Ezan okununca İstanbul başka
İspanyol aşk şarkılarının tutkulu sesi Buika, en iyi şarkılarını bir araya getirdiği En Mi Piel albümünden sonra Haziran başında çıkardığı yepyeni albümü La Noche Mas Larga albümünün dünya turnesi kapsamında 1 Şubat'ta İstanbul'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, Caz Şubat'ı projesi kapsamında sahne alacak. Flamenko ile cazı bir araya getirerek, Flamenko'yu farklı boyutlara taşıyan ve dünya müziğine yepyeni bir tarz kazandıran Buika, şarkılarını adeta yaşıyor, kelimelerle oynuyor ve duyguları içerek kulaklara fısıldıyor. Türkiye'de en fazla No Habra Nadie En El Mundo şarkısıyla bilinen sanatçı, hayatında hakkında merak edilenleri anlattı.
MÜZİK ANNE MİRASI
Mayorka adasında Ekvator Ginesi'nden gelen ailesiyle Palma'da doğdu Buika. Şimdilerde Miami'de yaşıyor. Buika bir şair, şarkıcı, şarkı yazarı ve prodüktör olarak tüm rollerini bir kenara koyarak en değerli rolünü annelik olarak tarif ediyor. İçinden geldiği gibi şarkı yazıyor ve İspanyol, Katalan, Portekizli ya da İngiliz, farklı farklı kültürlerden müzisyenlerle de çalışarak renkli müziklerini Anoushka Shankar, Chick Korea, Niño Josele, Mariza, Bebo & Chucho Valdes, Luz Casal, Ivan Melon Lewis, Jose Luis Perales, Seal, Armando Manzanero, Nelly Furtado, Javier Limon gibi çok özel sanatçılarla ortaya döküyor.
Aslında Buika'ya caz efsanelerinin şarkılarını dinlemeyi aşılayan annesi olmuş, ancak bir yandan da evinin penceresinden geleneksel copla şarkılarını dinliyormuş. Sokaklarda flamenko çığlıklarıyla büyüyen sanatçı, ona kimliğini veren, tenine işleyen müziklerde kendini bulduğun dile getiriyor hemen her fırsatta.
DUYGULARIMIN PEŞİNDEN GİDİYORUM
Buika'nın kökleri Afrika'dan geliyor. Bu da eşsiz bir gırtlağa sahip olmasının en büyük nedeni. Müzik eğitimi almamasına rağmen, eğitimlilere taş çıkartıyor. Sesiyle dünyayı etkiliyor. Buika bunun nedenini şu cümlelerle açıklıyor: 'Çocukluğumda evde hep şarkı söylenirdi, annem sıkıldığında, üzüldüğünde, keyiflendiğinde hep şarkı söylerdi. Duygularımız taşıyamayacak kadar yoğun olduğunda şarkı söylemekten başka çare yok gibi geliyordu. Çocukluğum Afrika'nın geleneğini taşıyan bir evde geçti ve ruhumuz, duygularımız için şarkı söylüyorum, bunu bana belki de hayat öğretiyor.'
OĞLUM ÇALIYOR BEN DİNLİYORUM
Afrikalıların tarihten bu yana acı çektiklerine bir kez daha vurgu yapan sanatçı 'Her zaman Afrikalıların ruhlarına yardımcı olmak için şarkı söylediklerini anlatıyorum. Biz ailecek, hepimiz müzikle ilgili olduk, şimdi on dört yaşındaki oğlum da gitar çalıyor. Ben ona ninniler, şarkılar söylüyordum, şimdi o gitar çalıyor ve ben dinliyorum. Müziğe ruhumuzun ihtiyacı var çünkü' diyor. İspanya'da büyüyen Buika'nın sesinde her iki ülkenin de tınılarını keşfetmek mümkün. O da bunun kendisine çok şey kattığının farkında: 'Ben herhangi bir yere ait değilim, sadece duygularımın peşinden gidiyorum, şarkılar söylerken, şarkı yazarken de hissettiğim gibi mırıldanıyorum. Elbette çocukluğumdan itibaren duyduklarım, büyüdüğüm çevre, çalıştığım müzisyenler, yaşarken tüm deneyimlerimiz şarkılarımı ve bir kadın olarak beni de etkiliyor.'
Çingenelerden çok şey öğrendim
Dünyayı dolaşıp farklı ülkelerde konser veriyor Buika. Peki, hiç ırkçılığa maruz kaldınız mı sorusuna 'Çocukken mahalledeki tek siyah aile bizdik ve bu çevreme değil de daha çok bana tuhaf geliyordu. Ama bir Çingene mahallesinde büyüdüğüm için çok şanslıyım, onlardan farklılıkları kabul etmeyi ve kimseyi suçlamamayı öğrendim. Irkçılıkla ilgili kötü anılarım yok, şimdi de farklı kültürlerin yan yana olabildiği, enerjisi yüksek ve havasına da bayıldığım Miami'de yaşıyorum' şeklinde cevap veriyor. Onun da diğer sanatçılar gibi ilham kaynakları farklı farklı. Turnelerde uzun ve uykusuz gecelerde şarkı sözleri yazarken aklından turnelerde karşılaştığı farklı farklı kişiler, farklı insanlarda yakaladığı sırlar, kısa süre bile olsa kurduğu küçük dostluklarda yaşadığı derin duygular ve güzellikler ona ilham veriyor. 'Şimdi yine İstanbul'daki güzellikleri daha çok keşfedebilmek için geliyorum. 31 Mayıs'ta da Mersin'de Müzik Festivali'ne davetliyim, Türkiye ile de bağım güçleniyor' diyen Buika Türkiye'deki ilk konserini 2009 yılında vermişti.
Türk dinleyicisi beni anlıyor
Buika, o günlere dair 'O zamanki heyecanımı halen anımsıyorum. Önceleri ekiple kurduğum bağı artık izleyici ile de kurabildiğimi hissediyorum, caz festivalinde hatırlıyorum gözünün içine baktığım seyircinin duygularını anlamaya çalışıyordum, sanırım Türk dinleyicisi de sahnede benim duygularımı çok iyi anlıyor ve bu çok özel bir ilişki' diyor.
Buika, yine sahnede eski ve yeni albümlerinden parçalar okuyacak. 'Yeni bir albüm kaydettiğim süre boyunca yeni albüm ve şarkıların heyecanını yaşıyorum ama albüm kayıtları bittikten sonra eski ya da yeni şarkılar sahnede benim için aynı heyecanı veriyor' diyerek ekliyor: '1 Şubat gecesi İstanbul konserimde de tüm duygularımı paylaşıyor olacağım, seçtiğim şarkılarım yaşadığım tüm duygulardan.' Türkiye'de Buika'nın en çok ilgisini çeken nokta farklı kimliklerin bir zenginlik olarak bir arada yaşaması. Bunu büyük bir şans olarak gören sanatçı, sözlerine şöyle devam ediyor: 'Özellikle İstanbul'da farklı kimliklerin bir arada olduğunu hemen her sokakta hatta izleyici ile göz göze geldiğinizde de hissediyorsunuz. Benim açımdan bu çok kıymetli, farklı renklerin, farklılıkların beraber olabildiği şehirler beni çekiyor, açıkçası bu yüzden yıllardır Miami'de yaşıyorum. Miami de tıpkı İstanbul gibi bir dünya şehri.'
Hikâyemin başındayım
O, bir çok insanın takdirini kazansa da, öncelikle kendimizi sevmemiz gerektiğini düşünüyor. 'Kendimizi sevebildiğimizde kendimiz gibi olduğumuzda çok daha güzel ilişkiler kuruyoruz' demesi de bundan kaynaklanıyor. Seyirciyle kurduğu muazzam ilişki daha başından beri ona yol gösteriyor. Bu yüzden 'Hikâyemin hala başında olduğunu düşünüyorum, sevilmekten çok şarkı söylediğimde dinleyenlerin anılarına dokunabilmek isterim. Özellikle sahnede şarkı söylerken, herkes kendi anılarına gidebiliyorsa zaten o anda dünyanın en mutlu kadını oluyorum' demeden edemiyor. Sürekli tekrar ettiği cümlelerden biri 'Bir sanatçı sadece şarkı söyleyen ya da resim yapan biri değildir, hayatını sanata dönüştüren kişidir'. Hayatı sanata dönüştürmenin sırrı üzerine kafa yoran Buika, 'Hissederek resim yapmak, ya da hissederek bir şiir yazmak, sahnede hissederek şarkı söylemek hepsi benim için kendimizi ifade etmenin en güzel yolları. Elimde tuttuğum mikrofonda bile birilerinin emeği oluyor ve severek yapılan işlerle her ne iş olursa olsun sanata dönüşüyor' diye belirtiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.