TRT Haber'e konuk olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, son günlerde artan terör olaylarının hatırlatılması üzerine, eylemlerin amacı ve yapılış şekli ile ilgili iki nokta üzerinde durdu.
ARTAN TERÖR SALDIRILARI
Her yıl bahar aylarının gelmesi ile birlikte terör eylemlerinin arttığına dikkat çeken Arınç, "Terör olaylarında her yıl bu aylarda tırmanma görülür. Her yıl silahlı kuvvetlerimiz o bölgeye yığınak yapar. İstihbarat da bu konuda böyle gelişir. Karların erimesi, sıcakların gelmesi, sınırdan girişler, hem nokta eylemler, hem de toplu eylemler artık Mart ayından sonra daha da fazlalaşıyor. Mevsimsel olması bu noktada doğru bir tespittir. Yıllardan bu yana maalesef bu mevsimlerde eylemler daha büyük boyutlara ulaşabiliyor" dedi.
PKK BU EYLEMLERİ İLE KİME VEYA KİMLERE HİZMET EDİYOR?
Ancak Arınç'ın asıl dikkat çektiği konu, PKK'nın bu hain saldırılarının kime ve neye hizmet ettiği konusunda oldu. "Ben işin bir başka boyutunu önemsiyorum. O da, İç politikaya yönelik bir mesajı var bu olayların" diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani anayasa çalışmaları, siyasi anlamda bu eylemlerle de bir hedef haline getiriliyor. Çünkü demokratik açılım dediğimiz zaman da, anayasayı değiştireceğiz dediğimiz zaman da bu eylemleri yapanlar bilerek ya da bilmeyerek şuna yol açıyorlar. 'Görüyor musunuz, terörle baş edemiyorsunuz, teröristler hala eylem yapıyorlar. Askerlerimiz şehit oluyor, kahrolsun PKK.' Elbette kahrolsun PKK. Ama bunun yanında açılımı düşünen ve açılım yolunda Türkiye'nin özgürleşmesini, demokratikleşmesini arzu eden siyasi parti AK Parti ve onun hükümetine karşı hem muhalefetin hem de bu işi arzu etmeyen çevrelerin bir propaganda atağına maruz kalıyoruz. "
BU OLAYLARI GEREKÇE GÖSTEREREK HÜKÜMET VE ÜYELERİNE SALDIRIYORLAR
Birilerinin bu saldırıları gerekçe göstererek hükümet üyelerine yönelik planlı eylemlere giriştiğinin de altını çizen Arınç, Bakan Taner Yıldız'a yumruklu saldırıyı hatırlatarak şunları söyledi: "Bu olayın arkasından iç politikaya yönelik bir sonuç meydana getirmek istiyorlar. Şehit cenazelerimize hükümetten kim katılırsa, en son Sayın Taner Yıldız'a olduğu gibi, birilerinin kurgusu ile bir saldırı yaşanabiliyor. Hükümete 'kahrolsun' veya 'istifa' çığlıkları atılabiliyor. Burada da oylamalarda yarın göreceksiniz ki eminim kürsüye çıkan bir kısım milletvekilleri anayasa değişikliklerini bırakıp, 'işte görüyor musunuz, terör eylemleri hala devam ediyor. Sizin yüzünüzden oldu bunlar' diyebilecekler. İnşallah demezler ama benim gönlümden geçen bir siyasi sonuç olarak bunu görüyorum."
ORTAYA ÇIKAN BİLGİ VE BELGELER HER ŞEYİN KANITI
Arınç, "Bu eylemleri yapanlar biliyoruz ki PKK teröristleridir, ancak kimin hesabına bunu yaptıkları veya bu sonuçlardan kimlerin hesabına artı sağladıklarını şu ortaya çıkan pek çok belge ve bilgiye baktığımız zaman taşeronlukla nasıl iş birliği yaptıklarını da maalesef görüyoruz" sözleriyle de bir acı gerçeği daha ortaya koydu.
DANIŞTAY SALDIRISI VE AK PARTİ'YE AÇILAN KAPATMA DAVASI
Arınç, Danıştay saldırısı ve sonrasında yaşananlar, TÜBİTAK'ın kamera kayıtlarının silindiğine ilişkin ŞOK raporu, bir AYM üyesinin ŞOK ses kaydının ortaya çıkması ile ilgil gelişmeleri de değerlendirdi.
TANSEL ÇÖLAŞAN'IN DANIŞTAY SALDIRISINDAKİ ROLÜ NEYDİ?
Danıştay saldırısında dikkat çeken önemli unsurlar bulunduğunun altını çizen Arınç, kapatma davası ile bu saldırı arasında nasıl bağ kurulduğunu ve olayda dönemin Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan'ın nasıl bir rol oynadığını işte bu sözlerle açıkladı: "Açılan dava tamamen gazete kupürlerine dayanıyordu. Bir de Danıştay'daki çirkin saldırı ve değerli bir hakimimizin vefatına yol açan diğerlerinin hayatını tehdit eden olayın laiklik karşıtı bir eylem olarak ortaya konmasıydı. Ben o zaman Meclis Başkanıydım. Başörtüsü kararı karşısında yapıldığına yorulmuştu, işte 'laiklik karşıtları böyle ciddi bir eylem yaptılar', hatta 'Türkiye'nin 11 Eylülü' diyenler oldu. Bir konuya daha dikkat çekmek isterim. O zaman Danıştay Başsavcısıydı Tansel Çölaşan. O olaydan hemen bir kaç dakika sonra şöyle bir iddiada bulundu. Yani, 'saldırgan silahla içeri girdi, ya tekbir getirdi, ya da başka bir şey söyledi.' Yani öyle bir senaryo ortaya konuldu ki, türban kararı veren o Danıştay'a laiklik karşıtı bir insan giriyor silahla, 'siz böyle bir karar verdiniz, alın size' diyerek kurşun sıkıyor. Ama işin enteresanı şu anda Danıştay Başkanı olan Mustafa Birden de o sırada içerideydi, diğer bayan hakimler ve mevcut olanların hiç birisi böyle bir tekbir duymadıklarını söylediler. Şöyle bir şey çıkıyor ortaya, demek ki Çölaşan gibileri de, yani Emin Çölaşan'dan farklı olarak çok değerli hanımefendi Tansel Çölaşan da ya o günkü haleti ruhiyesinde ya da bu senaryoya bir geçerlilik kazandırmak amacıyla 'içeri girdi Allahuekber dedi' filan... "
ALPARSLAN ARSLAN'A MEHMET ALİ AĞCA BENZETMESİ
Başlangıçta çok farklı olarak yansıtılan saldırgan Alparslan Arslan'ın aslında çok farklı ruh hali olan biri olduğunun ortaya çıktığını hatırlatan Arınç, ilginç bir benzetme yaptı. Arınç, "Sonra, ruh dünyası çok karmaşık bir adamla karşılaştık. Yani adeta ikinci bir Mehmet Ali Ağca gibi. Ne söylediği, nereye saldırdığı, ne yaptığı belli değil. Önce ceza verildi sonra Silivri'deki dava ile birleştirildi. İşin rengi değişmeye başladı" dedi.
TÜBİTAK'IN ŞOK RAPORU VE OYAK'IN SUSKUNLUĞU
Arınç, Danıştay saldırısı sırasında güvenlik kameralarının arızalı olduğuna ilişkin iddialar ve TÜBİTAK raporu ile ilgili olarak da şunları kaydetti. "Ama enteresandır o zaman da söylenmeye başlandı güvenlik kameralarının arızalı olduğu, sonra çevredekilerin de arızalı olduğu söylendi. Güvenlik kameraları OYAK'a bağlı, şu ana kadar oradan bir ses çıkmış değil ve buradaki görüntülerin TÜBİTAK raporuyla olaydan sonra silinmiş olduğu ortaya çıkmış oldu. Bu olayın tamamen seyrini değiştirebilecek bir gelişme. Türkiye'de her yeni ortaya çıkan belge, her yeni ses kaydı neler yaşadığımızı, hangi karanlık güçlerin Türkiye'yi karıştırmak için, meşru hükümetleri devirmek için kimlerle işbirliği yaptıklarını çok rahat açıkça ortaya koyuyor."
AK PARTİ BUNDAN SONRA NE YAPACAK?
Son gelişmeler ışığında AK Parti'nin nasıl bir tavır tanınacağını da Arınç, şu sözlerle özetledi: "AK Parti bu olay nedeniyle laiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak lanse edildi. Elbette, biz şimdi siyasi parti AK Parti olarak bu kapatma kararından dönülmesinin ya da iddianamenin yeniden gözden geçirilmesine çalışıyoruz. Hukukçularımız çalışıyor. Bakanlarımızdan da bu konuda bireysel olarak dava açma hakkını kullananlar var. Ama şu anda kamera kayıtlarının silindiği iddia edilen güvenlik şirketinden de bir ses çıkmadı. Tamamen 'bu laiklik karşıtı bir eylemdir' diyen anlı şanlı köşe yazarlarından ve gazetelerden ne oluyoruz yahu diyen belki bir kaç kişi oldu ama diğerleri olayı görmezden geldiler. Bu Türkiye'nin aydınlanma sürecidir. İnşallah her şey ortaya çıktığında kimin kimlerle iş birliği yaptığını ve Türkiye'yi nasıl karıştırmak istediklerini göreceğiz. Bunun peşini elbetteki takip ediyoruz. Çünkü biz bunlara zaten müdahil olmuştuk, pek çok davaya müdahil olduk."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.