bu konuyu anlatmıştık. Bu kadar belirsiz bir ortam içerisinde çok gruplar çıktı. Çapraz savaşların olduğu bir durum var. Bu tip ortamlar radikalizmi, aşırılığı yaratır. Bunların nereye varacağını Afganistan'da gördük. Onun için bizim 4-5 sene önce bölgedeki tehdit algılamalarımızla bugünkü tehdit algılamalarımız arasında çok büyük fark oluştu.
4-5 yıl önceki tehdit algılamamızla bugünkü tehdit algılamamız farklı derken neyi kastettiniz?
Suriye'deki bu duruma gelmeden önce sınırları açmıştık. Vizeyi kaldırmıştık. Olaylar başladığında ne kadar çırpındığımızı da bilirsiniz. Bugünlere gelineceğini söyledik biz Suriye rejimine. Bugünlere geleceksiniz ve memleketinizin bel kemiğini kıracaksınız. Herkes sizin işinize karışacak. Şimdi geldi bu noktaya. O zaman bizim için en büyük tehdit PKK, terörle mücadeleydi.
HERKES MİT'İ DESTEKLEMELİ
MİT'in böyle bir ortamda bu kadar aleni tartışılması hiç hoş değil. Çok profesyonelce yapılacak işler, önemli işler, MİT'in yaptığı işler bilinmez bile bu kadar. Böyle bir ortamda istihbaratın daha da güçlü olması gerekir. Herkesin kendilerine destek olması gerekir. Çok grup var. Silahlı Kuvvetler de sınırı bekliyor. Bugün karışmayayım dese yarın belki gücünün yetmeyeceği bir durum çıkacak karşımıza. Onun için bu konuları profesyonellere bırakmak gerekir. Onların hiçbiri kendi başına iş yapamaz. Sorumlu olduğu makamlar var, bilgi verilir. Siyasi istikamet almaları gereken makamlar var. Kolay değil işimiz.
İSRAİL'İN SUÇLARINI GİZLEME ÇABASI
Uluslararası yayın organlarında bazı radikal gruplara destek verdiğimize ilişkin haberler çıkıyor. İsrail silahlı kuvvetleri, Türkiye'nin 3-4 ilinde El Kaide'nin üsleri var diye açıklama yaptı. Bu çabaları nasıl görüyorsunuz?
Bunlar Türkiye'ye karşı iftira. Kendi noksanlıklarından, suçlarından ve sorumluluklarından kurtulmaya çalışanların iftiraları. Kendi retorikleri o kadar yüksekte ki, Suriye'ye karşı hamasetleriyle aksiyonları hiç birbirine uymadı. Aslında suçlular. Söylemlerine göre hareket etmeleri gerekirdi. Etmediler, şimdi ortadaki boşlukta bu tip radikal unsurlar ortaya çıkınca bunlardan dolayı bizi suçlamaya kalkıyorlar. Tamamen Türkiye'ye yönelik iftiradır. Kendi sorumluluklarını örtmeye ve dikkati başka yöne çekmeye dönüktür.
Bunları artık aşmamız lazım
Başbakan Erdoğan sizin de dinlendiğinizi söyledi. Neler söyleyeceksiniz?
Bu konuları aşmamız lazım. Bu konuları aşıp önümüzdeki gündeme bakmamız lazım.
Siyasi çözüm oluşuyor
Aslında İran'ın nükleer meselesinde yeni bir dönemin başlamış olması, barışçıl şekilde bu konunun halledilmesiyle ilgili gelişmeler memnuniyet verici. Bu gelişmeler İran'ın Suriye konusuna angaje edilmesini sağlayabilir. Şimdi Batı'nın İran'la diyaloga girmesi problemlerin siyasetle çözülebilmesi ihtimalinin çoğalmış olması, İran'ı da rahatlatabilir. BM'de İran Cumhurbaşkanı Ruhani'yle bir araya geldiğimizde konuştuk. Suriye konusunda birlikte hareket etmenin şart olduğunu konuştuk. Bakanlarımızı görevlendirdik. Yeni bir imkân var.
Ruhani 28 Şubat'ta Türkiye'ye geliyor. Suriye konusunda yeni bir şans olabilir mi?
Samimi bir işbirliği içerisinde olabilirsek, uluslararası camiaya biz bir şey önerebiliriz. Biz Batı dünyasını onlar da diğer tarafı bu işin içine çekerler.
Dikkatli olmalıyız
Teknik değerlendirmede gruplar öne mi çıkıyor?
O bir teknik meseledir. Söylemek istemiyorum ama bugün daha dikkatli olmamız gerekiyor. Güvenlik birimlerinin daha dikkatli olması gerekiyor. Güney sınırımızın daha zor olduğunu söylemek istiyorum size.
Olayın başladığı Suriye'yle yakından ilgilenen Türkiye, Rusya ve İran gibi ülkelerin duruşu belliydi. Türkiye-İran, Türkiye-Rusya ya da üçü birlikte, farklı bir inisiyatif alarak girişimde bulunma şansı var mı?
Suriye meselesi daha bu noktalara gelmeden 2-3 sene önce çok açık söyledim. 'Rusya ve İran'ın komuta ettiği kadar, karşı tarafta komuta edecek kimse yok' dedim. Batıyı da kastettim. İran için ölüm kalım meselesi, bizim için insanlık meselesi. Rusya için sıcak deniz meselesi, tek kale meselesi. Öbür ülkeler savaşı bitirecek adam olacağım diye zaten konuşup duruyorlar. O zaman Batı dünyasının retoriğinin yüksek olduğunu, alana yansımayacağını, hamaset yapıldığını açıkça söyledim. Neticede öyle oldu. Amerika'da bunlar çok tartışıldı. Bunların hiçbiri şaka değil gerçekçi analizler. Deminden beri teknik adamlar profesyoneller falan diyoruz. Sonunda geldiğimiz nokta.
Batı işi boşladı. Türkiye'nin durduğu bir yer var ve Türkiye'nin eli de ciddi anlamda boşlamış durumda. Bu öngörüyü yaptınız, geldiğimiz noktada yeni bir vaziyet belirleme, inisiyatif noktasında uluslararası noktaları aşarak bir şey yapılamaz mı?
O gün yapılmayan bugün yapılmaya uğraşılıyor. Bugün eli güçlü olan Şam. Cenevre'ye nasıl geldi?
Yanlışı düzeltmek devletin görevi
Seçim yaklaşıyor. Türkiye kamuoyunda çözüm sürecine her an bir şey olacakmış gibi de bir algı var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çıkan kavganın başka yöne yansımaması lazım. MHP lideri Devlet Bey›in konuşmalarını dinledim çok sağduyuluydu. Tahrikten uzak bir söylem içerisinde oldu, takdir etmek gerekiyor. Menfi bir şey olarak görmek gerekir.
Yeniden yargılanma?
Şunu söylemek istiyorum insanlar, bazı şeylerden kurtulduktan sonra onların tuzağına düşmez. O konularda da dikkatli şekilde kurunun yanında yaşın da yandığı örnekler varsa tabi ki düzeltmek, devletin görevidir. Bunların hepsi sistemin içerisinde sistemi bozmadan karmaşa ortaya çıkarmadan kurumları tamamen yanlışın içinde göstermeden yapmak gerekir.
Kaynak: Yeni Şafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.