Batı Afrika’nın az sayıdaki demokratik ülkelerinden Mali’de son günlerdeki büyük değişimler sonucu, bütün dünya gözlerini bölgeye çevirdi. Sadece iki haftalık zaman dilimine bir askeri darbe, bir işgal, bir bağımsızlık ilanı ve hatta şeriat ilanı bile sığdırdı Mali.
22 Mart’ta askeri cuntanın, iktidarın kuzeydeki isyancılarla mücadele edemediği gerekçesiyle, darbe yapıp Devlet Başkanı Amadou Toumani Toure’yi devirmesiyle başladı süreç. Darbenin yarattığı kaosu fırsat bilen Tuaregler ise ülkenin kuzeyini işgale koyuldu; Ulusal Azavad Kurtuluş Hareketi (MNLA) üç günde Kidal, Gao ve Timbuktu’yu alıverdi ve kuzeyde bağımsızlık ilan etti. Bir yanda cunta lideri Amadou Sanogo 1992 Anayasası’nı lağvederek geçiş sürecinde ‘temel yasa’ oluşturup özgür ve demokratik seçimlere hazırlık beyanında bulunurken, diğer yanda ülke, cunta karşıtlarının protestolarına sahne oldu. Fransa, İspanya, İngiltere ve Hollanda alelecele vatandaşlarını geri çağırırken, uluslararası birlikler Mali’yle ilgili toplantı ve yaptırım yarışına girdi. Tam MNLA, “Bu kadar yaramazlık yeter, biz istediğimizi aldık” deyip ateşkes ilan etmişti ki, Timbuktu’yu ele geçiren bir diğer ayrılıkçı örgüt Ensar Dine çıktı sahneye ve bölgede şeriat ilan etti.
Çölün mavi insanları
“Mali’de neler oluyor?” demeye kalmadan “Yeni bir Güney Sudan mı doğuyor?” sorusu belirdi akıllarda. Kısa sürede bu denli hızlı bir değişim yaşanması hayli ilginç. Zira Toure’yi sözüm ona ayrılıkçılarla baş edemediği için deviren ordunun, kuzey şehirlerini çarçabuk Tuareglere teslim edivermesi, perde arkasında başka oyunların, belki de (bir ihtimal de olsa, ülkedeki altın yatakları dolayısıyla) bir milletler oyununun oynanmakta olabileceği ihtimalini doğuruyor. Peki kim bu Tuaregler?
Asırlar boyunca Büyük Sahra’dan Akdeniz’e uzanan kervan ticaretinin güvenliğini sağlayan ve yarı-göçebe kültürüyle kabileler halinde yaşayan Tuaregler, ‘çölün mavi insanları’ olarak bilinir. Bunun sebebi, geleneksel elbise ve türbanlarında kullanılan mavi doğal boyanın ciltlerini de maviye boyaması. Tarihi olarak Libya, Cezayir, Nijer, Burkina Faso ve Mali’nin Sahra ve sahil bölgelerini anayurt edinen Tuaregler, buraya ‘Azavad’ demiş. 19. yüzyılda kervan ticaretinin önemini yitirmesiyle zayıflayan Tuaregler (Osmanlı arşivlerindeki adıyla ‘Tevarikler’), 1875’te II. Abdülhamit döneminde kendi istekleriyle Osmanlı hâkimiyetine girmiş. Ta ki Trablusgarp Savaşı’ndan (1911-1912) sonra Osmanlı’nın Afrika’daki nüfuzunu kaybetmesi ve 1918’de kıtadan çekilmesiyle Fransızların eline düşene kadar...
Kaddafi’nin ardından
20. yüzyılın başlarından itibaren önce Mali’nin Fransız egemenliğinden kurtulması için, sonra kendi devletlerini kurmak için girişimlerini bugüne dek sürdürmüş Tuaregler. Mali Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1960’tan itibaren orduyla kesintili olarak 1961-1964, 1970-1971, 1990-1995 ve 2007-2009 arasında savaşan Tuaregler, son olarak Libya’da geçen yıl çıkan iç savaşta rejim güçlerini desteklemişti; Muammer Kaddafi ölünce de onun çölde gizlediği cephaneliklerden edindikleri silahlarla ocaktan itibaren Mali’deki özgürlük mücadelelerini yoğunlaştırdı. Peki şimdi Tuaregler yeni bir devlet mi kuruyorlar gerçekten? Yaklaşık 3 milyonluk nüfusuyla Mali’nin yanı sıra Cezayir, Libya, Nijer ve Burkina Faso’da da varlığını sürdüren Tuaregler, merkeziyetçi bir sisteme ayak uydurabilir mi? Devlet mi kurulur, yoksa özerk bölge mi? MNLA mı yoksa Ensar Dine mi baskın gelir? Uluslararası toplum, nasıl bir tavır takınır? Ve Mali, topraklarını kendi eliyle Tuareglere mi teslim eder? Tüm bu ihtimalleri, Dünya Bülteni tarih editörü ve Afrika analisti İbrahim Tığlı’yla değerlendirdik.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.