• Konya14 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Sevgili mevsimi geldi çattı
09 Aralık 2010 Perşembe 11:46

Sevgili mevsimi geldi çattı

Mevlana'yı anma törenlerinin en önemli etkinliklerinden biri olan 17 Aralıktaki ''Şeb-i Arus'' törenleri için hazırlıklar sürerken,
Murat Aslan'ın Özel haberi
Mevlana'yı anma törenlerinin en önemli etkinliklerinden biri olan 17 Aralıktaki ''Şeb-i Arus'' törenleri için hazırlıklar sürerken, UNESCO'nun Dünya Mirasları Listesi'ne aldığı, Mevlana'nın ''Sema düğün yerinde olur, yas olan yerde değil'' sözleriyle ifade ettiği ''sema'' izleyenleri etkisi altına alıyor.
     Selçuk Üniversitesi (SÜ) Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler AA muhabirine yaptığı açıklamada, Mevlana'nın 737. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Etkinlikleri'nin 7 Aralıkta başladığını, törenlerin, Mevlana'nın öldüğü gece olan ve ''düğün gecesi'' olarak nitelendirdiği 17 Aralıktaki ''Şeb-i Arus'' programıyla sona ereceğini hatırlattı. 
     Törenler boyunca her gün Mevlana Kültür Merkezi'nde Ahmet Özhan'ın Türk Tasavvuf Müziği konseri verdiğini, Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğunun ise Sema Ayin-i Şerif'i icra ettiğini anımsatan Şimşekler, ''Valilik, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi, Selçuk, Mevlana ve Karatay üniversiteleri ile Uluslararası Mevlana Vakfı gibi bir çok kurumun bir araya gelerek düzenledikleri etkinliklerle Hazreti Mevlana'nın çağrısına uyup Konya'ya gelenlere güzellikler sunmaya çalışılıyor'' diye konuştu.
     Törenlere Türkiye'nin ve dünyadan farklı yerlerinden gelen misafirleri hem görsel, hem de manen en çok etkileyen unsurun ''Sema Ayini'' olduğunu vurgulayan Şimşekler, Sema'nın bu etkileyici gücünün kaynağının Mevlana olduğunu, 700 yıldır devam eden Mevlevi geleneğini temsil ettiğini söyledi.
     Şimşekler, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) 2005 yılında semayı ''Korunması Gereken Dünya Kültür Mirasları Listesi''ne alması ve yine UNESCO'nun kararıyla tüm dünyada 2007'nin ''Mevlana Yılı'' olarak kutlanması nedeniyle, Mevlana, Türkiye ve semanın dünyada bilinirliğinin de arttığını, Kültür ve Turizm Bakanlığının da 22 Ekim 2008 tarihinde semanın aslına uygun mekanlarda ve ehil kişiler tarafından yapılması yönünde bir genelge yayınladığını hatırlattı. 
  
    Tasavvufta ''dinlemek, güzel ses dinlemek'' anlamına gelen semanın, aynı zamanda insanın bedensel gereksinimlerinden sıyrılarak bütün hücrelerle Yaradanı hissetmek için yapılan bir hareket olduğunu, bu nedenle semadan hemen herkesin etkilendiğine işaret eden Şimşekler, şöyle konuştu:
     ''Mevlana'dan önce ya da Mevlana'nın yaşadığı dönemde, sufi olmamasına karşın dönerek zikir yapan kişiler bulunuyordu. Ancak Mevlana semaya farklı bir felsefe kazandırdı, vefatından sonra da Mevlevilik tarikatı kurularak sistemli bir hale getirilmesiyle sema biraz daha gizemli bir değer haline geldi. Sema bugünkü haline yakın şeklini 16. yüzyılda aldı. Mevlevilik gibi yaygınlaşan Bektaşilik'ten ayırt etmek için, semaya zaman içinde unsurlar eklenmiş, kurallara bağlanmış, öğretileri yeniden şekillenmiştir. 700 yılı aşkın bir gelenek olan sema, bugüne kadar geliyor. Mevlana'nın yaptığı sema ile günümüzdeki sema arasında çok büyük bir değişiklik olmamıştır.'' 
  
    Nuri Şimşekler, Mevlevilik inancında semazenin sağ el havadayken, diğer elin aşağı bakmasının, Allah'tan aldığı ilahi sırları diğer insanlara dağıtmak istemesi anlamına geldiğini ifade ederek, ''Semaya başlamadan önce dervişlerin iki ellerini çapraz olarak kapatıp göğsüne basmış olması, insanın 2 çıkıntısı olan ellerini yok ederek, düz bir çizgi halini almasını, yani Arap alfabesindeki elif harfini temsil eder. Elif ise Allah kelimesinin yazılışındaki ilk harftir. Semazenin, başını hafif sağa doğru eğerek, gözüyle kalbine bakması, gönlüyle Allah'ı hissettiğini anlatır'' dedi.
     Şimşekler, semanın geleneğe göre, cemaatle kılınan namazın ardından Kur'an-ı Kerim okunması, Mesnevi dersi verilmesi, ardından Ayin-i Şerif adı verilen musikiyle birlikte sema edilmesi, son olarak da okunan Kur'an-ı Kerim ve dua ile sona ermesi şeklinde gerçekleştirildiğini anlattı. 
      
     Şimşekler, Mevlana'nın eserlerinde semayı kendi özgün üslubunda anlattığını belirterek, o sözleri bugün de sema yapanların çok iyi algılaması gerektiğini vurgulayarak, Mevlana'nın Divan-ı Kebir'ndeki bir gazelinde sema ile ilgili anlattıkları, bugün semayı ticari amaçla ve bir folklor gösterisi gibi sunmaya çalışanlara adeta bir cevap niteliği taşıdığını bildirdi. 
       Mevlana'nın o gazeli:
     ''Sema 'diri' olanın canına huzur verir,
     Bunu, ancak canında 'can' olanlar bilir
     Gül bahçesinde yatan, Gülistan'da uyanır
     Zindandaki ise, kalksa bile yine zindandadır.
    
     Sema düğün yerinde olur; yas olan yerde değil!
     Yas yeri ancak feryat-figan yeridir.
     Kendindeki cevheri göremeyenler yok mu;
     Bu insanlara müzik ne yapsın, def ne yapsın!
    
     Sema, gönüller alan Sevgili'yle buluşmak içindir.
     Yüzlerini kıbleye dönmüş kişiler,
     Bu dünyada da Sema'dadır, o dünyada da;
     Hele hele Sema edenlerin ortasında bir de Kabe olursa?
     Bir parmak şeker istersin belki amma;
     Gel, şeker madeni var burada, hem de bedava.
     (Mevlana, Gazel No: 339 - Nuri Şimşekler tercümesi)
 
Fotograflar; Murat Aslan
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA