'Bu yaklaşım soysuzluktur'
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Van'da meydana gelen deprem felaketine değindi.
Deprem haberi duyulur duyulmaz Genel Başkan Yardımcısı ve Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz, Grup Başkanvekili Oktay Vural ve MYK üyesi Osman Durmuş'tan oluşan bir komisyonu bölgeye göndererek gerekli incelemeleri ve durum tespitini yaptırdıklarını anlatan Bahçeli, “Böylesi bir günde ayrımcılığı körükleyerek 'ağlama sırası onlarda' gibi lanetlenmesi gereken yaklaşımları da büyük bir densizlik ve soysuzluk olarak gördüğümüzü söylemeliyim” dedi.
Binaların umutların, sevinçlerin üzerine devrildiğini belirten Bahçeli, “Van'da çöken yalnızca evler, işyerleri, yurtlar, yollar değildir. Vanlı kardeşlerimin hayalleri, beklentileri, sevdaları, arzuları da sarsıntılarla birlikte tahrip olmuştur. Millet vicdanı bu manzarayla birlikte bir kez daha kanamıştır” diye konuştu.
“Hep birlikte aşacağız”
Milletin bu acıların üstesinden gelebilecek güce sahip olduğunu ifade eden Bahçeli, Türkiye'nin daha önce 17 Ağustos 1999 Gölcük ya da 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinde olduğu gibi doğal afetlerle karşı karşıya kaldığını anımsattı. Bu iki deprem sırasında partisinin iktidarda olduğunu hatırlatan Bahçeli, “Şüphesiz bu kara tablonun sızısını, o dönem itibarıyla üstlendiğimiz hükümet etme sorumluluğu çerçevesinde fazlasıyla yüreğimizde hissetmiştik ama ne olursa olsun, depreme teslim olmadık ve anında milletimize koştuk” dedi.
Depremzede vatandaşların, geçici iskan problemlerinin giderilmesi için prefabrik konut, çadır ve kira yardımı gibi tedbirlerin bir an önce uygulamaya sokulması gerektiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
“Hasar tespiti başta olmak üzere, krizin sevk ve idaresi hızlı, sağlıklı, etkin olmalı, yardımların yerine ulaşabilmesi için organizasyon aksaklıklarına fırsat verilmemelidir. Depremden zarar görmüş kardeşlerimizin maişet temini sağlanmalı, aç ve açıkta kalmamaları temin edilmelidir. Arama ve kurtarma çalışmalarının profesyonelce yapılması, bu konuda hızlı ve atak olunması gerekmektedir. Önemli olan bir başka husus ise riskleri azaltacak tedbirleri hayata geçirecek girişimleri başlatmak ve ihmallerle yıllarımızı heba etmemektedir.
Özellikle İstanbul merkezli bir depremin vahim sorunlara ve zararlara neden olabileceği hepimizce bilinmektedir. Vurdumduymazlıkla geçirilen her anın bedeli ve sonuçları tabiidir ki ağır olacaktır. Bu kapsamda imar ve inşaat mevzuatı çağın şartlarına göre yeniden yorumlanmalı, depreme dayanıklı konutların inşası gecikmeksizin yapılmalıdır.
Gündemde tutulması gereken bir diğer hadise ise Van'daki kamu binalarının daha çok hasar gördüğü gerçeğidir. Ahlaksızların arsızca malzemeden, işçilikten gasp ederek yaptıkları binalar maalesef hemen tahrip olmaktadır. Devletin malını deniz gibi görerek üzerine çullanan haysiyet fukarası sefil simalar, ne yazık ki yıkımın, çöküşün alt yapısını da hazırlamışlardır.”
Depremin yaşandığı yerlerin gereksiz karşılama törenleriyle meşgul edilmemesini isteyen Bahçeli, “İnşallah bu sıkıntıyı da hep birlikte aşacağız ve dayanışmanın, yardımlaşmanın kuvvetiyle deprem enkazını kaldıracağız” dedi.
Terör saldırıları
Terör saldırılarına değinen Bahçeli, “Milletimizin haklı öfkesi ve tepkisi, demokratik sınır ve ölçülerde kalmış, kardeş kavgası tasarlayan, çatışma hevesinde olan ve kavga umudu taşıyan kim varsa bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştır” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin pazarlıklarla, müzakerelerle, lütuflarla kurulmadığını ve bu yöntemlerle de dağıtılamayacağını belirten Bahçeli, “Milletimiz hıyanet ateşini soluğuyla, barutu inancıyla, mermiyi imanıyla, melaneti varlığıyla karşılamış ve bu zamana kadar da hamdolsun etkisizleştirerek sahiplerine iade etmiştir. Mithat Cemal Kuntay'ın mısralarıyla seslenmek isterim ki (Ölmüş gibi düşünsek bile bu vatan ölmez, zira dünyanın sırtı bu tabutun büyüklüğünü çekemez)' diye konuştu.
Terörle mücadelede sonuç alınmasının mecburiyet ve milli bir görev haline geldiğini vurgulayan Bahçeli, “AKP hükümetinin süreci oyalama ve savsaklama şansının artık kalmadı. Bölücü canilerin hakkından gelmek ve terörün kökünü kazımak için milletimiz sabırsızdır. Bu konuda hükümetin elini tutan bizim bildiğimiz ve kamuoyuna yansıyan herhangi bir engel de görülmemektedir” şeklinde konuştu.
“PKK'yı himaye eden, teşvik edip yönlendiren Peşmerge yönetimi de haddinin bildirilmesini” isteyen Bahçeli, sözde özgürlük ve demokrasi misyonerlerinin Türkiye'nin kan gölüne dönmesinden dolayı rahatsız olmadıklarını söyledi.
“Taşeron nitelikli kanlı örgüt kimin işine yarıyorsa onun hizmetine girmiş, kimin çıkarına geliyorsa onun emriyle hareket etmiştir” diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
“Dönemsel olarak Türk milletiyle ihtilafı olanlar, PKK'yı maşa olarak kullanmış ve taşları bağlayarak katilleri üzerimize salmışlardır. PKK, Avrupa ülkelerinde pervasızca ve rahatlıkla hareket etmekte; vatandaşlarımızı baskı, haraç, eziyet ve tehditle sindirmeye alenen devam etmektedir. Artık, yıllardır ülkemize musallat olan bu beladan kurtulmanın zamanı gelmiştir. Tek çözüm, PKK terör örgütünün tam olarak yok edilmesi veya ele geçirilmesidir.
Yurt içinde siyasal imtiyazlar elde etmiş bölücü odakların artık dile getirmekten kaçınmadıkları bölünme ve parçalanma senaryoları ve tehditleri bulunmaktadır. Bakınız geçtiğimiz hafta Ankara'nın göbeğinde, seçimlere 'Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku' adıyla katılan PKK uzantılarının sözde yeni bir oluşum amacıyla kongreleri toplanmıştır. Farklı sol eğilimlerin ve marjinal örgüt ya da partilerin bir araya gelmesiyle ihanetin önüne yeni yollar açılmış ve yeni bir organizasyon için düğmeye basılmıştır. Bulundukları salona '13 ayrı dilde birleşiyoruz' ifadeleri asan bu hıyanet taraftarlarının, Türk milletine husumet ve tahammülsüzlükte yeni bir evreye geldikleri anlaşılmaktadır.”
Yeni anayasa süreci
Yeni anayasa yapılmasına ilişkin çalışmalara da değinen Bahçeli, “Türkiye'nin, anayasa tartışmalarına kilitlendiği bir dönemde bölücü terörün yoğun saldırı ve tacizlerine muhatap kalmasının son derece manidar” olduğunu söyledi.
Birlikte yaşama, bir arada bulunma, gelecekte birlikte var olma iradesi göstermenin yalnızca yazılı metinlerle ve kanunlarla sağlanabilecek bir şey olmadığını vurgulayan Bahçeli, çağdaş toplumlarda demokrasinin, demokratik hakların ve kişisel özgürlük alanlarının genişletilmesinin iç dinamiklerden ve sosyolojik kanallardan beslenerek oluşturulduğunu anlattı.
“Birçok badireden geçerek elde edilen Türk milletinin vazgeçilmez değerlerinin uzlaşma masalarında asıl gündem maddeleri olmasını ve anayasa değişikliklerinin odağına yerleşmesini hiçbir şart altında kabullenemeyeceğimiz kurnazlıklar olacaktır” ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerçekle bağını koparmış istekler, bölücülüğe zemin ve meşruiyet sağlayacak çabalar, milli bünyeye yabancı doku nakilleri, demokrasi ve özgürlükle yalnızca sözde bağı ve bağlantısı olan teklifler anayasa hazırlığı sürecindeki itirazlarımızdan bazılarıdır. Unutmayalım ki geride kalan yüzyılda stratejik yanlışların, hataların ve hatta gafletin diyetini bir imparatorluk kaybederek ve bugünkü sınırlarımıza çekilerek ödedik. Bu haliyle anayasa hazırlık çalışmalarında ve süresince, Anayasanın ilk üç ve emniyet supabı niteliğindeki dördüncü maddelerinden taviz vermemiz, başlangıç kısmındaki ruhtan geri adım atmamız, Türk kimliğinin sulandırılmasına rıza göstermemiz söz konusu değildir. Türk milletini tahrip edecek ve etnik kimliklere çağrı olacak her değerlendirmeyi, siyasi ve hukuki meşruiyet sağlama çabalarını geri çevireceğimizden herkes emin olmalıdır. Üniter yapımızı hırpalayacak, Cumhuriyetin temel niteliklerini aşındıracak, ana dilde eğitim ve anayasal statü taleplerine sonu ne olursa olsun karşı duracağız, karşı çıkacağız. Biz anayasada Cumhuriyete, Türk vatandaşlığının tanımına, Türk milletine ve Türk kimliğine sahip çıkacağız. Her şart altında ilkelerimizden ve kırmızı çizgilerimizden ayrılmayacağız. Bu vesileyle kamuoyunun ve muhataplarımızın bu yaklaşımlarımızı bilmesinde sonsuz yararlar olacağı kanaatindeyiz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.