• Konya19 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Mısır konusunda bilmeniz gereken herşey;
07 Şubat 2011 Pazartesi 11:23

Mısır konusunda bilmeniz gereken herşey;

İşte o yazı!. Yazar Nuh Yılmaz'ın çok önemli Mısır değerlendirmesi;

İki haftadır süren eylemlerin ardından, Mısır’da uygun bir ateşkes için kabul edilebilir bir zemin aranıyor. Ateşkesi aslında tüm taraflar istiyor. Zira gerilimin tekrar yükselmesinin tüm taraflara maliyeti son derece yüksek olacak. Bu nedenle de herkes masaya en güçlü şekilde gelmek istiyor. Pazar günü Başkan Yardımcısı Ömer Süleyman’la görüşen siyasi aktörler (davetli olmayan Muhammet el-Baradey hariç) bir anlaşmaya varamadı. Bu görüşme de zaten anlaşmak için değil, tarafların birbirlerinin gücünü ölçmesi için yapılmıştı. Pazarlık sürecine bir şekilde dahil olan aktörlere kısaca göz atalım:

ABD NE İSTİYOR?

Geçen haftalarda sürekli muhalefet lehine pozisyon değiştiren ABD şimdi ise aksi yöne kaymaya başladı. ABD derken elbette temelde 3 grubu kastediyoruz: Obama Yönetimi, Kongre ve Güvenlik bürokrasisi. Bu üç aktörün çıkarlarının kesiştiği noktadan çıkacak ABD’nin pozisyonu. Ancak bunlar arasında sınırsız olmasa da asıl güç Obama’ya ait. ABD geçtiğimiz hafta içinde yaşananlardan sonra talepleri ile Mısır elitine yaptırabilecekleri arasındaki açığı görerek pozisyonunu yeniden oluşturuyor. ABD’nin asıl istediği, yavaş ve sakin bir geçişle gerçekleşecek reform sürecinin sonunda oluşacak, hem Ortadoğu’da hem de Afrika’da çalışabileceği güçlü ve demokratik bir aktör. Ancak bunun nasıl sağlanacağına sıra gelince ABD içinde farklı sesler çıkıyor. Şu aşamada ABD’nin geldiği nokta şöyle özetlenebilir: Ömer Süleyman liderliğinde gerçekleşecek reform sürecinde, Müslüman Kardeşler başta olmak liberal ve sol muhalefetin de sürece katılması. ABD, Mübarek’in görevde kaldığı bir yönetime de ilke olarak itiraz etmez. Ancak Mısır muhalefeti bu noktaya gelmeden, bunu açıkça da söylemeyecektir. ABD’nin özel temsilcisi Frank Wisner’in ABD dışişleri tarafından reddedilen açıklamasına bu açıdan bakmak gerekir.

MÜBAREK GİDER Mİ?

Mübarek’in kalması, Obama’nın “demokrasi promosyonu” gündemine zarar vereceğinden, ABD’nin müzakerede en son razı olacağı noktalardan biridir. Bu nedenle Mübarek’in kalması ihtimalinin Süleyman’ın yaptığı görüşmelerde muhalefete sunulduğunu düşünmek gerekir. Ancak bu konuda ısrarla geri atmayan Baradey’in son toplantıya davet edilmemesi de muhtemelen Mübarek’in gitmesi konusundaki açık ısrarı ile ilişkili. ABD’nin şu anda Süleyman’ın en azından seçimlere kadar ki süreçte başkan yardımcısı olarak kalmasını istediğini söyleyebiliriz. Süleyman’ın kalması ABD açısından sadece Pentagon ve CIA’i rahatlatması açısından değil, İsrail’i de tatmin edecek, dolayısıyla Obama’yı Kongre karşısında rahatlatacak olması nedeniyle de önemli. Bu yüzden güvenlikle ilgili her türlü konuda- terörle mücadele, İsrail-Filistin görüşmeleri vs., kendisine neredeyse sınırsız yardım eden Süleyman’ı harcayarak bu güvenlik kaygısını aşamayacağını düşünüyor. Ayrıca ABD’nin bugünden başlayarak toparlanma sürecine giren neoconlar ve muhalefet tarafından saldırıya uğrayacağını, bu saldırılardan korunmak için de Süleyman’ı tutmak isteyeceğini söyleyebiliriz.

MISIR DEVLET ELİTLERİ

Şu aşamada Mübarek-Süleyman ikilisini tek bir grup olarak düşünmemek gerekir. Buradaki asıl aktör ordu. Zira ordunun desteğini alan Süleyman kendisini ve devlet elitlerinin konumunu garanti altına almak için Mübarek üzerinden pazarlık yapıyor. Mübarek’i isteyen, kendi partisinin geleneksel tabanı dışında neredeyse kimse yok. Bu tabanın da Süleyman’ın iktidarda kaldığı denklemde Mübarek’in gitmesine ne kadar itiraz edeceği ya da bu itirazın değerinin ne olacağı tartışılır. Ancak bu tabanı kontrol altına almak Süleyman’ın meşruiyeti açısından son derece önemli. Aslında “onurlu kaçış planı” biraz da bu nedenle hazırlanıyor: Muhtemel bir demokratik düzende Mübarek sempatizanlarını devlet elitlerinden yabancılaştırmamak için. Kısaca Mübarek aslında sadece üzerinde pazarlık yapılan bir figüre dönüşmüş durumda şu anda.

ÖMER SÜLEYMAN

Süleyman bir yanıyla rejimin kara kutusu, diğer yanıyla başta neoconlar olmak üzere ABD güvenlik bürokrasisinin harcayamayacağı kadar değerli bir isim. Süleyman, Mübarek’in gitmesi karşılığında Baradeyiden kurtulma pazarlığı yapacak gibi görünüyor. Baradey’in sert sözleri ve geri adım atmaması, doğrudan Süleyman’ı hedef alması uzlaşmanın önündeki en büyük engeli teşkil ediyor. Baradey’in harcanması orduya bir zafer hissi vereceğinden, bu Süleyman’ın hem ordu nezdinde hem de parti tabanında itibarını artırır. Bu süreçte Süleyman muhtemelen ufak değişikliklerle eski rejimi devam ettirmeye çalışacaktır. Ancak ABD’nin buna razı olması zor görünüyor. Süleyman’ın doğal sınırı ise reform paketi. Buna karşılık Süleyman reform yapmamakta diretirse başka ve benzer bir sürece daha girilebilir. ABD şu anda Süleyman’ı Mısır’da istikrarsızlığa karşı isim olarak görüyor. Ancak reform paketi kabul edilmez de geri adım atılırsa zaten istikrar olmayacağından, Süleyman da harcanacaktır.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER

Müslüman Kardeşler (İhvan) Mısır’daki en güçlü muhalefet hareketi. İhvan, gücünü yaygın taban örgütlenmesi, merkezi yapısı ve sosyal hizmetlerdeki başarısından alıyor. İhvan eli daha güçlü olsa belki tek başına iktidar da isteyebilirdi. Ancak şu anda son derece gerçekçi bir analiz yaparak, Batı’nın hassasiyetlerini de gözeterek muhalefette kalmaya ya da iktidar koalisyonun parçası olmaya hazır gibi. Uzun yıllar illegal örgüt olarak algılanan İhvan’ın korunma ve güvenlik refleksleri oldukça gelişkin. Bu nedenle de Tahrir Meydanı’ndaki eylemleri başlatan asıl güç olmadığı gibi, bu harekete de ilk başta mesafeli yaklaştı. Meydan’daki kararlığı gördüğü anda düşük profilli bir katılım sağladı ve giderek desteğini artırdı. Şu aşamada İhvan bu hareketin coşkusunu yabancılaştırarak iktidarla ayrı bir ilişkiye geçmeyi meşruiyetini zedeleyecek bir tavır olarak görüyor. Bu nedenle de muhtemelen sadece kendi tabanının değil, aynı zamanda sokağın da taleplerini gündeme getiriyor, sürekli sokağa referans vererek muhalefette yalnız olmadığını, sokağı bırakmayacağı mesajını veriyor. Zira daha evvel rejimle tek başına girdiği mücadelelerde başarı kazanamamış olan İhvan, başarının anahtarının Tahrir Koalisyonu olduğunu görüyor. Ayrıca İhvan arkasında örtük bir şartlı uluslararası destek olduğunun da farkında. İhvan, reform sürecinde Süleyman’ın kalmasına destek verse de, bu desteği şartlı verecektir. Mübarek’in gitmesini isteyerek Tahrir Meydanı’nın desteğini garantilemek, Süleyman’ın ikinci Mübarek olarak askeri bir vesayet rejimi kurmasını da engellemek isteyecektir. Bu nedenle İhvan’ın önümüzdeki dönemde seçimlerdeki yolsuzluklardan sonra kurulan Paralel Parlamento ya da Kurucu Meclis gibi reform sürecini garantiye alacak çözümleri desteklemesi beklenir. Bu noktada İhvan’ın Baradey’e desteği de Washington’ın Baradey’e desteğine paralel olarak şekillenecek diyebiliriz. Baradey, İhvan için Batı’yı rahatsız etmeyecek bir yüz olarak anlamlıydı. ABD’nin taşıyamadığı bir Baradey’i İhvan’ın taşımasını beklemek gerçekçi olmaz.

MUHAMMET EL-BARADEY

Pazar günü yapılan toplantıya davet edilmeyen Baradey’in pazarlık çıtasını çok yüksekten açıp taleplerini yüksek sesle dile getirmesi Washington’ı da pek memnun etmedi. Bunun da ötesinde Baradey’e karşı karalama kampanyası doğrudan İsrail Lobisi’nden geldi. Baradey’in Atom Enerjisi Kurumu’nda İran’ı ezdirmeyen hakkaniyetli tutumundan son derece rahatsız olan İsrail Lobisi ve Neoconlar, Baradey’i hemen hedef tahtasına oturttular. Normal şartlar altında, eğer süreç hızlı gelişse ve Baradey biraz daha ciddi bir liderlik gösterebilseydi, kendisine siyasette yer açılabilirdi. Ancak toplumsal tabanı ya da örgütlenmesi olmayan Baradey’in şu anda kaderi büyük oranda İhvan’ın, daha doğrusu ABD’nin eline kalmış durumda. Bu süreçte Süleyman-ABD pazarlığında Ordu’yu tatmin etmek için harcanabilecek Baradey, favori olarak katıldığı eylemlerden şu ana kadar en zararlı isim olarak çıktı diyebiliriz.

DİĞER AKTÖRLER

Sürece dahil liberallerden komünistlere, muhafazakarlardan milliyetçilere Veft ve Kifaye gibi farklı kesimler de mevcut. Ancak bunların şu an için örgütlü ve pazarlığa dahil olacak bir güce sahip olması zor görünüyor. Bu gruplardan bazıları Tahrir Meydanı’ndaki eylemleri tek alternatif olarak görüyor. Eylemlerin bitmemesi için eylemcilere maddi ve manevi yardımda bulunmaktan kaçınmayan bu kesimlerin çıkarı da büyük oranda reform sürecinin sağlıklı bir şekilde işlemesinden geçiyor. Ancak bu kesimler Mübarek’in yanı sıra Süleyman’ın da kellesini istiyor. Zira reform süreci yavaşlar ya da kesintiye uğrarsa, o zaman Süleyman’ın operasyonlara başlayacağını, kendilerini hedef alacağını, her şeyin eski sisteme döneceğini düşünüyorlar. Tahrir Meydanı’nın yarattığı coşku aslında bu kesimin en büyük gücü. Her ne kadar doğrudan pazarlık gücü olmasa da, bu kesimleri talepleri yüksekte tutarak hem Süleyman’ı tedirgin ederek adım atmasını sağlıyor, hem de İhvan’ın elini güçlendiriyor. Buna karşılık eylem sürecinde meşruiyet kaynağı olarak çalışan Tahrir Meydanı İhvan’ın, muhalefeti bir ana bırakıp, rejimle anlaşması ihtimaline karşı garanti işlevi görüyor.

DIŞ AKTÖRLER

ABD’nin şu ana kadar dış aktörleri fazla zorlanmadan tecrit ettiği söylenebilir. ABD’nin Mısır’la ilgili argümanını ilkesel bir zemine oturtması dış aktörlerin müdahalesini zorlaştırdı. Bu konuda Çin, Mübarek’e sadece dolaylı destek verebildi. Buna bir yanıyla Çin’in başka bir lider gelme ihtimaline karşı ülkedeki yatırımlarını koruma kaygısı da eşlik etti. Tek doğrudan destek ise Berlusconi ve Abbas’tan geldi. Berlusconi desteğiyle AB içinde yalnızlaşırken, Abbas ise Filistin Yönetimi’ndeki belki de en kötü günlerini yaşadı. Örtük destek veren ülkelerden İsrail Mübarek’e verdiği destekten geri adım atmak zorunda kaldı. İsrail Baradey’in kellesini istemek, yanısıra da İhvan’ı yıpratarak Obama’yı zayıflatıp Süleyman’ın elini güçlendirmeye çalıştı. Bu süreçten zararlı çıkan aktörlerden biri de Suudi Arabistan oldu. İlk başlardaki desteğinden sonra, gelişmelere müdahil olmak için ülkede kendisine yakın selefi grupları harekete geçirmek isteyen Suudiler, büyük oranda etkisiz oldular. Şu anda görünen ABD’nin sürece ve pazarlıklara kontrol edemese de kısmen el koyduğu şeklinde. Tüm bu aktörlerin ortak buluşabileceği zemin ise, muhtemelen ordu vesayetinde, Süleyman liderliğinde, ABD desteğiyle örgütlenecek bir tür kurucu meclis çatısı altında yeni bir anayasa yapılması. Bu Meclis’in ise Süleyman’ın kontrolünde olması engellenerek, muhalefete yer açılması ve yumuşak geçiş sağlanması amaçlanıyor. Artık şurası açık ki, Mısr’ın geleceği konusunda ABD’nin beklentileri yüksek ancak bu beklentileri gerçekleştirmek için gerekli yaptırma gücü oldukça sınırlı.

 

 

Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Senin Şehrin, Senin Siten
  • Ev Eşyaları Neye Göre Seçilir?
  • Spor Gereçleri ve Kullanım Şekilleri
  • Konyaspor uzatmalarda güldü!
  • Konya’da yarın elektrik olmayacak mahalleler (8 Şubat 2024)
  • Alev Alatlı hayatını kaybetti
Tüm Hakları Saklıdır © 2013-2015 Haber Konya | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 332 351 66 50 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA