1700’lerin Konya’sında asayiş olayları

1700’lerin Konya’sında asayiş olayları
Ordu’da bir yüksek lisans öğrencisinin Konya ile ilgili araştırması dikkat çekiyor. Araştırmada, Osmanlı dönemi 40 numaralı Şer’iyye sicil defteri incelenirken, o yıllarda yaşanan olaylar dikkate alınarak şehrin sosyolojik yapısı da gün yüzüne çıkarılmış.

Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden bir yüksek lisans öğrencisinin, “40 Numaralı Konya Şer’iyye siciline göre Konya’da sosyal hayat“ adlı 2017 yılında hazırladığı tez çalışması 1700’lerin Konya’sıyla ilgili önemli ipuçları veriyor. 1702-1703 yılları arasında Konya’da yaşanmış ve sicil belgelerine yansımış olaylar incelenerek yapılan araştırmada, o yıllarda şehrin sosyolojik yapısına da ışık tutuluyor. 40 numaralı defter üzerinden yapılan çalışma, iki kısımdan oluşuyor. İlk kısımda ailede meydana gelen sorunlar değerlendirilirken, ikinci kısımda ise toplumda meydana gelen ve sosyal içerikli konular gün yüzüne çıkarılmış. 40 numaralı defterde, mahkemeye intikal eden sosyal hayata dair 128 adet belge bulunurken, bunların haricinde ekonomik ve idari yapıyla ilgili de 539 adet belge yer alıyor. 

KAVAK AĞACINDAN DÜŞME VAKASI

Konya’da yaşanmış ve sicil defterine geçen olaylardan bazıları şu şekilde: “Yaralı çocuğun babası keşif istemektedir. Çocuğun babası bu yaralanma sonucunda meydana gelebilecek herhangi bir kötü duruma karşı hem kendisinin hem de bir başkasının suçlanmasını önlemek istemiştir. Bu amaçla rapor tutturduğunu raporun içeriğinden anlayabiliyoruz. Beyşehir sakinlerinden iken sonradan Konya’da Mezhuniye Mahallesi’nde sakin olan Abdullah bin Hasan mahkemeye gelerek “küçük oğlum Artaş kapusunda kavak ağacına çıktıktan sonra düşmüştür. Ağzından ve sağ kulağından kan gelmektedir.” şeklinde bir beyanda bulunmuş ve mahkemeden keşif edilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine Mütessellim Ömer Ağa tayin ettiği Ahmed Bey ve Abdülselam’ı olay yerine göndermiştir. Heyet olay yerine vardığında çocuğu hayatta bulup ağzından ve sağ kulağından kan akar halde olduğunu muayene ederek rapora yazmışlardır. Ayrıca, heyet Mehmed’e olayın nasıl olduğunu sorduğunda, cevabında “kendi isteğimle ağaca çıktım ve düştüm kimsenin bir müdahalesi olmadı” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bunun üzerine mahkeme annesi Saliha bint-i Halil’e ve babası Abdullah’a olayın nasıl olduğunu sorduğunda onlar da aynı beyanda bulunarak oğullarının kendi isteği ile çıkıp düştüğünü bildirmişlerdir”

OĞLU KAYNAR SUYA DÜŞMÜŞ

“Konya’da Acıdurt adlı mezrada kaynar suya düşerek ölen Süleyman adlı çocuğun babası Emrullah bin Süleyman, Ali bin İbrahim ve Mustafa bin İbrahim adlı kişileri de şahit göstererek mahkemeye gelmiştir. Mahkemede şu beyanda bulunmuştur, oğlunun on gün önce kendi bağında oynarken kazandaki kaynar suya düştüğünü bundan dolayı sağ ve sol kalçasından bir miktar yandığını söylemiş ve o sebepten dolayı da üç gün önce öldü demiştir. Ancak keşif yapılmadı, benim de bundan dolayı köy ahalisinden kimseden davam ve nizam yoktur diye beyan etmiştir. Anlattığı gibi de mahkemeye bu olayı kaydettirmiştir.”

10-2-3.png

ARMUT AĞACINDAN DÜŞEREK ÖLMÜŞ

“Konya’da Üçyolbaşı adlı yerdeki bağlarda meydana gelen kaza sonucu öldüğü iddia edilen bir kişi için tutulmuştur. Mehmed bin Mahmud adlı kişi mahkemeye gelip Müsli bin Abdullah’ın bağında Ayşe bint-i Abdülkerim adlı hatun armut ağacından düşüp öldüğünü belirterek keşif olunmasını istemiştir. Bunun üzerine mütesellim bu husus için Solak Mehmed Bey ve ekibini görevlendirmiştir. Keşif ekibi adı geçen bağa vardığında armut ağacı dibinde Ayşe’yi ölü bulup etrafını muayene ettiklerinde yüzünün sağ tarafından ve sol alnında kara yara olduğunu muayene edip raporlarına yazmışlardır. Mahkeme ayrıca bu olayı Mehmed’e sormuş, o da cevabında Ayşe bir gün önce armut ağacına çıkıp armut toplarken ağacın budağının kırılmasıyla düşüp öldü demiştir. Bu husus için kimseden davam ve nizam yoktur diye de rapora eklemiştir. Mehmed Beşe ve Ahmed bin Ali ile heyet oluşturduğu raporunu mahkemeye bildirmiştir.”

10-2-1-013.jpg

AT TEPMESİNDEN KÖLESİ ÖLDÜ

“Bir başka ölüm raporu da Türbe-i Celaliye Mahallesi sakinlerinden olan Ali Efendi ibn-i Mahmud Ağa’nın kazayla ölen kölesi için tutulmasını istediği keşif raporudur. Ali Efendi mahkemeye gelerek şu şekilde bir beyanda bulunmuştur. Çınar değirmeni adlı yerdeki bağımda bu gün kölem olan Mustafa bin Abdullah atımı eğerlerken at yüzünün sağ tarafından tepti o sebepten öldü keşif yapılmasını isterim demiştir. Bu durum üzerine mütesellim Hasan Ağa tarafından bu husus için Abdurrahman Bey tayin edilmiştir. Görevlendirilen keşif heyeti bağa vardığında Mustafa’yı ölü bulup muayene ettiklerinde yüzünün sağ tarafının içine geçtiğini ağzından köpük ve burnundan kan geldiğine şahitlik ederek raporu yazmışlardır. Tutulan raporu Bezirgân İsmail ile mahkemeye gönderip kaydettirmiştir. Böylece mahalle sakinleri Ali Efendinin kazara ölen kölesinden dolayı herhangi bir yükümlülük altında kalmamıştır.”

ASA İLE DARP ETTİ

“Gerçekleşen darp olaylarında kullanılan aletler genelde o insanların sosyal statüsü hakkında ve yaşadığı yer ya da yaptığı işler hakkında muhtemel bilgiler sunmuştur. Konya’ya tabi Türbe-i Celaliyye evkafından Güceköy sakinlerinden olan Hasan bin İvaz aynı köyden Hüseyin bin Bedel’den davacı olmuştur. Mahkemede Hasan iki gün önce Hüseyin “öğendere” tabir olunan büyük asa ile beni darp etmiştir diye şikâyetçi olmuştur. Mahkeme durumu Hüseyin’e sorduğunda o cevabında tarif edilen öğendere ile darp ettim diye ikrar ve itiraf etmiştir. Bunun üzerine ceza olarak Hüseyin’e tazir cezası verilmiştir.”

Salih KÖPRÜLÜ / YENİ HABER

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.