Küba’ya cami yakışır
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı evsahipliğinde bu yıl ilki düzenlenen Latin Amerika Müslüman Dini Liderler Zirvesi’nin kapanış toplantısına katıldı. Toplantıda Erdoğan’ın yanısıra Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve 40 Latin Amerika ülkesinden 70’i aşkın Müslüman alim ve davetli yeraldı. Zirvenin kapanış oturumundaki konuşmasında Amerika kıtasının, İslam diniyle Kristof Kolomb’un keşfinden çok önce tanıştığını ifade eden Erdoğan, Küba ile ilgili bir de çağrı yaptı. İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
SAVAŞTA YARDIM ETTİLER
“1866’da iki Osmanlı gemisi Ümit Burnu’ndan geçerek Basra’ya ulaşmak üzere İstanbul’dan ayrılmış, okyanusa açılmış ancak yollarını kaybederek Brezilya’nın Rio sahiline varmıştı. Gemide bulunan ve alim bir zat olan Abdurrahman Efendi, Brezilya’da kaldı ve yıllar boyunca Brezilya başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerini dolaşmak suretiyle İslam’ı anlattı. Yine 19. ve 20. yüzyıllarda Osmanlı cihan devleti artık dağılırken, çok sayıda Müslüman, Latin Amerika’ya göç etti. Bu göçmenler, Osmanlı pasaportuna sahip oldukları için de ‘el Turco’ olarak tanındılar ve bugün halen de bu sıfatla tanınıyorlar. Bunu Arjantin’de, Meksika’da görürsünüz. 100 yıl önce de Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı sırasında başta Arjantin olmak üzere Latin Amerika Müslümanları aralarında yardım toplamış bunu Kızılay aracılığıyla Türkiye’ye ulaştırmışlar.”
1492’DEN 314 YIL ÖNCE...
“Latin Amerika’nın İslam’la tanışması, 12. yüzyıla kadar dayanır. Amerika kıtasının 1492’de Kolomb tarafından keşfedildiği iddia edilir. Oysa Kolomb’tan 314 sene önce 1178’de Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmışlardır. Kristof Kolomb’un hatıralarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahsedilmektedir. Kübalı kardeşimle bunu konuşuruz. O dağın tepesine bir cami bugün de yakışır. Yeter ki böyle bir şeye müsaade etsinler. Kolomb daha Amerika kıtasını keşfetmeden İslam dini kıtada inkişaf etmiş, yayılmıştı.”
Petrolün zekatını verseler
Afrikalılar’a atfedilen “Misyonerler geldiklerinde toprağımız var onların da ellerinde İncil. Şimdi bizim elimizde İncil var, toprak ise onların elinde” sözlerine değinen Erdoğan, buna karşın İslam medeniyetlerinin hiçbir dönem sömürgeleştirme
amacı gütmediğini kaydetti.
PARA SİLAHLARA GİDİYOR
Müslümanların yaşadığı acı manzaranın temel nedeninin -gayrimüslim etkilerinin haricinde- Allah’ın emirlerinden uzaklaşmak olduğunun altını çizen Erdoğan, “Acaba şu anda İslam dünyasında Müslüman zenginler zekatlarını tam hakkıyla veriyorlar mı? Petrolün zekatı tam hakkıyla verilebiliyor mu veya veriyor mu? Bunları masaya yatırdığımız zaman kimse buna kalkıp da ‘evet veriliyor’ diyemez. Sadece bu veriliyor olsa İslam dünyasında yoksulluğu konuşmayız. Bu kadar açık, her şey ortada. Ama ‘silahlara gidiyor mu?’ dediğiniz zaman, silahlara gidiyor. Oralara ciddi paralar gidiyor” dedi.
KOMPLO TEORİSİ DEĞİL
“Bizim Allah'tan başka kimseye kul olma görevimiz yoktur” diyen Erdoğan, Afrika’nın elmasları ve Latin Amerika’nın altınları kirli senaryolarla nasıl sömürüldüyse Ortadoğu’nun zenginlikleri ve petrollerinin de aynı kirli senaryoyla sömürüldüğünü anlattı.
Erdoğan, bu kirli senaryoda Müslümanların kanı, canı, malı ve mülkü olduğunu ifade ederek, “Maalesef bu kirli senaryoda Müslümanların inancı var. Sömürünün ve köleleştirmenin tam karşısında duran İslam, tatminsiz ruhların hedefi haline geliyor. İşte onun için Müslümanların yoksullaşması, birbiriyle çatışması en çok da inançlarından uzaklaşması için her türlü oyun devreye sokuluyor. Bunlar komplo teorisi değil. Bunlar, yaşadığımız, gördüğümüz hadiseler” diye konuştu.
Latinlere ‘Paralel’ uyarısı
Latin Amerika Müslümanlarının yayın, eğitim, uzman gibi her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için çalışılacağını anlatan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiye’nin siyasi ya da uluslararası tezlerini anlatmak için değil, İslam’ı en berrak şekilde anlatmak için hizmetkar olacağını söyledi. Erdoğan, ‘İslam adı altında kendi ülkelerinin siyasi projelerini yaygınlaştırmaya çalışanlar’ olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Biliyoruz ki İslam’ın o mübarek çatısı altındaymış gibi yapıp yüzlerine maske takıp, okullarıyla öğretmenleriyle, kör ideolojileriyle belli grupların çıkarı için faaliyet gösterenler var. Kitab-ı Mukaddes’i kullanarak Afrika ve Latin Amerika’nın zenginliklerini sömürenler neyse, Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı, alemlerin sevgilisi Hazreti Nebi’yi kullanarak aynı yolun yolcusu olan istismarcılar var. Başka ülkelerin çıkarları adına vatanlarına ve Müslümanlara ihanet edenlerin İslama hürmet içinde olduklarını, hizmet gönüllüsü olduklarını kim iddia edebilir? Diyanet İşleri Başkanlığımız bunlara karşı mücadelenin en güzel örneklerini verebilecek, İslam’ın özünü güvenilir şekilde aktarabilecek güçlü, sağlam, birikimli bir yapıdır. Latin Amerika Müslümanları hiç tereddüt etmeden Diyanet’le irtibatta olmalı.”
Konsey’de Müslüman ülke yok
"Bosna’da on binlerce Müslüman’ın katliamını seyrettiler. Nerede barış elçileri, nerede BM? Hiçbirisi gelip de müdahale etti mi? Bu BM’nin reforme edilmesi gerekir diyorum. Çünkü BM, dünya barışına hizmet etmiyor. 197 tane üyesi, 5 tane daimi üyesi var. Bu 5 daimi üye içerisinde bir tane Müslüman ülkesi yok. Bunlardan bir tanesi hayır derse oradan siz karar çıkaramazsınız. Velev ki karar çıktı, uygulayamazsınız. İsrail ile ilgili karar uygulanabiliyor mu? Bugün 150’ye yakın karar çıkmıştır BM’den, uygulanamıyor."
Üst aklın hesabı başka
“Sınırımızda Kobani var. Nedense Amerika buraya bayağı özendi. Asıl üzerinde durulması gereken yer Halep’tir. Halep’te ekonomi, tarih, kültür var. Halep 1 milyonu aşkın nüfusu var. Neden Halep’i konuşmuyoruz da neden Kobani? Mesele başka, dert başka. Üst akıl başka hesaplar içerisinde. Sinsice planlar yapılıyor. Bu planların üzerinde durmamız gerekiyor. Kobani için dünyayı ayağa kaldıranların Halep için zerre kadar kaygı duymadıklarını görüyoruz. Sözkonusu Müslüman olunca hukuk, demokrasi ortadan kalkıyor.”
yeni şafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.