Yeni azınlık: Protestan Türkler
Yayınlanma:
Konya Aydınlar Ocağının Tarih Sohbetlerinde Hıristiyanlaşan Türkleri anlatan Sosyolog Özgür Sarı, 2000den sonra Türkiye Cumhuriyetinde 30 bin kişi din değiştirerek hıristiyanlığı seçti.
Konya Aydınlar Ocağı’nın Tarih Sohbetleri’nde “Hıristiyanlaşan Türkler”i anlatan
Sosyolog Özgür Sarı, “2000’den sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde 30 bin kişi din değiştirerek hıristiyanlığı seçti. Ve misyonerler artık her yerde! Konya’da da hıristiyan Türkler var. Bosna Hersek’te 12 kilise evi bulunuyor” dedi.
Sosyolog Özgür Sarı, “2000’den sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde 30 bin kişi din değiştirerek hıristiyanlığı seçti. Ve misyonerler artık her yerde! Konya’da da hıristiyan Türkler var. Bosna Hersek’te 12 kilise evi bulunuyor” dedi.
Konya Aydınlar Ocağı’nın Çarşamba günleri düzenlediği Tarih Sohbeti’nde konuşan Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Özgür Sarı, “Hıristiyanlaşan Türkler”i anlattı.
Taş Camii’nde yatsı namazından sonra bir evde yemekli olarak yapılan sohbette ilginç ve çarpıcı açıklamalar yapan Yard. Doç. Dr. Özgür Sarı, Ankara-Kurtuluş’ta Evangelist Protestan Kilisesi’yle irtibata geçerek bir “din sosyoloğu” olarak 2 yıl süren araştırma ve 30’a yakın hıristiyan Türk’lerle yaptığı mülakattan yola çıkarak Türklerin neden din değiştirdiklerine dair analizler yaptı. Türkiye’de yaşayan Müslümanların İslâm’ı anlamada ve anlatmada bilinçaltlarında zayıflık bulunduğuna işaret eden sosyolog Özgür Sarı, Müslüman çocuk ve gençlerin daha çok “korku” teması kullanılmak suretiyle eğitilip büyütüldüklerine, hıristiyan çocuk ve gençlerin ise; “sevgi” ve dini eğitimde daha çok ruhanî boyut üzerinde durularak yetiştirildiklerine dikkati çekti.
“Osmanlı’dan ve geçmişinden kopartılan Anadolu’da yeni bir devlet oluşturmak için aynı zamanda insanlar dininden, inancından, geçmişinden ve ecdadından da koparıldı” diyen Sarı, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar üzerinde yıllarca hissiyattan yoksunlaştırma projesi uygulandığını ve bu hissiyatsızlaştırmada İslâm’ın yerine yeni bir şey koyulamayınca; şimdiki genç kuşakların büyük bir bocalama(bunalım) içine girdiğini ve yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti İslâmı’nda da tam aradığını bulamadığını belirtti. Sarı, “Şu an yaşadığımız İslâm, T.C. İslâm’ı. Yani Diyanet İslâm’ını yaşıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)’nın standartlaştırdığı, Din İşleri Yüksek Konseyi’nin 12 ilahiyat profesörünün verdiği fıkıhla kısıtlı kalan bir İslâm’ı yaşıyoruz. Meselâ, yakında vefat yıldönümü kutlanan Mehmet Zaid Kotku Efendi’den git sen İslâm’ı öğren ve ona göre itikadını yaşa demek, yasak” dedi.
Konuşmasına “Türkiye’de biz zannederiz ki İslâm her tarafta çok güzel yayılıyor falan ama.. Bir yandan da Türkiye’de hıristiyanlık son sürat yayılıyor.. 2000’den sonra Türkiye’de 30 bin kişi din değiştirerek hıristiyanlığı seçti. Ve misyonerler artık her yerde..” şeklinde devam eden Sarı, Konya’da da hıristiyanların ve Bosna Hersek’te 12 kilisesi evinin bulunduğunu söyledi. Ankara’da 20’dan fazla kilise evinin bulunduğunu ve araştırmasını da Ankara Kurtuluş’taki “Evangelist Protestan Kilisesi”ne devam eden 30 hıristiyan Türk üzerinde “mülâkat” şeklinde yaptığını ifade etti. Evangelist Protestan Kilisesi’nin bir özelliğini “Bunlar Tevrat ve Zebur’u kabul edip, İncil’i onu tamamlayıcı görüyorlar. Yahudilere en yakın hıristiyan mezhebi” şeklinde belirten Sarı, Türkler’in hıristiyanlaştırılmasında Yahudi cemaatlerinin de önemli miktarda para yardımı yaptığına dikkati çekti. Evangelistlerin Yahudiliğe çok yakın mezhep olduğunu ifade eden Sarı, daha sonra şu bilgilere yer verdi.
“En fazla misyoner kaynağı da Güney Kore’den bize ihraç ediliyor. Çünkü Amerikalı direk tepki çektiği için Türkler’e, Türk kültürüne daha yakın ve Türkleri daha iyi tanıyabilen Asya’lı bir ırkı seçiyorlar. Kore’li misyonerler eve girerken ayakkabı çıkarıyor, saygıda kusur etmiyor ve neticede bir Amerika’lı gibi davranmıyorlar.
Taş Camii’nde yatsı namazından sonra bir evde yemekli olarak yapılan sohbette ilginç ve çarpıcı açıklamalar yapan Yard. Doç. Dr. Özgür Sarı, Ankara-Kurtuluş’ta Evangelist Protestan Kilisesi’yle irtibata geçerek bir “din sosyoloğu” olarak 2 yıl süren araştırma ve 30’a yakın hıristiyan Türk’lerle yaptığı mülakattan yola çıkarak Türklerin neden din değiştirdiklerine dair analizler yaptı. Türkiye’de yaşayan Müslümanların İslâm’ı anlamada ve anlatmada bilinçaltlarında zayıflık bulunduğuna işaret eden sosyolog Özgür Sarı, Müslüman çocuk ve gençlerin daha çok “korku” teması kullanılmak suretiyle eğitilip büyütüldüklerine, hıristiyan çocuk ve gençlerin ise; “sevgi” ve dini eğitimde daha çok ruhanî boyut üzerinde durularak yetiştirildiklerine dikkati çekti.
“Osmanlı’dan ve geçmişinden kopartılan Anadolu’da yeni bir devlet oluşturmak için aynı zamanda insanlar dininden, inancından, geçmişinden ve ecdadından da koparıldı” diyen Sarı, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar üzerinde yıllarca hissiyattan yoksunlaştırma projesi uygulandığını ve bu hissiyatsızlaştırmada İslâm’ın yerine yeni bir şey koyulamayınca; şimdiki genç kuşakların büyük bir bocalama(bunalım) içine girdiğini ve yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti İslâmı’nda da tam aradığını bulamadığını belirtti. Sarı, “Şu an yaşadığımız İslâm, T.C. İslâm’ı. Yani Diyanet İslâm’ını yaşıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)’nın standartlaştırdığı, Din İşleri Yüksek Konseyi’nin 12 ilahiyat profesörünün verdiği fıkıhla kısıtlı kalan bir İslâm’ı yaşıyoruz. Meselâ, yakında vefat yıldönümü kutlanan Mehmet Zaid Kotku Efendi’den git sen İslâm’ı öğren ve ona göre itikadını yaşa demek, yasak” dedi.
Konuşmasına “Türkiye’de biz zannederiz ki İslâm her tarafta çok güzel yayılıyor falan ama.. Bir yandan da Türkiye’de hıristiyanlık son sürat yayılıyor.. 2000’den sonra Türkiye’de 30 bin kişi din değiştirerek hıristiyanlığı seçti. Ve misyonerler artık her yerde..” şeklinde devam eden Sarı, Konya’da da hıristiyanların ve Bosna Hersek’te 12 kilisesi evinin bulunduğunu söyledi. Ankara’da 20’dan fazla kilise evinin bulunduğunu ve araştırmasını da Ankara Kurtuluş’taki “Evangelist Protestan Kilisesi”ne devam eden 30 hıristiyan Türk üzerinde “mülâkat” şeklinde yaptığını ifade etti. Evangelist Protestan Kilisesi’nin bir özelliğini “Bunlar Tevrat ve Zebur’u kabul edip, İncil’i onu tamamlayıcı görüyorlar. Yahudilere en yakın hıristiyan mezhebi” şeklinde belirten Sarı, Türkler’in hıristiyanlaştırılmasında Yahudi cemaatlerinin de önemli miktarda para yardımı yaptığına dikkati çekti. Evangelistlerin Yahudiliğe çok yakın mezhep olduğunu ifade eden Sarı, daha sonra şu bilgilere yer verdi.
“En fazla misyoner kaynağı da Güney Kore’den bize ihraç ediliyor. Çünkü Amerikalı direk tepki çektiği için Türkler’e, Türk kültürüne daha yakın ve Türkleri daha iyi tanıyabilen Asya’lı bir ırkı seçiyorlar. Kore’li misyonerler eve girerken ayakkabı çıkarıyor, saygıda kusur etmiyor ve neticede bir Amerika’lı gibi davranmıyorlar.
YENİ AZINLIK: PROTESTAN TÜRKLER
Kurtuluş Kilisesi yetkililerine Türkleri hıristiyanlaştırırken nasıl hıristiyanlığa alıyorsunuz, diye sordum. Öyle hemen almıyoruz dediler. Hıristiyan olmaya karar verdiyse 11 derslik bir aşamadan geçiyorlar dediler. Ben de o dersleri almak istediğimi söyledim. Onlarla ve 11 dersi almak için tam 2 yıl uğraştım. O kilise cemaatinden inananlarla da konuştum ve din değiştiren 30 Türk ile mülâkat yaptım. “İslâm’da biz neyi yanlış yapıyoruz ya da neyi eksik yapıyoruz da bunlar bizden kaçıyor?” sorusunun cevabını da aramaya çalıştım. Günümüzde cihad biliyorsunuz kılıçla yapılmıyor. Artık cihadı ilimle, kalemle mürekkeple yapıyoruz. Dolayısıyla biz de nasıl İslâm’ı yaymak için Asya’da, Afrika’da ve her yerde okullar açıyorsak, Hıristiyan misyonerler de gelip pekâla kendi dinlerini burada anlatabiliyorlar. Protestan Türkler, Ankara’da Cebeci Mezarlığı’nda kendilerine yeni bir yer aldılar. Ankara’da hıristiyan mezarlığı kuruldu. AB raporlarına da girdiler. Artık din değiştiren, hıristiyanlaşan Türkler yeni bir azınlık olarak tanınıyorlar. Böylece Ermeni ve Rum sorunu gibi onlar da bir mesele olacak. Çok yakın bir gelecekte önümüze gelecek; vakıflarımız, derneklerimiz, mallarımız, haklarımız şeklinde.”
Kurtuluş Kilisesi yetkililerine Türkleri hıristiyanlaştırırken nasıl hıristiyanlığa alıyorsunuz, diye sordum. Öyle hemen almıyoruz dediler. Hıristiyan olmaya karar verdiyse 11 derslik bir aşamadan geçiyorlar dediler. Ben de o dersleri almak istediğimi söyledim. Onlarla ve 11 dersi almak için tam 2 yıl uğraştım. O kilise cemaatinden inananlarla da konuştum ve din değiştiren 30 Türk ile mülâkat yaptım. “İslâm’da biz neyi yanlış yapıyoruz ya da neyi eksik yapıyoruz da bunlar bizden kaçıyor?” sorusunun cevabını da aramaya çalıştım. Günümüzde cihad biliyorsunuz kılıçla yapılmıyor. Artık cihadı ilimle, kalemle mürekkeple yapıyoruz. Dolayısıyla biz de nasıl İslâm’ı yaymak için Asya’da, Afrika’da ve her yerde okullar açıyorsak, Hıristiyan misyonerler de gelip pekâla kendi dinlerini burada anlatabiliyorlar. Protestan Türkler, Ankara’da Cebeci Mezarlığı’nda kendilerine yeni bir yer aldılar. Ankara’da hıristiyan mezarlığı kuruldu. AB raporlarına da girdiler. Artık din değiştiren, hıristiyanlaşan Türkler yeni bir azınlık olarak tanınıyorlar. Böylece Ermeni ve Rum sorunu gibi onlar da bir mesele olacak. Çok yakın bir gelecekte önümüze gelecek; vakıflarımız, derneklerimiz, mallarımız, haklarımız şeklinde.”
“ORTODOKS HIRİSTİYANLIK” İSTİYORLAR
Prof. Dr. Mikail Bayram da, Hıristiyan Batılı devletlerin “Anadolu’yu nasıl Hıristiyanlaştırırız?” projesini Osmanlı döneminde devreye soktuğunu ve T.C’nin kurulduğu ilk yıllardan itibaren bazı devrimlerle bu projenin hayata sokulduğuna Ahmet Kabaklı’nın, Temellerin Duruşması adlı eserinde Meclis zabıtlarına dayanarak açıkladığını kaydederek “Yalnız Avrupalılar, Türkiye’de “Ortodoks Hıristiyanlık” istiyorlardı” şeklinde katkıda bulundu. Türkiye’de açılan liselerin aslının “ki-lise”den geldiğini kaydeden Prof. Dr. Bayram, eğitimde uygulamaya konulan 4+4+4 sisteminin liseler yerine meslek okullarını ikame etmeye yönelik bir sistem olduğunu sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Mikail Bayram da, Hıristiyan Batılı devletlerin “Anadolu’yu nasıl Hıristiyanlaştırırız?” projesini Osmanlı döneminde devreye soktuğunu ve T.C’nin kurulduğu ilk yıllardan itibaren bazı devrimlerle bu projenin hayata sokulduğuna Ahmet Kabaklı’nın, Temellerin Duruşması adlı eserinde Meclis zabıtlarına dayanarak açıkladığını kaydederek “Yalnız Avrupalılar, Türkiye’de “Ortodoks Hıristiyanlık” istiyorlardı” şeklinde katkıda bulundu. Türkiye’de açılan liselerin aslının “ki-lise”den geldiğini kaydeden Prof. Dr. Bayram, eğitimde uygulamaya konulan 4+4+4 sisteminin liseler yerine meslek okullarını ikame etmeye yönelik bir sistem olduğunu sözlerine ekledi.

ALLAH’LA ALIŞVERİŞİNİZ NASIL?
Aydınlar Ocağı’nda Tevbe suresinin son ayetlerini yorumlayan Koşdaş Hoca, Müslümanların Allah’la alışveriş yapmaları gerektiğini bunun da sağlam temeller üzerine olması gerektiğini söyledi.
Konya Aydınlar Ocağı’nın her Salı akşamı düzenlediği Tefsir Sohbetleri’nde Tevbe Suresi’ni yorumlayan Hadis ve Tefsir Uzmanı Muammer Koşdaş, “Dünyada en çok sevdiklerinizden Allah yolunda harcamıyor ve dini değerler uğruna can ve mallarınızı harcamıyorsanız, Allah’la alışveriş yapmamışsınız demektir” dedi.
Münafık ve kâfirlerin yüzlerine karşı Allah’ın ayetleri okunduğunda, münafıkların mü’minlerden korktuklarını 129 ayetten oluşan Tevbe Suresinin son âyetlerinde açık bir şekilde dile getirildiğini kaydeden Koşdaş Hoca, Cenab-ı Hakk tarafından onların kalplerinin imandan döndürüldüğüne işaret etti. Kâfir ve münafıkların her sene birkaç defa belaya uğratılıp imtihana (ekonomik-sosyal-kültürel-deprem-sel) çekildiklerini belirten Koşdaş Hoca, bütün bu uyarılara rağmen onların bunlardan ibret almadıklarını, gözleri kör, kulakları sağır olarak tevbe etmediklerine dikkat çekti. Peygamber Efendimiz’in mü’minlere karşı çok şefkatli ve çok merhametli olduğunu sözlerine ekleyen Koşdaş Hoca, Müslümanların sıkıntı halinde ve büyük belalara uğradıkları zaman sığınacakları tek limanın Allahu Teâlâ olduğnunu ve O’nu vekil olarak seçmelerini, O’na güvenip sadece O’ndan medet ummalarının kendileri için en hayırlı yol alacağını dile getirdi.
Münafık ve kâfirlerin yüzlerine karşı Allah’ın ayetleri okunduğunda, münafıkların mü’minlerden korktuklarını 129 ayetten oluşan Tevbe Suresinin son âyetlerinde açık bir şekilde dile getirildiğini kaydeden Koşdaş Hoca, Cenab-ı Hakk tarafından onların kalplerinin imandan döndürüldüğüne işaret etti. Kâfir ve münafıkların her sene birkaç defa belaya uğratılıp imtihana (ekonomik-sosyal-kültürel-deprem-sel) çekildiklerini belirten Koşdaş Hoca, bütün bu uyarılara rağmen onların bunlardan ibret almadıklarını, gözleri kör, kulakları sağır olarak tevbe etmediklerine dikkat çekti. Peygamber Efendimiz’in mü’minlere karşı çok şefkatli ve çok merhametli olduğunu sözlerine ekleyen Koşdaş Hoca, Müslümanların sıkıntı halinde ve büyük belalara uğradıkları zaman sığınacakları tek limanın Allahu Teâlâ olduğnunu ve O’nu vekil olarak seçmelerini, O’na güvenip sadece O’ndan medet ummalarının kendileri için en hayırlı yol alacağını dile getirdi.
MÜSLÜMANLAR KÂFİRLERLE CİHAD ETMELİ
Mü’minlerin özelliklerini sıraladıktan sonra inananların, münâfık ve kâfirlerle cihad etmeye onların en yakınınızda bulunanlarla başlamalarının Kur’an’da tavsiye edildiğini hatırlatan Koşdaş Hoca, şunları dile getirdi. “Mü’minler alışverişlerini Allah’la yapmalı. Dünyada en çok sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda, dini değerler uğruna vermiyor, harcamıyorsanız; Allah ile alışveriş yapmamışsınız demektir. Münafıklar bir yerde Allah’ın ayetlerini işittikleri zaman onu duymaktan hoşlanmazlar, oradan hemen kaçmak isterler. Onlar nefislerini putlaştırmışlar ve günahlılar güruhuna girmişlerdir. Başlarına gelen bela ve musibetlerin Allah’tan geldiğine inanmazlar. Mü’minler olarak onlarla en yakınımızdakilerden başlamak suretiyle savaşmalıyız. Çünkü, yakındaki kâfirler, uzaktakilerine sizin gücünüz ve varlığınızı anlatarak haberdar etmeleri ve sizlerden korkarak çekinmeleri bu şekilde sağlanmış olur.”
Koşdaş Hoca, daha sonra Mekke döneminde nazil olan ve 109 âyetten teşekkül eden ve Hz. Yunus ve kavmine atıfta bulunan Yunus Suresi’nin ilk âyetlerinden itibaren tefsirine geçti.
Mü’minlerin özelliklerini sıraladıktan sonra inananların, münâfık ve kâfirlerle cihad etmeye onların en yakınınızda bulunanlarla başlamalarının Kur’an’da tavsiye edildiğini hatırlatan Koşdaş Hoca, şunları dile getirdi. “Mü’minler alışverişlerini Allah’la yapmalı. Dünyada en çok sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda, dini değerler uğruna vermiyor, harcamıyorsanız; Allah ile alışveriş yapmamışsınız demektir. Münafıklar bir yerde Allah’ın ayetlerini işittikleri zaman onu duymaktan hoşlanmazlar, oradan hemen kaçmak isterler. Onlar nefislerini putlaştırmışlar ve günahlılar güruhuna girmişlerdir. Başlarına gelen bela ve musibetlerin Allah’tan geldiğine inanmazlar. Mü’minler olarak onlarla en yakınımızdakilerden başlamak suretiyle savaşmalıyız. Çünkü, yakındaki kâfirler, uzaktakilerine sizin gücünüz ve varlığınızı anlatarak haberdar etmeleri ve sizlerden korkarak çekinmeleri bu şekilde sağlanmış olur.”
Koşdaş Hoca, daha sonra Mekke döneminde nazil olan ve 109 âyetten teşekkül eden ve Hz. Yunus ve kavmine atıfta bulunan Yunus Suresi’nin ilk âyetlerinden itibaren tefsirine geçti.
Güncel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.