Sunulan istikrarı tepmeyin!

Sunulan istikrarı tepmeyin!
MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, 12 Haziran 2011 seçimlerinde halkın istikrar ortamını ''bir altın tepsi'' içinde sunduğunu belirterek, '
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, 12 Haziran 2011 seçimlerinde halkın istikrar ortamını ''bir altın tepsi'' içinde sunduğunu belirterek, ''Buna rağmen herkesin bu istikrar beklentisi yönünde oy kullanarak geniş katılımlı bir Meclis çıkardığı ortamı bozmak için huzursuzluk çıkartmaya çalışanlar da, ülkemiz için birlik olup yeni hedeflere koşmamız gereken şu kritik zamanda büyük bir tarihi hataya imza atmaktadırlar'' dedi.
     Vardan, ''Sürdürülebilir Büyüme İçin Stratejik Dönüşüm'' temalı MÜSİAD 2011 Ekonomi Raporu'nun tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, 2010 yılında Türkiye'nin, referandum gibi kritik bir demokrasi testinden başarıyla geçtiğini ve ekonomik büyümede de demokratik güven ve istikrar ortamının bir sonucu olarak rekor kırıldığını, bunun da ''kesintisiz demokrasinin büyüme getireceği'' iddialarını doğruladığını söyledi.
     Vardan, ''Hatta 2011 Haziran seçimlerinde de bu konu açıkça gözler önüne serilmiş, milli gelirin en önemli iki halkasını oluşturan tüketiciler ile üretici ve imalatçıların, yani kısaca tüm halkımızın, demokrasiye ve istikrara ne denli önem verdiğini ve büyümeye devam etmek istediğini net bir şekilde göstermiştir'' diye konuştu.
     Türkiye ekonomisinin bugün içinde bulunduğu güçlü konuma büyük mücadelelerle gelebildiğini ifade eden Vardan, özellikle 2010'un, alınan tedbirlerin ne kadar isabetli olduğunu gösteren bir ''test yılı'' olduğunu kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
     ''Avrupa ülkeleri, ABD ve Japonya gibi olgun ekonomiler dahi kriz sonrasında bir hamle yapamazken Türkiye, dünyada pozitif yönde ayrışmış, çalkantılı dünyada, sakin ve güvenilir bir liman olarak ön plana çıkmıştır. Bu da Türkiye'nin şoklara karşı bu son 10 yılda bir hayli mukavemet kazandığını, daha önce kendisi bir kriz kaynağı olan ekonomisinin, küresel krizlere bile karşı koyabilecek mukavemete kavuştuğunu göstermiştir. Yüksek büyüme formülünün artık ezberlendiği bu aşamada küresel krizin beraberinde getirdiği yeni koşullar dahilinde durumun sürdürülebilirliğini sağlamak ve bir yandan da tamirat döneminin eksik yanlarını tamamlamak amacıyla 2011-2023 dönemi adeta bir hamleye dönüştürülmelidir. Bu minvalde girilen yeni dönemde zincirleri kıracak farklı yaklaşımlara açık olmak ve stratejik bir dönüşüm yaratmak anahtar niteliğindedir.
     Bu seneki raporumuzun kapak konusu olan 'stratejik dönüşüm' kavramı, bir yandan rekabetçi bir ekonomik dönüşüm için derin katmanlara sirayet edecek yeni bir reform dalgasının başlatılması gereğine, öte yandan da Türkiye'yi yönetebilir bir demokrasi haline getirecek yeni bir Anayasa yapılması ve buna dayalı olarak devletin baştan sona yenilenmesi gereğine işaret etmektedir. Bu yeni döneme başlarken temininin devamı gereken en önemli şart; son yıllarda sürekli dile getirdiğimiz üzere istikrardır. Esasen hayal ettiğimiz hamle imkanlarını fazlasıyla içinde barındıran ve bu tarihi önemdeki dönüşüm için şart olan müstesna istikrar ortamını 12 Haziran 2011 seçimlerinde halkımız bir altın tepsi içinde sunmuştur. Buna rağmen herkesin bu istikrar beklentisi yönünde oy kullanarak geniş katılımlı bir Meclis çıkardığı ortamı bozmak için huzursuzluk çıkartmaya çalışanlar da, ülkemiz için birlik olup yeni hedeflere koşmamız gereken şu kritik zamanda büyük bir tarihi hataya imza atmaktadırlar. Sanki bir el uzanıp, tam da huzura kavuştuğumuzu düşündüğümüz bir ortamda karışıklık yaratmaya ve huzuru bozmaya çalışmaktadır.''
    
     -''YENİ DÖNEMİN 4-İ FORMÜLÜ İÇERMESİ GEREKİR''-
    
     Ömer Cihad Vardan, Türkiye'nin para ekonomisinden reel ekonomi önceliklerine kayması gerektiğini, bu nedenle yeni dönemin 4-i formülünü içermesi gerektiğini, bir başka ifadeyle ''istikrar ortamında, istihdam sağlayan, inovasyon odaklı imalatı önceleyen bir dönem'' olması gerektiğini vurguladıklarını söyledi.
     2023 hedeflerine de değinen Vardan, 2023'te kişi başına düşen milli gelir hedefi olan 25 bin dolara ulaşmak için Türkiye'yi 3 bin dolar bandından 10 bin dolar bandına taşıyan mimarinin yeterli olmayacağını ve ek hamleler yapılması gerektiğini kabul etmek gerektiğini, yeni inşa edilecek modelin tamirattan ziyade elde edilen tecrübelerle yeni bir modelin oluşturulmasına yönelik bir hamle anlayışına dayanması ve 2023 hedeflerinin anayasal çerçevesinin, devlet yapısı, eğitim alt yapısı, müfredat içeriği, eğitimdeki yönlendirme mekanizması, ulusal tasarruf kaynaklarının çeşitliliği, sanayinin teşvik ve yönlendirme kalitesi, emek piyasası yapısı gibi kritik bileşenleri yeni dönem hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.
     Düşük katma değerli ve düşük-orta teknolojili geleneksel sektörlere dayalı üretim anlayışının bundan böyle beklenen hamleye bir katkı yapmasının mümkün olmadığına işaret eden Vardan, artık Türkiye'nin potansiyel büyüme düzeyini yukarılara taşımak üzere itici değil, çekici çıpalara ihtiyacı bulunduğunu kaydetti.
    
     -ORTA GELİR TUZAĞI TESTİ-
    
     MÜSİAD Başkanı Vardan, konuşmasına şöyle devam etti:
     ''Bugün kişi başına düşen milli gelirde gelinen seviyeye bağlı olarak bütün göstergeler Türkiye'nin bu aşamada bir orta gelir tuzağı testinden geçtiğine de işaret etmektedir. Türkiye'nin bir orta gelir kapanına sıkışarak artan oranlarda açık bir pazar haline gelmesinin önüne geçmek üzere küresel düzene nasıl daha hızlı ve etkin entegre olacağımız üzerinde kafa yorulmalıdır. Zira Türkiye'deki üretim yapısına bakıldığında, en büyük sektörler haline gelen alanlarda yüzde 80'lere varan oranlarda bir ithal girdi bağımlılığının söz konusu olduğu görülmektedir. Bu modelde yüksek katma değerli, nitelikli ara mallar, Avrupa'dan, ölçek ekonomisi gerektiren düşük maliyetli girdiler ise büyük oranda Asya'dan temin edilirken, sadece orta teknolojili yüzde 20'lere varan bir kısım girdiler, iç piyasadan temin edilebilmektedir. Bu yüzden Türkiye'nin bu konumdan çıkarak daha nitelikli, toplam faktör verimliliğine dayalı rekabetçi bir büyüme modeline geçme süreci hızlandırılmalı ve derinleştirilmelidir. Öyleyse temel amaç, daha çok kaynak girdisine dayanan ve nicel olan büyümeyi artık nitel bir hale dönüştürmek olmalıdır. Bu meyanda Türkiye, gerekli rasyonel destek-teşvik-yönlendirme mekanizmalarının yanı sıra bir o kadar önemli olan kontrol-denetim-disiplin unsurlarını etkinlikle hayata geçirerek kritik girdileri içeride üretebilmenin bütün yollarını sonuna kadar zorlamalıdır.''
    
     -TBMM'DE DÜN YAŞANANLAR-
    
     Ömer Cihad Vardan, konuşmasının ardından gazetecilerin ''Yeni bir kriz olur mu?'' sorusu üzerine, genelde böyle bir beklentilerinin bulunmadığını, ancak dünyanın çok kırılgan olduğunu, özellikle gelişmiş ülkelerdeki kırılganlığın devam ettiğini, ABD'nin kendini net olarak daha düzeltemediğini, AB ülkeleri içinde hala çalkantıların sürdüğünü, Yunanistan, Portekiz ve İspanya'nın durumunu herkesin bildiğini, Japonya'nın kredi notunun düşürüldüğünü anlattı.
     Vardan, ''Bu konuda genel anlamda bir risk gözüküyor. Kendi durumumuzu değerlendirdiğimizde her halükarda belirsizliğin yüksek olmasıyla beraber kendi durumumuzun bizi rahatlattığını söyleyebiliriz. Böyle riskli bir ortamda istikrarın bozulmasına hiçbir şekilde mahal vermememiz lazım. Pozitif olarak ayrıştığımız ortamı daha da derinleştirmemiz lazım. Mali disiplinin devam ettirilmesi, reformların hızlandırılması gerekir. Biz bunları yapabilirsek dünyanın bu çalkantılı dönemi bizim için risk değil, fırsat olabilir'' şeklinde konuştu.
     TBMM'de dün yaşanan olayın tarihe not edilebilecek nitelikte olduğunu vurgulayan Vardan, ''Öyle dengeler oluştu ki herkesin seçim bildirgesinde yer alan yeni anayasa yapılmasına yönelik olarak sözün 'hadi ortaklaşa oturun, çalışın, hodri meydan' deneceği bir ortam oluştu. Sizi seçen bir sürü insan var. Nasıl olur da bu kadar seçmenin sizi seçmiş olmasına rağmen yapılmasını arzu edilen işlerin yapılmasını sağlamak üzere Meclis'e girmiyorsunuz? Bu sürecin uzun şekilde sürdürülemeyeceği inancını taşıyoruz. Kabul edilebilir bir durum değil. Tahmin ediyorum da halk da, kamuoyu da buna gereken baskıyı gösterecektir. Eğer çözüme ulaşılması gereken sorun varsa onun yeri Meclis olmalıdır. Yeni anayasa ile ilgili süreç sekteye uğradı mı? Bu durumda nasıl olur? Belirsizlik hakim. Uzlaşmak arzusuyla ortaya çıkanlar birçok bahaneler öne sürerek sanki uzlaşma istemiyorlarmış gibi ortamın da çıkmasına vesile olacakmış gibi gözüküyor. İnşallah böyle bir şey olmaz'' görüşünü dile getirdi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum