''Dizi izlerken kendimi aptal gibi hissediyorum''

Dizi izlerken kendimi aptal gibi hissediyorum
YUSUF KARAKAŞ / YENİHABER

Çekimleri Konya’da devam eden ‘Benzersiz’ adlı sinema filmi için Konya’ya gelen Türk sinemasının ünlü aktristi Nilüfer Aydan meslek hayatından, politikaya, kadına yönelik şiddete dair bir çok konuda samimi açıklamalarda bulundu. Özellikle son dönemin furyası ‘Dizileri’ eleştiren Ünlü oyuncu keyifli sohbetiyle bu haftaki söyleşi bölümümüzün konuğu oldu. 


Konya’ya ilk gelişiniz mi izlenimleriniz neler?


Konya ilk kez 30 yıl önce gelmiştim. Dans ile ilgilendiğim yıllardı. Büyük bir turne için gelmiştim. Konya o zaman köy gibiydi ama şimdi çok büyük bir kent olmuş gelişmiş ama ağaç yok. Binalar hep birbirine benziyor. Evlerde bir saksı bile yok. Film çekimi için set ile otel arasında gidip geldim birkaç haftadır. Uzun yıllar yaklaşık 10 sene film yapmadım ben fakat geçen sene Hollanda’da yaşayan Türkler tarafından yapılan bir filmde rol aldım. Ama dizilerde hep rol aldım.


‘Benzersiz’ filminde nasıl bir Nilüfer Aydan izleyecek seyirciler? Proje size ulaştığında ne hissettiniz ?


Benzersiz adlı filmde de iyi bir karakteri oynuyorum. Ben oynayacağım rolü düşünmem bütünü düşünürüm ve hikayeyi çok beğendim. Yönetmenimiz İlker(Sarı) bey kendisi eczacı ve 3 yıldır bu senaryo üzerinde çalışıyor. Evladı, çocuğu gibi bakıyor hikayeye. Çok hevesliler. Çalışmaları bana çok profesyonel geldi. Ve çok zeki insanlar, yaptıkları işe inanıyorlar ki inanmak başarının yarısıdır biliyorsunuz. Lütfi Akat’ta öyle başladı bu mesleğe. Proje ilk geldiğinde heyecanlandım. Çünkü beni her film heyecanlandırır. Dizinin havası başka. Dizi biraz daha fabrikasyon tarzı. Ama film öyle değil farklı bir mesajı var, bu filmde öyle. Hatta yönetmenin kendisine sordum siz hiç sette bulundunuz mu asistanlık vs yaptınız mı hayır dedi ama işi kıvıracağına inanıyorum.


Sinemanın İstanbul’dan çıkarılıp biraz daha diğer illerde, taşrada yapılmasına nasıl bakıyorsunuz ?


Tabi ki çok iyi bir şey her kentte yapılabilir bunu destekliyorum. Sinema İstanbul’a mahsus bir şey değil ve olmamalı da. Her kentin kendine göre hikayesi, mimarisi, dramı var. Bizzat yerinde olması gereken olaylar var. Konya’da bu anlamda genç yönetmenlerin yaptığı büyük cesaret ve buna birazda deli cesareti diyorum.2015 sonbaharında Konya’da çekilmiş ‘Senarist’ ve ‘Benzersiz’ adlı iki film birlikte vizyona girecek bu Konya açısından çok çok önemli.


Set ortamında neler yaşadınız nasıl geçti çekimler?


Çok mutlu olduğumu söyleyeyim öncelikle. Bir defa tüm çalışanlar son derece zeki ve saygılılar leb demeden leblebiyi anlıyorlar. Çok uzun yıllar sinemada olduğum için sağ olsunlar bana hattimden fazla değer verdiler. Rol arkadaşımız Cemal (Hünal) müthiş bir insan, işini çok iyi biliyor, yapıyor. Zeki ama karşımda sıradan bir insan. Ne övünüyor ne başka bir şey zaten hakiki sanatçıda böyle olur. Son derece mütevazi. Benim çekimlerim bitti bu süreçte 3 defa gelip gittim İstanbul’dan Konya’ya. Çok mutlu ayrılıyorum buradan. Yaptığınız işe ortama alışıyorsunuz ve işin bitmesine üzüldüm.


Gelinen noktada Türkiye artık Dünya’nın bir çok ülkesine dizi ihraç eden ülke konumuna geldi. TV’yi sanat olarak görüyor musunuz ?


Yok canım kabul edilir mi hiç. Az öncede dediğim gibi TV bir fabrikasyon gibi işliyor. Zamanı geçirmek gündemi değiştirmek için evde kullanılan bir kutu sadece. Bu arada ben bir iki kanal dışında çok TV izlemem. Daha çok haberleri izlerim dizileri önceden çok takip ederdim ama şimdiki dizileri 3-4 hafta izlemeseniz bile bir defa baksanız hikayeyi yakalıyorsunuz. Dizi izlerken kendimi aptal gibi hissediyorum ama insanların bir eğlencesi olmalı ve buna da saygı duyuyorum sözlerim yanlış anlaşılmasın. Ama ben seyretmiyorum. O kadar acayip işler yapılıyor ki TV’de gencecik kızlar yüzlerinde bir ton boya ekranlarda değişik değişik rollere koyuyorlar.


Sanat ve gişe sineması ayrımını doğru buluyor musunuz ?


Eskiden teklif gelirken Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Memduh Ün gibi isimlerin filmleri gişe filmi olarak adlandırılırdı ve çok izlenirdi. Biz o kadar maddeci değildik işin eğlence ve kalıcı olma kısmına bakardık. Çünkü biliyorduk o yıl iyi bir film çıkacak eleştirmenler yazacaklar. Sinemaya insanlar para vererek gidiyor ve bunun bir karşılığı olmalı, Türkiye’de bugün Şahan Gökbakar’ın filmi Türk sinemasının en çok izlenen filmi olarak gösteriliyor şuana kadar serinin hiçbir filmini de izlemedim çünkü bana katacağı bir şey yok. Anlamam da bu filmi. Ama bu film bir kesimi anlatıyor ve Recep İvedik gibi insanlar yok değil, yaşıyorlar. Bakın geçen yaz Beyoğlu’nda caddenin ortasında adamın bir tanesi ayakkabısını çıkarıp oturmuş  tırnaklarını kesiyordu. Yaşım itibariyle parfüm kokan yılları, hanımefendilerin beyefendilerin uğrak yeri olan Beyoğlu’nda bugün bu manzaraları açıkça görebiliyoruz. İşte size bir İvedik örneği. Dehşete kapıldım.


Vefat etmeden önce mutlaka oynamak istediğiniz bir rol var mı?


Daha önce ki yıllarda vardı ama zaman geçti yaşım itibariyle öyle bir beklentim kalmadı. İçime sinen her rolü oynarım. Eskiden mesela bir Çalıkuşu’nu oynamak isterdim. Artık zamanı geçti. Hatta Osman Seden (yönetmen)in bana sözü vardı daha Türkan(Şoray) piyasada yokken. Ben henüz 15 yaşındaydım ve okumamıştım Çalıkuşu’nu hep bekledim ama gelmedi kısmet Türkan hanımaymış. Eğer ben oynasaydım o filmde hem çocukluğu hem genç kızını oynayabilirdim.


Günümüz yeni kuşak erkek ve kadın oyunculardan beğendikleriniz var mı ?


Şimdi böyle bir tanımlamayı yapıp ta ayıp etmek istemem ama bizim zamanımızda biz sinemayı boza boza öğrenirdik. Çünkü bir okulumuz bir eğitimimiz yoktu doğru dürüst. Ama şimdikiler anlayarak, bilerek, bilinçli olarak gelip bu işi yapıyorlar. Oyuncular arasından ayrım yapmam çoğunu beğeniyorum. Tabi favorim derseniz Nejat İşler, Fikret Kuşkan, Cemal Hünal. Üçünün de tarzları aynı. Tabi ki Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu’nu da beğeniyorum çok başarılılar. Hele o Kıvanç işini çok ciddiye alarak yapıyor.


‘’SANAT ÜZERİNDE YOĞUN BİR BASKI VAR’’


Emek sineması ile zirve yapan tartışmalar sonucunda Türkiye’de sanatın özgürce yapılamıyor şeklinde yorumlandı. Sanatın ve sanatçının üzerinde baskı olduğunu düşünüyor musunuz ?


Evet var tabi. Siyasi konuşmak istemem ama gerçeklerde ortada var bunları göz ardı edemeyiz. Şuan çok fazla siyasi parti olsa da tek parti durumu hakim. Tek adamın ağzından her şey çıkıyor. Onun dedikleri oluyor. Ben korkmuyorum açıkçası. Bir tek canım var. Kimsede canımı almaz 75 yaşımdan sonra. Şikayetçiyim bazı konulardan. Özellikle de Emek sineması üzerinde yapılanlardan, ağaçların kesilmesinden şikayetçiyim. İnanır mısınız İstanbul2un  canını okudular. Rol alamam işsiz kalırım şeklinde hiç endişem yok. Zaten devlet tiyatrosundan küçücük aldığımız bir emekli maaşımız var şuan onu yükseltmeye çalışıyoruz hala bir sonuç alamadık. Benim yaşımda olan bir çok oyuncu var evde oturuyorlar neden onlara rol verilmiyor.


Oyunculuğun alaylı olarak yapılması ne kadar doğru ve eğitim alanlara haksızlık yapılmıyor mu ?


Eskiden alaylı olarak yapılması normaldi ama artık bu dönemde olmaz. Eğitimini almak gerekiyor bunun yanında karizma olacak, yetenek olacak. Bizim devremizdeki oyuncular tartışmasız hepsi de üstün oyuncudur, eğitim görmeden. Bir Muhterem Nur’u yıllar sonra seyrettim şaşırdım. Kadın bir kör rolünü oynamış sanki Hollywoddan alıp getirmişler. Ayhan Işık, Belgin Doruk, Fatma Girik hepsi çok önemli oyuncular. Ayhan Işık’ın bir kavga sahnesi var adeta dans ediyor. Ayhan Işıktan sonra jön kavramı bitmedi hepsi de işine asılıyor. Ama şuan çalışma şartları çok çok kötü yahu her hafta 90-100 dakika dizi çekmek akıl işimi. Sette yeri gelince TV dizisi için bir lambanın bile oyuncudan kıymetli olduğunu gördük. Buna acil bir çözüm bulunmalı. Yine rol aldığımız filmlerin TV’de yayınlanması için tek kuruş telif hakkı ödenmiyor.


Set ortamı ve çalışma şartlarından şikayet ettiniz fakat Türkiye’de oyuncuların aldığı ücretler dudak uçuklatıyor. Böyle bir sektörde telif hakkı yada sendikaya ihtiyacınız var mı ?


Dünyanın hiçbir yerinde sigortasız kimse çalışmaz mümkün değil. Basına zaman zaman yansıyor şu oyuncu bölüm başına 75 bin TL alıyor diye, çok doğru olduğunu sanmıyorum.    O zaman diğer çalışanlar ne kadar alıyor. Kamera önü ve kamera arkası kadar daha bilinmeyen bir çok şeyler var. Bu nasıl bir para akışıdır. Reklam paralarını hepsi bunlar mı alıyor. Yani düşünsenize yıllarca devam eden bir dizide her hafta 75 bin almak imkansız elbette başrol oyuncusu yüksek ücret alır ama bu kadar olacağını sanmıyorum.

Birazda film  festivallerinden konuşmak istiyorum. Dağıtılan ödüller hakkaniyetli dağıtılıyor mu ?

Türkiye’nin bir çok kentinde film festivalleri sayısı arttı. Birkaç yıldır Antalya Film Festivali bence fiyaskodur. Geçen sene de gittim sağ olsunlar Onur ödülü de verdiler. Bu sene de geçen senede çok sönük geçti. Çünkü işin içinde siyaset var. Geçmiş yıllarda da vardı ama arttı. Yani demek istediğim devlet sanata bu kadar müdahale etmesin bıraksınlar biz yapalım. Ama olmuyor her şeyi Arap saçına çevirdiler. Türkiye’de her geçen gün 3 kadın öldürülüyor bunu tartışsınlar, çözsünler. Alınan önlemler, verilen cezalar yetersiz. Sanatı da sanatçılar yapsın bu işi bilen yapsın. Her işin başı eğitim diyorum, insan yetiştirmiyoruz. Eğer o katil dediğimiz adam küçükken tecavüze uğradıysa şiddet gördüyse o da aynısını yapar kendi ailesine. Zaten şiddet gören insan ya hümanist olur ya sadist olur yani kendisine yapılanları başkasına yapar. ikisinin ortası yok.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.