Dünya Konya’yı Görmeli!

Dünya Konya’yı Görmeli!
Konya İl Turizm Müdürlüğü, 15-22 Nisan Turizm Haftası sebebi ile Konya’da ki basın mensuplarına tarihi ve kültürel bir gezi düzenledi. Program kapsamında basın mensuplarına rehber eşliğinde Çatalhöyük, Obruk Krateri ve Klistra tanıtıldı.

Mevlana’da buluşan gezi ekibinin ilk durağı Çatalhöyük oldu. Ardından Obruk Krateri ve Klistra gezildi. Çatalhöyük’ü gelenlere tanıtan Arkeolog Kazım Mertek; “Çatalhöyük, birlikte yaşam ve köy yaşamının başladığı ilk yerdir” açıklamalarında bulundu.

İLK BİRLİKTE YAŞAM YERİ ÇATALHÖYÜK

İnsanlığın gelişiminde önemli bir evre olan yerleşik toplumsal hayata geçişle birlikte, tarımın başlangıcı ve avcılık gibi önemli sosyal değişim ve gelişmelere tanıklık eden Çatalhöyük Neolitik Kenti, Güney Anadolu Platosu’nda yaklaşık 14 ha.lık bir alan üzerinde yer almaktadır. Doğu Höyüğü, M.Ö. 7400 ve 6200 yılları arasına tarihlenen 18 Neolitik yerleşim katmanından oluşmaktadır. Söz konusu katmanlarda, sosyal örgütlenmeyi ve yerleşik hayata geçişi simgeleyen duvar resimleri, rölyefler, heykeller ve diğer sanatsal öğeler yer almaktadır. Batı Höyüğü ise M.Ö. 6.200 ve 5.200 yılları arasına tarihlenen Kalkolitik Döneme ait kültürel özellikler göstermektedir. Bu özellikleriyle Çatalhöyük, aynı coğrafyada 2000 yıldan fazla bir süredir var olan köylerden kentsel hayata geçişin de önemli bir kanıtıdır. Çatalhöyük’te arkeolojik kazı ile bulunan alanlar Avusturalya’dan getirilen fırınlanmış ağaçlar ile korunuyor. Bu fırınlanmış ağaçlar hem kazı yaparken kolaylık sağlıyor hem de alanı koruyor. Fakat yapılar kerpiç olduğu için ne kadar korunursa korunsun tahribatlar yine de yaşanıyor. Çatalhöyük hakkında bilgi veren Arkeolog Kazım Mertek; “Çatalhöyük’ün önemi birlikte yaşam ve köy yaşamının başladığı ilk yer olmasıdır. Çok güzel duvar resimleri var. Burada yapılar kerpiçten. Bir kerpiç ev yaklaşık yüz yıl gidiyor. Yıkıldığı zaman aynı temel üzerine bir daha yapıyorlar. Burada ki yapılaşmanın 18 kat olduğu görülüyor. Yıkılıp yapılmadan dolayı da höyük oluşuyor. Burada görülen evlerin içerisinde kilerler oluyor. Ortada barınma ve yatma yerleri oluyor. Model evlerde sekiler var. Sekilerin üzerinde yatıyorlar. Ocakları var içeride. Bu nedenle yangın izleri de var. Duvarlarına da kerpiç üzerine toprak sıva yapıyorlar. Hala bizim köylerimizde bu sıva yapılıyor. Tespitlere göre bir evin içine 450 defa sıva yapılmış. Eve giriş çıkışlar damdan yapılıyor. Kale görevi görsün diye kapı ve pencere yok. Kazılarda kutsal evler yani tapındıkları yerlerde kat kat hayvan boynuzları ortaya çıktı. Aslında eskiden yapılan evler ve sistem şuan Anadolu’da birçok evde devam ediyor. Şöyle bakarsak daha kolay anlarız. Bugün ki anlamı ile ilk şehir yapılanması. Sosyal kuralları var, dini ibadet yapma söz konusu. Nüfus tahmini 2 - 3 bin civarında düşünülüyor. Fakat net rakam bütün mekânlar açılınca ortaya çıkar. Burada evcil hayvanları da var. Tarım olarak ekim dikim de var.” şeklinde konuştu.

İLK SULU TARIM ÇATALHÖYÜK’TE YAPILDI

Çatalhöyük’ten ayrılmadan önce basın mensuplarına açıklama yapan İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar; “15 – 22 Nisan herkesin bildiği üzere Turizm Haftası. Biz Konya’mızın tarihi, turistik ve kültürel değerlerimizin tanıtma kapsamında öncelikle şehrimizin tanıtımına ciddi anlamda hizmet veren basın mensubu arkadaşlarımız ile birlikte bugün Çatalhöyük’teyiz. Bu programlarımız ile ilerleyen zamanlarda Beyşehir gibi Konya’nın diğer tarihi ilçelerinde mekanlarımızı birlikte gezerek tanıtmayı amaçlamaktayız. Şunu bir kez daha ifade edeyim; bu şehirde yaşayan insanlar olarak hepimiz şehrimizin değerlerini çok iyi tanımaya mahkûmuz. Çatalhöyük 10 bin yıllık tarihi içerisinde o günkü insanların yaşamına ışık tutmaktadır. Çatalhöyük aynı zamanda tarihte ilk sulu tarımın yapıldığı mekân olarak bilinmektedir. Geçen yıl 15 bine yakın ziyaretçisi olan Çatalhöyük’ün sizlerin de katkıları ve yapacağımız bu tanıtımlar ile bu sayıyı daha da yukarılara çekmek istiyoruz. Bu alanın yakın bir tarihte düzenlenmesi ile gelen turistlerin sosyal imkânlara kavuşacağını umut ediyoruz. Geldiğiniz için teşekkür ederiz.” ifadelerini kullandı.

OBRUK GÖLÜ TARIMSAL SULAMADA ÖNEMLİ BİR KAYNAK

Çatalhöyük’ün ardından Obruk Gölü’ne geçildi. Obruk Gölü’nün oluşumu konusunda bölge halkında ağırlıklı olan inanış göktaşı düşmesi şeklindedir. Obruk Gölü çevresinde ilk yerleşim 13. Yüzyılda başlamıştır. Gölde yaban hayatı oldukça zengindir. Obruk Gölü'nün yanında bulunan Obruk Han harabeleri vardır. Harabelerin duvarlarında Bizans dönemindeki taşlar kullanılmıştır.  Derinliği yaklaşık 30 metreyi bulan Obruk, Beyşehir gölünden yeraltı suyuyla besleniyor. İddialara göre Beyşehir gölünden yeraltında bulunan ve akıntısı güçlü bir ırmakla gelen su Ereğli’de dökülüyor. Obruk Gölü, bölge halkının tarımsal alanları sulamada kullandığı önemli bir kaynak. Gölden yaklaşık 20 bin dönüm arazi sulanıyor. Obruk Gölü’nün üzerinde ve su altında 10’un üzerinde çeşitli büyüklükte mağaralar bulunuyor. Obruk Gölü’nün tarihsel yapısı ve dokusuna zarar verdiği gerekçesiyle göl çevresindeki kum ocakları Çumra Belediyesi tarafından kapatıldı. Obruk Gölü’nün turizmdeki etkinliğini arttırma çalışmaları ise devam ediyor. Oluşturulacak olan oturma alanları, piknik yerleri ve göl manzaralı kafeteryaların Obruk Gölü’ne olan ilgiyi arttırması bekleniyor.

İNANÇ TURİZMİNİN İNCİSİ KLİSTRA

Gezi programında son durak olan Klistra’ya geçildi. Kilistra antik kenti, Konya'nın 45 km. güney-batısında, Konya merkez Meram ilçesine bağlı Hatunsaray beldesi Gökyurt köyü içerisindedir. Stratejik öneme sahip olan Lystra, Roma İmparatorluğu'nun güney uçlarında İmparator Augustus tarafından askerî koloni yapılan beş merkezden biridir. Aynı dönemde Anadolu'yu gezen (M.S.49-56) Aziz Paulus ve Barnabas’ın yeni vaz’ ettikleri dine Lystra halkının çoğunluğu katılmıştır. Haberci Paulus'un Barnabas ile geldiği ilk gezisinde Konya'da yaptığı ilk vaazında konuşma yaptığı sinegogun karşısındaki evin penceresinde kendisini dinleyen güzel Theakla, bekâretini koruması, kutsal yola kendisini adaması, bu uğurda Romalılardan işkence görmesi, ölüme mahkum edilmesi nedeniyle kutsanmış ve Azîze makamına erişmiştir. Konyalı Azîze Theakla'nın yanısıra Lystra'da (Hatunsaray) hayatını kurtaran, onu tedavi eden Musevî ailenin çocuğu olan Timoteos, Paulus'un en seçkin yardımcıları arasına katılmıştır. Efes Piskoposu da seçilen Timoteus için, Paulus gönderdiği mektuplarda “çömezim” diye hitap etmektedir. Selânik'e, Makedonya'ya ve Korint'e de görevli gönderilen ve “imanda öz oğlum”, “sevgili oğlum”, “kardeşimiz” dediği Timoteos’un örnek kişiliği, öğüt vericiliği yanında sorunları çözmede bulduğu pratik çözümlerden de bahsedilmiştir. Kilistra, Aziz Paulus’un söylemlerini ve mucizelerine ve yaşadıklarına konu olan, Hristiyan hacıların da inanç turizmi kapsamında ziyaret merkezi olarak tarihi ortamı en canlı karakteriyle ayakta tutan bir özelliktedir. Kiliseler, şapeller, manastırlar, gözcü kuleleri, sığınaklar, antik yollar, mahalleler, seramik atölyeleri gibi mimari örnekleriyle inanç turizmine farklı bir tat kazandırmaktadır. Geziye katılan basın mensuplarına bilgi veren Müze Araştırmacısı Nurettin Özkan; “Klistra su kenarında kurulan medeniyet anlamına geliyor. Helenestik dönem, eski roma öncesi hatta taşınmış olma ihtimali yüksek olmasına rağmen neolotik döneme ait malzeme de bulunmuştur. Yani Milat’tan önce 8 bine kadar iniyor. Ama bunlar taşınma malzemesi olduğu için tarihinin kronolojisine yerleştirmiyoruz. Klistra kent oluşumunu miladı yılların başları yani erken Bizans döneminde yoğun bir kentleşme görülüyor. Diğer bir tabir ile erken Hristiyanlık tarihi diye geçiyor. Romanın son döneminde özellikle yönetimsel bölge gibi yerlerde yeni din kendini buluyor. İsa’nın çıkardığı Hristiyanlık dini yayılmaya başlıyor. Ama Roma yönetimince uygun görülmüyor. Dolayısı ile Hristiyan olanlar adeta yasaklı vatandaş konumuna geliyor. Bu meşhur gladyatörler, vahşi hayvanlarla savaşan savaşçılar, birbirlerini öldürerek hüviyetini elde eden kahramanlar gibi tarihte görünen insan figürleri aslında Roma ile din konusunda anlaşamayan insanlardır. İnancı yüzünden bu şekilde hapsedilmişler. Bazıları da ya savaşmış ya da ölümden kaçmış.” dedi.

BÜŞRA AKSAKBAĞI  / YENİ HABER GAZETESİ

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.