'Biz 73 milyonun partisiyiz'

Biz 73 milyonun partisiyiz
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisi tarafından Diyarbakır'da düzenlenen mitingde konuşuyor
 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisi tarafından Diyarbakır'da düzenlenen mitingde konuşuyor:

"Yaklaşan Ramazan Bayramı Türkiye'nin, Diyarbakır'ın ve tüm insanlığın barış, huzur ve kardeşliğine vesile olsun. Aziz vatandaşlarım. Bugün sizlere yüreğimi açmak istiyorum. Biliyorsunuz, bizim Diyarbakır'a ayrı bir sevdamız var. Şair Ahmet Arif 'seni baharmışsın gibi düşünüyorum, seni Diyarbakır gibi' diyordu.

İnsana hizmet etmek siyasetin en büyük gayesidir. İnsan kutsaldır, insan hakları da kutsaldır. Millete efendilik yokturi millete hizmetkar olmak vardır. Bu yüzden, siyasetimizin merkezine insanı yerşeştirdik. İnsanın hak ve özgürlüklerini geliştirmeyi yerleştirdik. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışını rehber edinirken biliyorduk ki insanımız mutlu ve özgür değilse, güvenlik içnde değilse, geri kalan hiçbir şeyin önemi yoktur.

İnsanı yüceltmeden, insana adalet sağlamadan hiç bir sistemi hiç bir düzen varlığını devam ettiremez. Bu yüzden insanı yüceltmek kadar, demokrasiyi de geliştirmenin önemine inandık. Çünkü demokrasi yoksa, orada ekonomi de gelişmez hukuk da çalışmaz, güvenlik de sağlanamaz. Türkiye demokrasisi büyük badireler atlattı. İnsanlarımız büyük sıkıntılar yaşadı. Ama demokrasiye inanan insanların mücadelesi çok büyük sıkıntılar atlattı. Üç büyük demokrasi kahramanını darağacına gönderdiler. Demokrasi biraz toparlanmaya başladı, 12 Mart'ta yeniden müdahele ettiler. İkinci Dünya Savaşı'ndan büyük bir çöküşle çıkan Almanya bile ayağa kalktı. Birileri Türkiye'nin ayağa kalkmasına izin vermedi. Kaybeden yine gencecik fidanlar oldu, demokrasimiz, milletimiz oldu.

28 Şubat süreci milli iradeyi hiçe saydı. Demokratik kazanımları bir bir geri aldı. Mileltin ve memleketin üzerine karabasan gibi çöktü. Bu kardeşiniz 12 aralık 1997'de Siirt'te, Siirtli kardeşlerine bir şiir okudu. Bir şiirle seslendiğim için yargılandım, hüküm giydim ve Pınarhisar Cezaevi'nde yattım. 4 duvar arasında umutsuzluğa hiç ama hiç kapılmadım. Mileltimiz hayır duasıyla kaldım. Milletime olan sevdamı hizmet tutkumu çoğalttım. Özgürlüğün kıymetini o mahpus duvarları arasında daha fazla anladım. Demokrasiye olan ihtiyacı o gün çok daha iyi hissettim. O gün kimi gazeteleri muhtar bile olamaz diye manşet attılar. Düşüncelerimiz, hareketimiz, millet sevdamız, memleket tutkumuz her zaman engellenmek istendi. Bizi dışlamak istediler. Bizi yok saydılar. Fikirlerimz, siyasetimizi küçümsediler. Biz bu ülkede, fikirlerinden dolayı mahkum edilen insanların, yazı yazdığı için, konuştuğu için, şiir okuduğu için, aş, iş, hak, demokrasi dediği için mahpus damlarında çürümenin nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliriz. İnancından, ibadetinden, başındaki örtüden dolayı dışlanmanın ne olduğunu biz çok iyi biliriz. Üniversite kapılarında boynu bükük kalmanın ne demek olduğunu çok iyi biliriz. Biz yoksulluğu biliriz, yasakların, mahrumiyetin ne olduğunu, bir gece yarısı sokak ortasında ensesine kurşun çıkılarak katledilen, failleri ortaya çıakrılmayan cinayetlerin acısını çok iyi biliriz. Evi basılıp tarumar edilmek nedir biliriz. Köy meydanına toplanan köylülere uygulanan eziyeti biliriz Köylerin boşaltılması, meraların yasaklanması nedir biliriz. Hapisteki oğlunu ziyarete giden, ama oğluyla tek kelime Kürtçe konuşamayan anenin feryadnı, yüreğinde kopan fırtınayı biz biliriz.

Hakkari'de sabah ezanını okuduktan sonra saldırıy uğrayan ve oracıkta vefat eden imamın ailesinin acısını biz biliriz. Oğlu şehit olmuş Çorum'lu annenin, oğlunu dağda çetelere kaptırmış, terör örgütüne kaptırmış, göz göre göre oğlunu ölüme göndermiş ananın gözyaşı benim ciğerime akar.

Orhan Miroğlu'nun yarasını bizler unutamayız. Diyarakır Cezaevi'nde 7 yıl işkence gören Abdürrahim emavi'nin çilesini, Şivan Perver'in çilesini, Ahmet Kayanın gurbette vefatını hatırımızdan çıkaramayız, görmezden gelemeyiz. Çünkü biz bu toprakların çocuklarıyız. Biz bir gün Edirneliyiz, Karslı, Vanlı, Rizeli, Yozgatlıyız, Aydınlıyız, Muğlalı, İzmirliyiz, çünkü biz Diyarbakırlıyız, Diyarbakır'ın evladıyız.

81 vilayet bizim vilayetimizdir. 73 milyoni benim özbeöz kardeşimdir. türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Boşnağıyla, Çerkeziyle, Arabıyla kim olursa olsun ayrım yok. Çünkü biz yaradılanı yaratandan ötüğrü seviyoruz. Biz Nurettin Zengin'İn , Kılıçaslan'ın, Selahaddin Eyyübi'nin şanlı ordusundaki neferlerin torunlarıyız. Kudüsü hep birlikte fethettik, Malazgirt'te Anadolu'ya hep birlikte girdik, Fatih'in elinde üç kıtaya adaleti hep birlikte yaydık, Çanakkale'de hep birlikte şehit olduk, şu Diyarakır'da hepimizin alın teri var.

Kardeşlerim, zılgıt da bizim, horon da bizim. Halay da bizim, zeybek de bizim. Bizim dualarımız ortak, kıblemiz bir, hepimiz aynı geleceğe yürüyoruz, hepimiz her bir vatandaşın haysiyetiyle onuruyla yaşadığı devlet karşısında birinci sınıf vatandaş olduğu bir gelecek haızlrıyoruz. Nasıl tarihimiz birse, istikbalimiz de bir. Biz bu ülkenin yaşadığı sorunları her zaman yüreğimizde hissettik. Hİç bir zaman pes etmedik, ümitsizliğe düşmedik. Milletimize inandık, demorkasiye inandık. Mücadeleye, çalışmaya, hizmet etmeye inandık.

Ak Parti, Türkiye'yi demokratikleştirme, özgürleştirme, büyütme, güçlendirme hareketidir. Bugün de verdiğimiz mücadele hak mücadleesidir, hukuk, adalet mücadelesidir. Türkiye'nin demokratikleşme tarihinin en önemli olaylarından biridir halk oylaması. Demokrasi mücadelesi verenler çok karanlık günler yaşadılar. Ama hiç bir çaba boşa gitmedi. Her günümüz bir öncekinden daha iyi oldu. 12 Eylül halk oylaması için verdiğimiz demokrasi mücadelesi de Allah'a inandığım gibi inanıyorum, boşa gitmeyecek. 12 Eylül'de kazanan A partisi, B partisi olmayacak, millet olacak. Demokrasi olacaki özgürlükler olacak, siz olacaksınız. Çocuklarımız olacak, şurada, yanıbaşımızda tam 41 sahabenin kabri bulunuyor. Diyarbakır Mekke ve Medine'den sonra en fazla sahabe kabrine sahip olan şehir ünvanını taşıyor.

Diyarbakır ilim, medeniyet, kardeşliğin şehri. Bu ulu şehre gelip de yalan söyleyenler o yalanın altında ezilirler, biterler. Bu aziz milletin uğruna çıkıp da yapamayacaklarını söyeyenler, vaatlerinin altında ezilirler. Burada samimiyet diliyle konuşmayanlar, milletin huzuruna çıkamazlar. Milletin yüzüne de bakamazlar. Günlerdir birileri konuşuyor,, yazıp çiziyor. Başbakan Diyarbakır'da ne konuşacak diyorlar. Ne mesaj verecek diyorlar. Burada BDP, Erzurum'da da Bahçeli işi gücü bırakmışlar bize konuşma metni yazmanın derdine düşmüşler. Sayın Bahçeli sen bize konuşma metni yazmayı bırak, söyleyecek sözün çözümün varsa buraya gel. Söyleyeceğini şu Diyarbakır meydanında söyle. Hariçten gazel okumakla bu işler olmuyor. Türkye2nin birlik bütünlüğü hamasetle korunmuyor, küstüren, dışlayan anlayıişlarla TC'nin bekası korunmuyor. Bugün bizim ortaya koduğumuz birlik siyaseti, Türkiye'nin bütünlüğüne hizmet ediyor. Biz Türkiye'nin partisiyiz, belli bir unsurun, bölgenin değil, 73 milyonun partisiyiz. 81 vilayette ya 1., ya 2. partiyiz.

Partiler için bir etnik unsurun partisi diyorlar, diğeri başka bir etnik unsurun partisi diyorlar, kumsalların partisi diyorlar. CHP, kumsalların partisi. Biz etnik milliyetçiliği, bölgesel, dinsel milliyetçiliği reddettik.

İstanbul'da farklı konu, Dİyarbakır'da farklı konu. Bizim kitabımızda bu yok. Ama CHP bu, Tunceli'de farklı, Kayseri'de farklı konuşuyor. Biz her yerde aynı konuşuyoruz, çünkü hepsini aynı nazarda seviyoruz.

Doğuda ayrı batıd ayrı, kuzeyde ayrı güneyde konuşan bir Başbakan değildir TC Başbakan'ı. Bugüne kadar o şekilde konuşmadık, bundan sorna da konuşmayacağız. Türkiye'nin birliği beraberliği bizim derdimiz. Bunu sağlayacağız.

Daha önce ne demiştik? 'aldatmayacağız, aldanmayacağız' Aldatmadık da, aldanmadık da. AK Parti'nin programında ne dediysek onların arkasında durduk. Demokratikleşme bir zihniyet devrimini gerektirir, özgürlük zihniyet değişimini gerektirir. Yoksa hiçbir şey değişmez. İte biz Türkiye'de bu statükocu zihniyeti değiştirerek aydınlık yarınları hazırlıyoruz. onun için önce zihniyet,i, yönetim anlayışını değiştirdik. Ezberleri bozarak, prangaları kırarak işe başladık. Baskıya direndik, dışlamaya horlamaya tahammül göstermeyeceğimizi söyleyerek yola çıktık. bu anayasa değişikliğiyle her şey bitmiyor. 2011 seçimleri var. Sonra daha geniş tabanlı yeni bir Anayasa'nın temellerini atıyoruz. Yani şimdi kapıyı açıyoruz. Onun için 12 Eylül'de sandıklara giderek 'evet' demeye hazır mıyız?

Bu adımı atacağız. Ayrımcılık yapan anlayışları hep karşımıza aldık. Benim Diyarbakırlı kardşeimden, Siirtli, Rizeli kardeşimden farkı yok. Neden? Beni yaradan Allah, onalrı da yarattı onun için. Her zaman söylüyorum, biz kardeşiz. Bu kardeşliğimizi bozmak isteyenler var mı? İşte onlara karşı 12 Eylül bir manifestodur. Milli birliki beraberlik, kardeşlik derken neyi kastettik? Bu engeller, bu ayrıcılık ortadan kalksın istedik.

Ben partiyi kurmak için buralara geldim, bana dediler ki Sayın Başkan olağanüstü hali kaldırın, yeter dediler. Öyle mi? Peki OHAL'i biz kaldrıdık mı? Ama şimdi kimse bunları ahtırlamıyorç Her şey normale döndü onun için. Şu çevik gücü gönderin dediler. Biz gönderdik mi? Ama şimdi kimse bunu konuşmuyor. O da unutuldu. Dediler ki DGM'yi kaldırın . KAldırdık ama o da unutuldu. Bir çok kanunu değiştirdk, demokrasinin standartalrın yükselttiki bilgi edinme kanunu çıkarttık. Anneler babalar çocuklarına isim koyarken bile problem yaşıyordu. Bu problemi ortadan kaldrıkdık Yerlşeim yerleirnin isimleri noktasındaki kısıtlmaları ortadan kaldırdık. Ana dilde yayın hakkını getirdik. Ana dilde kurslar açtık. Farklı dil ve lehçelerin öğretilmesinin önünü açtık. Gazete, dergi, kitap yayınının farklı dil ve lehçelerde yapılmasını sağadık. Devletin TV'si Kürtçe yarım saat yayın yapıyordu. Bize dediler ki yarım saatten ne olur? Biz devletin bir kanalını 24 saat yayın yapar hale getirdik. TRT 6'i kurduk. Ardından TRT Arapça'yı da kurduk. Cezaevlerinde görüş ünlerinde anneler pğullarıyla kızalrıyla andillerinde konuşamıyordu. Bu zulüme bir son verdik mi? Suça itilen çocuklarla ilgili yasayı yeniden düzenleyerek bu çocuklarımızın cezaevlerinden çıkmasını hazırladık.

Terörden zarar gören vatandaşlarımıza 1 katrilyon 665 trilyon ödeme yaptık. Bunlar yaptıklarımızın sadece bir ksımı. Ben sevgili Doğu ve Güneydoğulu kardeşlerime şunu hatırlatmak istiyorum Cumhuriyet tarihimizin en büyük yatırımlarını yaptık. 79 yılda yapılmayanı yaptık. 53 bin derslik yaptılar 79 yılda, biz 8 yılda 40 bin derslik yaptık. 2002 yılında 95 bin öğretmen varken, bu iki bölgede biz bu sayıyı 140 bine yükselttik. Doğu'da 12, Güneydoğu'da 8 yeni üniversite kurduk. 76 tane yeni hastane kurduk. 31 ilave blok ekledik. Sağlıkta büyük devrimler yaptık. Bunları sizler zaten çok açık yaşadınız. İki bölgeye 2,5 katrilyon yatırım yaptık. Artık amblans helikopter sistemi var Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde. Ulaşımda engelleri kaldırdık.

Doğu ve güneydoğu illerimizde de öylerimizin yol ve su ihtiyacını gidermek için kararlı bir mücadele verdik. GAP, DAP bizim dönemimizde yeniden faaliyete geçirildi. DAP kapsamında sulama projelerini başlatarak 75 bin hektar alanı sulamaya açtık. Tarımda cumhuriyet tarihinin en büyük desteklerini sağladık.

Diyarbakır'da eğitimde şu 8 yılda 3 bin 185 derslik yaptık. Kitapları ücretsiz alıyoruz.

Rahibe kıyafetine evet diyor anamuhalefet, öyle afişler asmışlar. Burada da atmışlar. Benim başörtülü bacımın kıyafetini, rahibe kıyafetiyle özdeşleştiren anlayış CHP bu. Bugüne kadar ne benim ne arkadaşlarımın yeşil kart konusunda olsuni başka konularda olsun asla bizden demokrasinin bir gereği olan bu halkoylamasıyla ilgili şunu yaparsanız şunu yaparız gibi bir tehdidimiz olmamıştıri olamaz. Biz hayır diyene de saygı duyarız, evet diyene de saygı duyulmasını isteriz. Beklenen budur, çünkü demokrasi budur.

İşte onun için biz seçimlerin boykot edilmesini de antidemokratik bir yaklaşım olarak görüyoruz. Zira oy pusulasının içinde evet var hayır var. Başka bir seçenek yok. Orada A B partisi de yok. Ve sizler buradan seçip gönderdiğiniz milletvekillerini parlamentoya niçin gönderiyorsunuz, gidin konuşun, haklarınızı savunun ondan sonra da oyunuzu o istikamette verin diyorsunuz. Ama onlar bir taraftan diyorlar ki bizim partilerimiz çok kapatıldı. Öbür taraftan da parti kapatmayı zorlaştıran hüküm geliyor, hiç birisi sandığa gitmiyor. Aslında bu demokratik hakları ipotek altına almaktır. Böyle bir yaklaşım siyasette olmaz.

İlk işimiz yeni cezaevini süratla yapıyoruz. Diyarbakır cezavevinin dili olsada konuşsa beş koğuş dile gelip işkenceleri anlatsa. Değerli kardeşlerim işte o soğuk betonlarda pisliklerin içinde o kanalizasyonlarda insanlara nasıl zulüm ettiklerini artık kitaplar yazıyor. Tek kişilik hücrelerde 20 kişiyi çıplak nasıl istiflediklerini artık yazıyor. Feryat ettiler ordakiler çocuklarını gözlerinin önüne getirdiler. İşte biz bu ayıplara son veriyoruz 12 Eylül bunlara son vermenin adı olacak. Şimdi burdan çıkıp gideceğiz durmak yok değil mi kapı kapı dolaşıcaz kimsenhin tehditlerine aldırmayacağız dimi tehditler bizleri yıldırırsa eğer o zaman o demokratik Türkiye'ye kavuşamayız. Biz damdan düştük sevgili Diyarbakırlılar.

17 Mayıs 2006'da Danıştay'a bir saldırı oldu olayın ardından belli çevreler bunu Ak Parti'ye bağladılar faturayı bize kesmeye kalktılar. Bakanlarımıza çirkin saldırılarda bulundurlar. Biz olayı cesaretle aydınlattık ne çıktı altından Ergenekon çıktı. Kim bu Ergenekonun avukatı Ana Muhalefet partisi CHP. Değerli dostlarımız soruyoruz Çocukların istismar edilmesinin engellenmesine evet mi? İşçi kardeşlerime sesleniyorum 2 sendikaya üye olmaya evet mi? Anayasa mahkemesini adeta insan hakları mahkemesine dönüştürüyoruz evet mi? Anayasa mahkemesi artık birilerinini arka bahçesi olamayacak evet mi? Milletin ön bahçesi olacak evet mi?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.