Ergenekon'un medya planı hiç değişmiyor

Ergenekonun medya planı hiç değişmiyor
Oda TV ile başlayan operasyonlar, Ergenekon-medya ilişkisini yeniden tartışmaya açtı.
Oda TV ile başlayan operasyonlar, Ergenekon-medya ilişkisini yeniden tartışmaya açtı. İddianamelerde, darbeye zemin oluşturmak için hazırlanan medya planları dikkat çekiyor. Veli Küçük ve Doğu Perinçek'te çıkan 'Ulusal Medya 2001' isimli belge ile Oda TV'de bulunan 'Ulusal Medya 2010' dokümanı örtüşüyor. Medyayı ele geçirme stratejisinin değişmediğini gösteren belgelerde, sadece hedef seçilen basın kuruluşlarının ismi farklı.
 
Ergenekon soruşturması kapsamında yargının geçen hafta yaptığı operasyon, gazetecilerin gözaltına alınması nedeniyle büyük tartışmalara yol açtı. Özellikle basından, meslektaşlarıyla ilgili soruşturmaya çok sayıda itiraz geldi. İtirazların haklı olup olmadığı savcının hazırlayacağı iddianame ile netleşecek. Ancak bugüne kadar Ergenekon sürecinde ortaya çıkan bilgi ve belgelere dikkatle bakmak gerekiyor. Bu dokümanlara göre örgütün ana hedeflerinden biri medyayı ele geçirmek. 2000 yılında hazırlandığı ileri sürülen ve Veli Küçük ile Doğu Perinçek'te ele geçirilen 'Ulusal Medya 2001' dokümanında, Cumhuriyet Gazetesi'nin ele geçirilmesi ve 'medya merkez üssü' yapılması planlanmış. Soner Yalçın ve Oda TV'de ele geçirildiği belirtilen 'Ulusal Medya 2010' belgesinde de amaçlardan birinin 'CHP'nin Halk TV'sini almak' olduğu görülüyor. Bunun için Deniz Baykal'ın 'Varan 2' kasetinin 'şantaj' unsuru yapılmak istendiği iddia ediliyor. Bilgiler, Ergenekon'un yıllardır aynı stratejiyi uyguladığını gösteriyor.
Medyayı ele geçirme stratejisi hep aynı
Ergenekon iddianamelerindeki ana suçlama, hükümet hedef alınarak darbe ortamı hazırlamak. Birinci iddianamede, "Amaçlarına ulaşabilmek için medyada söz sahibi olmayı ve bu alanda da hakimiyet kurabilmek için televizyon kanalları edinip, örgütün amaçları doğrultusunda yapacakları yayınlarla örgütün gizli ve illegal amaçlarını perdelemek için kullanmayı hedeflemektedirler." deniliyor. Bu amaçla birlikte operasyona yönelik çeşitli planlar da ortaya çıktı. Cumhuriyet Gazetesi'nin reorganizasyonu ve Kanal 6'nın birleştirilmesini hedefleyen Ulusal Medya 2001 belgesine atıfla iddianamede, öncelikle Cumhuriyet gazetesinin ele geçirilerek ulusal medya oluşumunun merkez üssü olmasının kararlaştırıldığı aktarılıyor. Perinçek grubuna ait Ulusal TV'nin ise görsel yayın kanadını oluşturabileceği, ancak bu televizyon bünyesinde bir ameliyat gerektiği, yine de Ulusal TV'nin Cumhuriyet gazetesi ile elde edilecek başarıya gölge düşürebileceği, bu nedenle Cumhuriyet gazetesi ile Kanal 6 televizyonunun evlilik yapmasının daha akılcı olduğu bilgisine yer veriliyor. Bunun yanında 'KANAL 6 ANALİZ, TELEVİZYON ANALİZ, DERGİ' isimli çalışmalar da bulundu. Dokümanlardaki gibi 2001'de İlhan Selçuk da yazar olduğu gazeteye başyazar ve imtiyaz sahibi oldu.
Bundan sonraki iddianamelerde de benzer çalışmalar dikkat çekiyor. İkinci Ergenekon davası tutuklu sanığı Tuncay Özkan'ın İstanbul TV'yi almak için girişimleri var. Bugün Oda TV ekibinin CHP'ye ait Halk TV'nin ele geçirilmesiyle ilgili bir plan yaptığı iddiası gündemde. Dört aşamalı eylem planına göre, Halk TV'nin Soner Yalçın ve Hakan Aygün'e devredilmesi için çalışma yapıldığı bilgisi yer alıyor. Baykal'ın satışa onay vermemesi durumunda, 'Varan 2' adlı video ile şantaj yapılması planlandığı iddiası mevcut. Tüm bu örnekler Ergenekon'la bağlantılı olarak medyanın ele geçirilmesi stratejisinin her dönem gündemde olduğunu gösteriyor.
Basın özgürlüğüne 'evet' suç işleme özgürlüğüne 'hayır'
Eski savcı Gültekin Avcı: Önemli olan, gazetecinin kulağına yazması gerekenleri illegal bir aktörün fısıldayıp fısıldamadığıdır. İllegal bir örgütün telkin ve tavsiyeleriyle hazırlanan her şey örgütsel dokümandır. Hukukçular Derneği Başkanı Cahit Özkan: Anayasa'nın 28'inci maddesinde kaos oluşturacak gazeteciliğin basın özgürlüğü olamayacağı vurgulanmıştır. Eski savcı Reşat Petek: Basın özgürlüğü, suç işleme özgürlüğü olarak algılanamaz. Örgüt kapsamında kaos oluşturmaya yönelik talimatlar varsa, bu durumun savcılar tarafından soruşturulması kadar doğal bir süreç yoktur.
İllegal bir örgütün telkinleriyle yayın yapmak, özgürlük değildir
Eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı, çeteciliğin ve terör örgütü faaliyetlerinin basın özgürlüğü olamayacağını anlatıyor. Anayasa'nın 26, 27 ve 28 maddelerinde basın özgürlüğünün açık bir şekilde ifade edildiğini belirten Avcı, şunları söylüyor: "Basın özgürlüğünde kastedilen şey, buna bir baskının olmaması gereğidir. Fakat her yazar hükümetin güvenliği ya da kişinin güvenliği karakteri ve malına saldırıldığında sorumludur. Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın tutuklanmasında 'Haliç'teki Simonlar' kitabını ve cemaati adres gösterenler, terör örgütü Devrimci Karargâh'la ilişkileri ortaya çıkınca ne diyeceğini şaşırdı. Oda TV'de 'Hanefi Avcı'nın kitabı ne durumda, Nedim'i sıkıştırın hızlandırsın. Nedim, Ahmet Şık'la görüşsün' gibi notlar bulundu. Bunların soruşturulması gerekmiyor mu?
Bu çalışmalar illegal bir örgütün telkinleriyle yapılıyorsa tutuklama sebepleri oluşur. Herhangi bir kitap ve yayın, illegal bir örgütün telkinleriyle ve talimatlarıyla yazılırsa kuşkusuz terör faaliyetidir. Objektif gazetecilik sabretmeyi ve adli soruşturmanın sonucunu beklemeyi gerektirir."

zaman

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.