Terörden beslenenler panik içinde saldırıyor

Terörden beslenenler panik içinde saldırıyor
Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Sedat Laçiner, "Demokratik Açılım" konusunda, abartılı iyimserlik
Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Sedat Laçiner, "Demokratik Açılım" konusunda, abartılı iyimserlik ve abartılı karamsarlık için çok erken olduğunu söyledi. Ortada şaşılacak bir şeyin olmadığının altını çizen Laçiner, “Herkes aslına dönüyor, açılım ilerledikçe özünü saklayamıyor” diye konuştu.

 

PKK Açılıma Hayır Dedi" başlıklı makalesinde Laçiner, "Demokratik Açılım" sürecinin aşamalarını, muhaliflerini ve taraflarını kaleme aldı.

Laçiner bu sürece tepki gösteren kesim için ise şöyle konuştu:

 

“Terörden beslenenler her cenahta oksijensiz kaldıkça panik içinde açılıma, çözüm önerilerine, hatta en küçüğünden bile olsa çözüm ihtimallerine saldırıyorlar.

Ellerinde çözüm paketleri yok, sadece hakaretleri ve demagojileri var. Terör can aldıkça onların da içleri yanıyor (en azından bir kısmının), bunu da iyi biliyorum, fakat içlerinde bir yerlerde bilmeden dahi olsa acıdan haz alma refleksleri hala çalışıyor. Davalarını, varolma sebeplerini kaybetmek istemiyorlar. Yaşamak ve yaşatmak, ölmek ve öldürmekten daha zor geliyor.”

 

PKK SİLAHLARINI AÇILIMA DOĞRULTTU

 

Kutupların açılıma karşı olduklarını her şekilde kanıtladıklarını dile getiren Laçiner, “PKK net bir şekilde silahlarını açılıma doğrulttu. Fakat kutuplar arasında kalan sessiz, ama çok güçlü bir çoğunluk da var. Eğer hükümet bundan sonra daha akıllıca davranabilirse, önce hata yapıp sonra düzeltmek yerine önce düşünüp, sonra uygulamaya geçerse daha kolay yol alınabilecektir. Ve zamanla kutuplarda da erimeler olacaktır” dedi.

 

KARŞIMIZDA DİKENSİZ BİR GÜL BAHÇESİ YOK

 

'Açılım' fırsat olsa da bununla birlikte pek çok riski de beraberinde taşıdığını her fırsatta söylediklerini hatırlatan Laçiner, “Karşımızda 'dikensiz bir gül bahçesi' yok. Sabır, alınteri ve hatta kan ile ilmik ilmik işlenmek zorunda olunan bir süreçle karşı karşıyayız. Önce güven inşa edilmeli, ardından çözüm. Acele etmeden, tribünlere oynamadan, yüzeysel olmadan ilerlemeliyiz” diye konuştu.

 

 

Açılım sürecindeki en önemli tehlikelerden birinin, açılımı PKK ile (hatta DTP ile) müzakere süreci sanmak olduğuna dikkat çeken Laçiner şöyle konuştu:

“Elbette sorunu üretenlerin de açılımda bir rolleri olacaktır, ancak bu rol özellikle ilk etapta başrol olamaz. Oysa ki bazı Kürt(çü) çevreler, bazı liberal ve bazı sol gruplar olaya salt PKK ile müzakere olarak yaklaşıyorlar. Bu iyimser gruplar PKK'nın bir terör örgütü olduğunu ve terör dışında herhangi bir şeyden anlamadığını adeta bilmiyorlar. Diğer taraftan bazı Türkçü ve bazı ulusalcı gruplar da terörle mücadeleyi sadece teröristle mücadele sanıyorlar. Kaç ceset verdirdik, o kadar başarılıyız mantığındalar. 50.000 kayıp dahi onlar için yeterli değil, “dağda son terörist ölünceye kadar” diyorlar. Sanki ellerinden tutan var, sanki dağdaki son teröriste kadar çatışma mümkünmüş gibi; sanki Türkiye'nin kaynakları sınırsızmış da beyefendilerin saplantıları için sonsuza dek tüketilebilirmiş gibi; sanki terörle mücadele sadece dağdaki teröristle mücadeleymiş gibi. Bıraksanız bir 50 yıl daha kaya kovuklarında terörist avlama yöntemini sürdürürler ve günün sonunda elimizde 150.000 terörist cesedi, 1 milyonu aşkın terörist yakını, 20.000 kadar şehit, 50.000 kadar şehit yakını ve ülkeye verdirilmiş trilyonlarca dolarlık bir ekonomik zarar çıkar. Ne yazık ki iki taraf da meselenin diğer boyutlarını göremiyorlar, namlunun ucuna takılmış kalmış durumdalar.”

 

 

BUNUN ADI OLSA OLSA “NORMALLEŞME” OLUR

 

Açılımın ilk ayağında devletin hatalarını tespit edip bunlardan geri dönmesi olması gerektiğini belirten Laçiner,”Buna 'Kürt Açılımı' demeye de gerek yok, 'Demokratik Açılım' demeye de. Bunun adı olsa olsa normalleşme olabilir” dedi.

Türklerin utanç duyacakları uygulamalardan birer birer vazgeçtiğini söyleyen Laçiner, Karakollar işkencehane olmaktan çıkıyor, çocuklar analarından aldıkları dili konuşurken tutuklanma korkusu yaşamamaya başlıyorlar. Buna Demokratik Açılım demek dahi ayıp. Bir devlet işkenceye son verip, sonra da bunu “demokratikleştik” diye açıklarsa demokrasi çıtası çok aşağılarda demektir. Dolayısıyla Kürtçe televizyon, üniversitelerde Kürtçe bölüm veya yer isimlerinin halkın talepleri doğrultusunda yeniden belirlenmesi ne Kürt açılımıdır, ne de demokratik açılım. Belki de hükümetin ilk hatası burada olmuştur. Normal bir devletin yapacaklarını büyük bir iş yapıyormuş gibi lanse edince bu 'açılım'ın radikal yandaşları ve radikal hasımları oluşmuştur. Oysa ki TRT Şeş örneğinde olduğu gibi bazı işler 'açılım etiketi' verilmeden, abartılı tepkiler üzerine çekilmeden sessiz sedasız da yapılmaya devam edebilirdi” diye konuştu.

 

İKİNCİ AŞAMA: GÜVEN İNŞA AŞAMASI

 

İkinci aşamanın ise güven inşa aşaması olması gerektiğini belirten Laçiner, bu aşamayı şöyle anlattı:

“Geçen zaman içinde devlete duyulan güven ciddi bir erozyona uğramıştır. Kimsenin güvenmediği bir devlet radikal reformlara imza atamaz. Hele hele büyük oranda toplumsal mutabakatı gerektiren terörle mücadele ve yeni bir devlet-vatandaş ilişkisi arayışında devletin güven üreten bir güç kaynağı gibi olması gerekir. Bu ise diyalogla, samimiyetle, kararlılık ve işi bildiğini ve kararlarını uygulayabildiğini kanıtlamakla olur.”

 

ÜÇÜNCÜ AŞAMA: ÜMİT VERME AŞAMASI

 

Üçüncü aşamanın geleceğe dönük ümit verme aşaması olduğunu söyleyen Laçiner, üçüncü aşamayı ise şöyle açıkladı:

“Sürecin sonunda ne vardır, kazanımlar neler olacaktır, ulaşılmak istenen hedef çekilen acılara değecek midir? Bu sorulara net ve somut projelerle yanıt vermek gerekir. Yoksa “her şey güzel olacak” muğlâklığındaki açıklamalar yeterli olmayacaktır. “Türkiye kurtulacak” genişliğinde söylemler de geleceğe dönük umutları yeşertmeye yetmez. Hükümetin siyasi ve hukuki açılımların yanında bütçesi belli, ne kadar istihdam oluşturacağı hesaplanmış, süre ve büyüklükleri halka açıklanmış iktisadi ve toplumsal projelere ihtiyacı vardır. Toplum, terör sokaklardan çekildikçe sokakları iş yerlerinin ve ticaretin geri aldığını görmek isteyecektir. Bunun için elde ciddi dosyaların olması gerekir. Ekonomik projelere paralel olarak kültürel, sanatsal, sportif ve toplumsal projeler de olmalıdır. Hizmetler nasıl iyileşecektir? Örneğin önümüzdeki 5 yıl içinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi okulları için Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir hedefi var mıdır? Diyelim ki Diyarbakır'da ortalama sınıf mevcudunu 30'a düşürmek mümkün müdür? Eğitim kalitesi nasıl arttırılacaktır? Öğretmen sayısı, okul sayısı, sınavlarda alınan derecelerde değişim nasıl olacaktır? Yoksa okullar terörist yetiştirmeye devam mı edecektir?

 

Ümit verme aşaması aynı zamanda sokakların şenlendirilmesi aşaması da olmalıdır. Terör nedeniyle bölgede yüzler asılmıştır, bu da terör örgütünün temel hedefidir. Çünkü hayata dönük insanlar pragmatik olurlar ve ellerindekini, en azından hayatı, kaybetmek istemezler. Oysa sokaklara korku ve ümitsizlik hâkim ise terör örgütü çizgisinde bir radikalizm 'dava' adını alarak çok daha fazla taraftar bulabilir. Bu bağlamda devlet vatandaşlarını tekrar sokaklara çıkarmalı, hayatın içine katmalıdır. Sokakların neşelenmesi geleceğe dönük umutların inşasında da çok önemli bir rol oynayacaktır.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum