Saldırı sonrasında kim ne söylemişti?

Saldırı sonrasında kim ne söylemişti?
4 yıl önce Alparslan Arslan'ın gerçekleştirdiği saldırı, bazı çevreler tarafından 'türban eylemi' ilan edilmişti. Peki saldırı sonrası kim, ne demişti?

Dört yıl önce Alparslan Arslan tarafından gerçekleştirilen saldırının, daha sonra darbe planları ve Ergenekon'la bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Bülent Ecevit'in başbakan olduğu dönemde vekâlet verdiği Gülay da, saldırı yapıldığında ortaya atılan iddialarla bugün gelinen nokta arasındaki uçuruma dikkat çekerek "Şimdi birilerinin topluma karşı özür borcu olduğuna inanıyorum." dedi.

Ahmet Necdet Sezer: Laik Cumhuriyet'e saldırıldı

Dönemin cumhurbaşkanı Sezer'e göre saldırı rejim karşıtlarının işiydi. Sezer, saldırının ardından yaptığı açıklamada "Bu, aslında laik Cumhuriyet'e yapılan bir saldırıdır. Cumhuriyet tarihine bir kara leke olarak yazılacaktır. Bu saldırıya neden olanlar, davranışlarını yeniden gözden geçirmelidirler. Türkiye, laik, demokratik bir Cumhuriyet'tir. Laikliği çeşitli biçimlerde yorumlayarak, içini boşaltıp devlet rejimini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir." dedi.

Deniz Baykal: Siyasete kan bulaştı

Olayın hemen ardından Danıştay binasının önüne gelen CHP lideri Deniz Baykal, gerilimi tırmandırıcı açıklamalarda bulundu: "Bu saldırının hedefinde Danıştay vardır, Anayasa vardır. Türkiye'nin nereye sürüklenmekte olduğunu hâlâ görmeyenlere umarım bir uyarı olur. Türkiye çok tehlikeli bir noktaya sürüklenmektedir. Tür-kiye'de siyasete kan bulaşmıştır. Cumhuriyet'in temel ilkelerini kemirmeye çalışmak, huzuru bozar."

Tansel Çölaşan: 'Allahü ekber' diyerek ateş etti

Dönemin Danıştay Başkan Vekili Tansel Çölaşan, saldırganın 'Allah'ın askeriyim, Allahü ekber' diyerek ateş ettiğini söylemişti. Ancak gazeteci Emin Çölaşan'ın eşi Tansel Çölaşan'ın bu açıklaması daha sonra odada bulunan ve saldırıya maruz kalan Danıştay üyelerince yalanlandı. Yaralılardan Ayfer Özdemir hastaneden taburcu edilirken, katilin böyle bir şey demediğini, sinirli gözlerle tetiğe bastığını aktardı.

Erdoğan Teziç: Cumhuriyet'e meydan okundu

Dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç başkanlığında toplanan Rektörler Komitesi de yaptığı açıklamada 'saldırının, aslında Türkiye Cumhuriyeti'ne açıkça bir meydan okuma olduğunu, savundu. Saldırının laikliği koruyan yargı organlarına karşı yapılmasını dikkat çekici bulan rektörler, söz konusu açıklamada, "Cumhuriyet'in laik niteliğini çarpıtarak yok etmeye yönelik tutumlar olağanlaştı." ifadelerine yer verdi.

Gerçekler 'Silivri'de ortaya çıktı: Sanıklar uyuşturucu müptelasıymış
 
Medya, Danıştay'a yapılan saldırıda soğukkanlı davranamadı. Saldırıyı 'Kaşıya kaşıya' başlığı ile okuyucularına duyuran Hürriyet, manşetinde tetikçinin 'Allah'ın askeriyim, Allahü ekber' diyerek tetiğe bastığını iddia etti. Milliyet ise 'Laikliğe kurşun' manşetiyle çıktı. 'Bu kez de aynı el' manşetini tercih eden Cumhuriyet, saldırının rejime yönelik olduğunu iddia etti. Ancak saldırının başörtüsü sebebiyle işlenmediği ortaya çıktı. Danıştay saldırısı ile birinci Ergenekon davası birleştirildi.

Danıştay saldırısını Alparslan Arslan ile birlikte planlamakla suçlanan Osman Yıldırım, ifadesinde, eylem kararını barda verdiklerini açıkladı. Danıştay sanığı İsmail Sağır, Cumhuriyet'e el bombası attığı gün uyuşturucu aldığını söylemişti. Çapraz sorguya alınan Sağır'a Danıştay saldırısından sonra İstanbul'a döndüğünde bir bayanla yaptığı telefon görüşmesi soruldu. Sağır, "Sanırım kendimde değildim, uyuşturucu almıştım." karşılığını verdi.

Savunmasını yaptığı esnada diğer bir Danıştay sanığı Erhan Timuroğlu da uyuşturucu kullandığını söylemişti. Bunun yanında Timuroğlu ve Sağır, Alparslan Arslan'ın, Danıştay saldırısı öncesinde birkaç gün bir şey yemediğini ve halinden, uyuşturucu kullandığının anlaşıldığını söylemişlerdi. Sağır, Arslan'ın Cumhuriyet Gazetesi'ne bombayı atmasının ardından kaçtıklarını ve akşam bir barda buluştuklarını anlatmış ve, "Alparslan, normal değildi. Ağzı kurumuş, hiç konuşmuyor, bir acayipti. Erhan, 'uyuşturucu almış bu herhalde' dedi. Normal değildi yani." şeklinde beyanda bulunmuştu.

Danıştay saldırısında toplumu yanıltanların özür borcu var
 
Eski DSP Genel Sekreteri Hasan Gülay, Danıştay saldırısını 'laik Cumhuriyet'e karşı yapılmış bir eylem olarak gösterenleri toplumdan özür dilemeye çağırdı.

Olaydan hemen sonra başta CHP olmak üzere bazı çevreler, baskının türban gerekçesiyle yapıldığını öne sürmüştü. Tansiyonu yükselten açıklamalar, işi Kocatepe Camii'ndeki cenaze namazında AK Partili bakanların saldırıya uğramasına kadar vardırmıştı. Merhum Ecevit, sağlığı elvermemesine rağmen adeta sürüklenerek cenaze törenine katılmış, sonrasında beyin kanaması geçirmişti. O cenazeye katılan isimlerden biri de Ecevit'in 'iki numara'sı Hasan Gülay'dı. Ancak Gülay, şimdi o günkü düşüncelerinden çok uzak. "Alparslan Arslan'ın işbirliği yaptığı kişiler ortaya çıkınca işin rengi değişti. Veli Küçük'ler, Muzaffer Tekin'ler, daha neler neler çıktı." diyor ve bir özeleştiri çağrısında bulunuyor: "O gün acul davranıp, saldırıyı siyasal amaçlar için kullananların topluma karşı özür borcu olduğuna inanıyorum. Bu insanlar tüm kamuoyundan ve emniyetten özür dilemeli."

DSP'de yaşanan iç kavganın ardından istifa eden ve 8 yıldır siyasetten uzak duran Hasan Gülay, gündemi Zaman'a değerlendirdi. İki dönem (1995-1999) DSP Manisa milletvekilliği yapan Hasan Gülay, Ecevitler'in yakın çevresinde yer alan bir siyasetçiydi. Ecevit, koalisyon hükümetinin başbakanı olunca partinin genel sekreterlik koltuğuna onu oturttu. Gülay'ı kamuoyuna asıl tanıtan ise Çankaya Köşkü'nde yapılan devlet zirvesiydi. Haziran 2002'de dönemin cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer'in başkanlığında yapılan liderler zirvesine hastalığı nedeniyle katılamayan Ecevit'i, Hasan Gülay temsil etmişti. Ecevit, Genelkurmay'ın Mİlli Savunma bakanlığı'na bağlanmasını istiyordu

Eski DSP Genel Sekreteri Gülay, DSP'den kopmasına karşın saygısının mezara kadar süreceğini söylediği merhum Bülent Ecevit'le ilgili önemli bir anekdotu aktardı. Bir dönem TBMM Milli Savunma Komisyonu başkanlığı da yapan Gülay, "Rahmetli Bülent Ecevit, tıpkı Avrupa Birliği'nde olduğu gibi Genelkurmay Başkanı'nın Milli Savunma Bakanı'na bağlanmasını istiyordu. Kendisinden böyle bir ışık almıştım." dedi.

Gülay, son günlerde ortaya çıkan darbe planlarını da Danıştay konusundaki görüşleri doğrultusunda değerlendiriyor. Demokrasi dışı arayışta bulunanlara, "Bu çağda halen darbe, cunta peşinde olanlar, askerin siyasete müdahalesini isteyenler varsa önce demokrasiyi öğrensinler ve kendilerinden utansınlar." diye sesleniyor. 28 Şubat sürecinde Meclis'e ve topluma baskı yapıldığını hatırlatırken herkesin yanlışlardan ders alması gerektiğini savunuyor. Ayışığı, Sarıkız gibi darbe planlarının ortaya çıkması ve Ergenekon davasını da bu çerçevede ele alan Gülay, bu sürecin, demokratikleşme açısından önemli olduğunun altını çiziyor. Gülay, "Darbeci, cuntacı varsa bunlar temizlenmeli. Herkes elini, ayağını bu işlerden çeksin. Demokrasiye saygılı olsun. Yürümekte olan yargı sürecini de sabırla beklesin." diye konuşuyor.

Hasan Gülay, terörün sona ermesi için demokratik açılıma da destek olunması gerektiği düşüncesinde. Muhalefet partilerini de sürece katkı yapmaya çağırıyor ve "Bugün rahmetli Ecevit hayatta olsaydı açılımın en önünde giderdi." diyor. Muhalefetin söylemine ise "Hiçbir başbakan ülkesini satmaz, böldürmez." itirazını getiriyor. Eski DSP Genel Sekreteri'nin anayasa değişikliğine de desteği tam. Ülkenin buna ihtiyacı olduğunu söylüyor. Demokratik bir hukuk devletinin yolunun darbe yaftalı anayasayı değiştirmekten geçtiğini savunuyor. Yargı reformunun önemine vurgu yaparken de "Hukukun ne yazık ki bazı yargıçların elinde dans ettirildiğini görüyoruz." ifadesini kullanıyor. Bu noktada özellikle cumhurbaşkanlığı sürecinde verilen 367 kararını örnek gösteriyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.