Köyler boşalıyor! Göçü tersine çevirmek için projeler üretilmeli
Tarım ve hayvancılıkta önemli bir konuma sahip olan Konya, gelişmekte olan tarım teknolojisinin kullanıldığı önemli illerin başında gelmektedir. Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cennet Oğuz, Konya’nın tarım potansiyeli hakkında açıklamalarda bulundu. Tarımı ve tarımda yaşayan nüfusu kalkındırabilmek için teknolojiyi tarımda kullanmak zorunda olduğumuzu ifade eden Oğuz, “Tarımı teknolojiden ayrı düşünemezsiniz. Gelişmiş ülkelere bakıldığında tarım her zaman önemini korumuştur. Gelişmiş ülkelerde tarımda uğraşan nüfus yüzde 3 ile yüzde 9 arasında değişirken bizde yüzde 24’tür. Tarım kırsal nüfusa istihdam alanı sağladığı gibi beslenme açısından da önemi hiç gitmeyecek bir sektördür. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde tarım sektörünün ihracattaki payları da ithalattaki payları da yüksek olup ham maddeyi diğer ülkelerden daha ucuza alıp katma değerli ürünlere dönüştürerek tekrar ihracat yapmaktadırlar. Bizde tarım sektöründe katma değerli ürünler üretmeli ve bu ürünlerde marka oluşturmalıyız” diye konuştu.
MİKRO PROJELERİ ARTIRMALIYIZ
Tarımda dünya ölçeğinde yer almak için tarımda marka olmamız gerektiğini belirten Oğuz, “Eğer dünya ölçeğinde yer almak istiyorsak tarımda marka olmalıyız. Ayrıca bu markayı da tanıtabilecek, pazarlayabilecek güçlü, dinamik kooperatif örgütler aracılığı ile yapılmasında yarar vardır. Çünkü pazarın isteklerine göre aynı kalitede, aynı standartta ürün üretebilmek ancak kooperatif birliklerle mümkün olacaktır. O nedenle, ülkemizde var olan kooperatiflerin etkinliğini artırarak üretimde ve pazarlamada daha etkili olmalarını sağlamak üretici ve tüketicileri bu konuda eğitmemiz gerekmektedir. Örneğin, Konya bölgesi sadece hububatta değil, meyve, sebze, büyükbaş hayvancılık, küçükbaş hayvancılıkta oldukça önemli olup kırsal kalkınmada mikro projeleri artırmalıyız. Yöreye özgü, Derebucak Gembos Şeker Fasulyesi, Yaylacık Çileği, Akşehir Kirazı, Divle Peyniri v.b. gibi markaları artırarak tanıtımlarını iyi yapmalıyız” şeklinde konuştu.
PROJELERLE KÖYDEN KENTE GÖÇ AZALIR
Bu projelerin artması köyden kente göçü de azaltacağını ifade eden Oğuz, “Markalı ürünlerin sayılarını artırırken ürünün değerlendirilmesini ve pazarlamasını göz ardı etmemeliyiz. Bölgede kırsal kalkınmada en iyi örnek olabilecek böyle güçlü bir yapı olan Torku’dan da yaralanmalıyız. Tarım sektörü dinamik bir yapıya sahip olup teknolojinin tarımda kullanılması üreticilerin tarımsa işletmecilik ve pazarlama ile olan problemleri de her geçen gün artmaktadır. Bu problemleri giderebilmek içinde güç birliği yapılması gerekiyor. Herkes taşın altına elini koyup üniversite, sanayi, STK, Kamu kurumları birlikte hareket edip buradaki sorunlar çözülmelidir diyerek Konya yöresi, özellikle tarıma dayalı sanayiler, STK’lar ve tarımda güçlü üniversitelerin yer aldığı bir bölge olması açısından ayrı bir önemi de vardır. Bu gücü bölgesel gelişmede bir fırsata çevirmeliyiz” dedi.
GELİR DAĞILIMI DENGESİZ
“Tarım işletmelerinde yoksulluk ile ilgili yaptığımız araştırmalarda bölge genelinde gelir dağılımının dengesiz olduğunu görüyoruz” diyen Oğuz, “Bu gelir dağılımının iyileşebilmesi için bir takım çözüm yolları da önermemiz gerekiyor. Konya bölgesindeki tarım işletmelerinin yüzde 30’u yoksulluk çizgisinin altında yaşamaktadır. Çalışmada yoksulluk gelir dağılımı üzerinden hesaplanmış olup, buradaki yoksulluk dünyadaki yoksulluktan farklı değerlendirilmelidir. Zira, Konya bölgesindeki yoksulluk daha çok bilgiye ulaşamama, yeteri kadar eğitim alamama, sağlık imkanlarına ulaşamama, ürettiği ürünü satamama, gibi durumlardan kaynaklanan birtakım yoksunluklardan ileri gelen yoksulluk söz konusudur. Bunların giderilmesi ile ilgili çalışmalar hem bölgesel bazda hem de devletimiz tarafından yapılmaktadır. Konya bölgesinde Konya Ticaret Borsası ve Tarım Bakanlığı ile birlikte yürüttüğümüz çalışmada Konya bölgesinde işletmeleri yoksulluktan çıkarabilmemiz için oralara transfer etmemiz gereken destek oranı yüzde 58 oranında hesaplanmış olup, işletmelere 5 tane büyükbaş veya 25 küçükbaş hayvan olmak üzere, (14 dekar sulu arazi ya da 50 dekar kuru arazi) toplamda 64 dekar arazi verilecek olursa işletmelerin yeter gelire sahip olabilecekleri hesaplanmıştır ” ifadelerini kullandı.
GÖÇÜN EN ÖNEMLİ SEBEBİ İŞSİZLİK
Türkiye’de iç göçlerin devam ettiğini belirten Oğuz, “1980 öncesi de göç vardı şimdide dinamik olarak devam etmektedir. Bütün köyler boşalıyor merkezlerde büyük mega kentler oluşmaktadır. Bölgede dağlık yerlerden olan göç ovalık alanlara göre ikiye birdir. Yani dağlık alanlardan 2 kişi göçerken ovalık alanlardan 1 kişi göç vermektedir. Bu duruma dur demek ve göçü tersine çevirmek için çalışmalar yapmak zorundayız. Belediyeler yasasıyla göçün çok yoğun olduğu yerlerde mikro projeler yapılması çok önemli. Büyükşehir Belediyesi tarımsal hizmetler ve tarım il/ilçe, üniversiteler, KOP, STK işbirliğinde mikro projeler uygulanmakta ve bunlardan da sonuç alınmaktadır. Tarımda göç edilen arazilerdeki alt yapıyı iyileştirebilirsek göç tersine dönebilecektir. Kentlere olan göç nasıl ki bir günde oluşmadı ise tersine olan göç te zaman alacaktır. Ama temel problemleri görüp iyileştirmeleri kalıcı yapmalıyız. Bölgede göçün en önemli sebebi ise işsizlik olarak görünmektedir” diye konuştu.
İSMAİL POÇAN / YENİ HABER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.