Doktorlardan önemli uyarı

Türk halkının beslenme disiplininin zayıflığı obeziteye yol açıyor

Diyetisyen Tuba Nergiz, Tüm dünya toplumlarında olduğu gibi Türk toplumunda da hızla yayılan obezite hastalığının beslenme disiplinimizin (diyet) zayıflığından kaynaklandığını belirtti. Toplumda gelir seviyesinin yükselmesiyle diyet yapan insanların sayısında da artış meydana geldiğini belirten Tuba Nergiz;  “ Bu oran gün geçtikce de artmaktadır. Ancak bu durum bilinçsiz diyet yapan insan sayısının artışını da beraberinde getirmiştir. Yapılan en büyük hata diyet denilince akla gelen tek şeyin zayıflamak olması. Diyet kişinin yaşına, cinsiyetine, sosyal hayatına, herhangi bir sağlık problemine, vücut bileşimine( vücuttaki  yağ, sıvı, kas vb oranlar) göre değişken olduğu için kişiye özeldir. Bu konuda uzman kişi ise diyetisyen veya beslenme uzmanıdır. Tek besine dayalı, çok düşük kalorili diyetler kesinlikle sağlıklı beslenmeden uzak diyetler olup; bir başkası için hazırlanmış veya internette hazır olarak bulduğunuz kalorili diyetleri uygulamak sakıncalıdır. Daha fit görünmek isterken sağlığınızdan olabilirsiniz. Ayrıca moda diyetler;  uygulanması zor ve hayat boyu uygulanması neredeyse imkansız diyetler olduğu için de maalesef sadece belirli bir süre devam edebilmektedir, hatta sadece birkaç günde bitebilmektedir. Sağlıksız beslenme sonucu ortaya çıkan sorunlardan biri de obezite ve obezite ile gelen hastalıklardır. Obezite ve sonuçları kişinin kendi başına çözemeyeceği problemleri doğurunca uzman kontrolünün ve sağlıklı bilginin önemi anlaşılmıştır. Çünkü obezite metabolizmasını tanımayan ve beslenme programını yapamayan birisi için çözümü zor bir konudur. “ sözlerini kullandı.

Tüketilen gıdaların hijyeni, tazeliği ve doğallığı da halk sağlığıyla doğrudan ilişkili

Halkın sağlığını bozan en önemli tehditlerden birisinin de bozuk, hormonlu ve temiz olmayan gıdalar olduğunu belirten Dahiliye Uzmanı Dr. Sait Önal, “ Bozuk gıda maddeleri zaman zaman ölümle sonuçlanabilen ve gıda zehirlenmesi olarak ifade edilen zehirlenme olaylarının başlıca nedeni olabilir.
Bozuk gıdaların tüketilmesiyle oluşabilen başlıca hastalık belirtileri; kusma, karın ağrısı, ateş, ishal, baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, çift görme, yutkunma zorluğu, ağız kuruması, dilin şişmesi, bağırsak krampları, terleme, titreme, kanlı-sulu dışkı, karaciğer ve böbrek hastalıklarıdır. Ayrıca, genleriyle oynanmış gıda maddeleri de toplum içerisinde uzun dönemde birçok rahatsızlığın kaynağı olmaktadır.” Diye konuştu. Dr. Sait Önal, gıda tüketiminde dikkat edilmesi gereken önemli noktaları şöyle sıraladı; “Doğal ve sağlıklı ürünler alınmalıdır. Ambalajlı ürünlerde delik, yırtık vs... olmamalı, güvenilir markalar tercih edilmeli. İlgili bakanlığın onayı olan ürünler satın alınmalıdır. Ürünler saklama koşullarına uygun olarak uygun ortamlarda saklanmalıdır. Pişirme sürelerine ve koşullarına dikkat edilmelidir. Açıkta satılan gıdalardan uzak durulmalıdır. Kuru gıdalar çakılsız, böceksiz alınmalı.Kuru ve nemsiz ortamlarda saklanmalıdır. Yemekler soğuduktan sonra kesinlikle buzdolabında saklanmalıdır. Yemekler her seferinde tamamıyla ısıtılmamalı, yenilecek kadarı ısıtılmalı.Günlük tüketilecek kadar yemek hazırlanmalıdır. Fazla ekmekler renksiz poşetlerde kuru halde buzdolabında saklanmalıdır. Besinlerin kullanım süresi koşullarına dikkat edilmelidir. Gıda ve içecekler satın alınırken mümkün olduğunca doğal yollarla üretilmiş organik gıdalar tercih edilmelidir.”

Kendimizi teknolojiye kaptırıp egzersiz yapmayı unutuyoruz

Özel Selçuklu Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Nadir Hansu modernleşmenin insan hayatına kazandırdığı kolaylıkların yanı sıra oldukça rutin ve hareketsiz bir günlük yaşamı da beraberinde getirdiğini ifade etti.  Bu durumun halk sağlığı için büyük tehdit oluşturduğunu ve birçok hastalığa davetiye çıkardığını belirten Dr. Hansu,  “Günümüzde teknolojinin sağladığı imkanlar bize neredeyse yürümeyi unutturdu. Merdiven kullanmıyoruz, asansörü tercih ediyoruz, markete bile arabayla gidiyoruz, birçok yerde yürüyen merdivenler kullanıyoruz. Teknolojiden yararlanmak illa ki gerekli fakat, biz bunu çok abartıyoruz. Bu hantal hayatımızı egzersizlerle desteklemek durumundayız” diyen Dr. Hansu egzersiz ve sporun özel bir salonda yada eğitmen eşliğinde yapılmasının şart olmadığını hatırlattı ve  “kısa mesafelerde araba kullanmamak, asansöre binmemek, hızlı tempoyla yürümek, ev işlerini kendi kendine yapmaya çalışmak da bir çeşit egzersizdir” dedi. Günlük yaşamdaki bir çok hareketin de egzersiz olarak düşünebileceğini ifade eden Dr. Hansu “Bunların dışında herkesin kendine uygun şekilde yapacağı bir çok egzersiz vardır. Bunlardan en kolayı yürüyüş ve yüzme olarak aktarılabilir Her gün yarım saat ya da haftanın 3-4 günü, 1 saatlik tempolu yürüyüşler oldukça etkilidir. Yüzme ise kalbi güçlendirir, fiziksel görünümü değiştirir, kan dolaşımını düzenler, varis gibi hastalıklara faydalıdır, kilo kontrolünü sağlar. Bel seviyesine kadar girilen suda yapılan yürüyüş veya koşu da, karadakinden daha etkili bir egzersizdir. Boyun seviyesindeki suda 20 dakika veya daha uzun süreyle yapılacak aerobik hareketler, kalp damar sistemini güçlendirir. Su içinde yapılacak pedal çevirme hareketi ve kolları açıp kapama hareketleri de faydalıdır” dedi.