Aile şirketlerinde kurumsallaşmanın önemi
Yayınlanma:
Konya Sanayi Odası tarafından Geleceğin Şirketlerine Hazırlık eğitim semineri düzenlendi.
Konya Sanayi Odası tarafından düzenlenen “Geleceğin Şirketlerine Hazırlık” eğitim seminerinde konuşan Davranış Bilimleri Uzmanı Dr. İlhami Fındıkçı, “Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma ve Firma Kültürü” konusunda katılımcılara bilgi verdi.
Dr. Fındıkçı, eğitimin amacının aile şirketlerindeki yönetici ve yönetici adaylarının aile şirketleri konusunda bilinçlendirilmeleri, dünyada yaşanan örneklerle karşılaştırılması yöntemiyle sorunların çözülmesini kolaylaştırmak olduğunu söyledi.
Sağlıklı bir aile ortamı için; her insan gibi her ailenin de bir iddiasının olması gerektiğini belirten Dr. Fındıkçı, “Ailenin bu iddia için bir planı, programı olmalıdır. Bunun için ailenin başarı güdüsü yüksek olmalıdır. Çocukların orta yerde, arkadaşlarıyla büyümesi, tamamen ortalığın kültürünü almaları ailenin başarısızlığını gösterir. Başarılı bir aile kendini yönetebilen bir ailedir. Kendini yönetmek; Biz kimiz?, Güçlü yönlerimiz neler?, Nereye aidim?, Benim bütüne katkım nedir?, İlişki ve etkileşim sorumluluğum nedir? Aile içindeki bütün bireyle bu soruları kendilerine sormalıdır. Ailede karın doymalı ama kafa ve kalpte doymalı. Ailenin IQ su kadar EQ su da önemli ve geliştirilmelidir. Aile üyeleri kendilerinden başlamalı. Çevreye umut olunmalı” diye konuştu.
Dr. Fındıkçı, aile şirketleri ile ilgili ilk algıları ise şu şekilde özetledi: “Aile şirketi yapısı genellikle gelişme, değişme, sistematize olma yolunda önemli bir engel gibi algılanmaktadır. Ancak, bir kurumun gelişmesi ve kısa sürede başarılı olmasında ‘olmazsa olmaz’ı aile şirketi karakterinden kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Şu halde hedef, aile şirketi karakterinin verdiği potansiyel gücü koruyarak kurumsallaşmaktır. Aile üyelerinin kendi istek, ihtiyaç ve beklentileri ile bir sosyal canlı olan kurumun istek, ihtiyaç ve beklentileri algılanmalı ve öncelik kuruma verilmelidir.”
Yönetimin kısaca insanlara iş gördürme sanatı olarak bilindiğini hatırlatan Dr. Fındıkçı, “Bu işi yapan kişi ise yöneticidir. Yönetici ile lider arasında farklar vardır. Aile şirketlerinde yönetim ve yöneticilik bakımından en sık karşılaşılan sorun, iş sahiplerinin çoğu zaman liderlik özelliklerine sahip olmadıkları halde liderlik rolünü oynamalarıdır. Oysaki; bir kişi patron olabilir, yönetici olabilir, bir profesyonel bile olabilir ama liderlik ayrı bir şeydir” şeklinde konuştu.
Dr. Fındıkçı, yapılan gözlemlere göre aile şirketlerinin yüzde 85’inde iş sahiplerinin “Kurumsallaşamıyoruz, profesyonellerle geçinemiyoruz, İkinci kuşak nasıl devir alacak, batırırlar işi. İnsanlar iyi çalışmıyor, Biz olmazsak iş durur” yakınmalarında bulunduklarının belirlendiğini kaydetti.
Aile şirketlerinin yönetiminde genellikle duygulara hareket edildiğine işaret eden Fındıkçı, “İşlerin kurallara, yönetmeliklere bağlandığı köklü kuruluşların dışındaki aile işletmelerinde kişilerin kaderi patronun iki dudağı arasındadır. Çalışan hep bu sıkıntı ve telaşın içindedir. Çalışanlarla iş sahipleri iki ayrı dünyanın insanları gibi dururlar ve bunu davranışlarına da yansıtırlar. Takım çalışmasından çok her çalışan, patronun kulu hatta kölesi gibi düşünüldüğünde, çalışanlar rahatsız olur. Koşulları bulununca iş terk edilir. İşin içinde olan patron yöneticilerin, kendilerinden daha zeki çalışanların olabileceğini kabul etmeleri gerekli, hatta zorunludur” dedi.
Dr. Fındıkçı, aile şirketlerinin tipik özelliklerini ve en çok rastlanan sorunları ise şu şekilde özetledi: “Yetki devrinde sorunlar. İşlerin tanımlanmasında sorunlar. Yönerge, yönetmelik, kaide ve kuralların yerleşmesinde sorunlar. Aile içi sorunların işe yansıtılması. İnsanlara güven konusunda sorunlar. Aile üyelerinin başkalarını fazlaca dinlemeleri. Çekirdekten gelme alışkanlıkların aşılamaması. Yeni teknolojilere duyarsızlık. İkinci kuşağın işin içine girmesi, ailenin genişlemesi. Yönetsel deneyim yetersizliği. Profesyonelleri küçük görme eğilimi. İkinci dereceden aile üyelerine gereksiz bir konum ve statü verilmesi. Farklı bakış açıları geliştirememe. Sorumluluk verip yetki vermeme. Bütçeleme, planlama, öngörü gibi temel yönetim fonksiyonlarının yeterince uygulanamaması. Günlük karar verme eğilimi. İkinci kuşağa geçiş sorunları. Yüksek risklerin göze alınması.”
Yönetimin bir bilim dalı ve profesyonel bir meslek halini aldığını söyleyen Dr. Fındıkçı, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bir bedende, gözler kulakları, onlar elleri, onlar hisleri tamamlar da beden bütün olur, bir olur. Ya bunlar birbirini tamamlamaz ise yani bir el diğerini tamamlamaz, bir ayak diğerinin peşinden gitmez ise, gözler kulakları tamamlamaz ise ne olur. İşte bazen insan, aile, şirket, toplum bu duruma düşebilir. Bize meyve veren güzelim fidan gün gelir dar ağacı olabilir. Kendi yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız. Zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski alışkanlıklarımızdan, geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız. Ancak geçmişin gereksiz safhasından kurtulduğumuzda, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlardan tam olarak yararlanabiliriz.”
Ekonomi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.